6 yıl geçti.
Aylin'i sadece birkaç sefer gördüm.
Babasının cenazesinde omzumda ağlamasını gördüm.
İlk çocuğunu kucağına alışını gördüm. Bir kızdı. Aylin'in gözlerini almıştı.
Kızının 1.yaş gününü gördüm. Sonraları damat aslında kim olduğumu öğrenir gibi olunca, bir daha çağırılmadım böyle şeylere.
Kansere yakalandığını öğrendiği günü görmedim. Sadece duydum. Ama kanseri atlattığını öğrendiğimde, o günkü sevincini görmek için yanındaydım. Bir memesini kaybetmişti ama hayatı hâlâ onundu. Hayata şimdi sımsıkı tutunduğunu söyledi bana.
Kızı beş yaşına geldi. Dünya tatlısıydı. Sosyal medyada görüyordum onu sadece.
Annesinin cenazesini görmedim. Daha geçen gün olmuş. Haberim yoktu. Kalbi zayıflamış. O yüzden gitmiş. Duyduğum gibi, oturup ağladım. Aylin acı çektiği için ağladım.
32 yaşındaydım. Tam 32. Bugün doğum günümdü.
Birkaç arkadaşım kapımı çalmıştı küçük bir pastayla. Yiğit gelememişti, yoğundu. Videolu sohbet aracılığıyla bağlandı bana. Kaçırmak istememişti. Hem Luna'yı çok seviyordu. Gerçekten de önceden planladığı gibi olgun ve zengin bir kadınla birlikteydi bu aralar, inanılmaz bir lüks içinde yaşıyordu. İlişkilerine başka bir erkeği de dahil ediyorlardı. Sanırım üç taraf da memnundu. Kimsenin tercihlerini sorgulayacak değilim.
Luna kocaman şişko bir yumak oldu, 6 yaşındaydı. Başındaki o fındık kadar beyazlık, şimdi bir ceviz boyutundaydı.
Gece güzel bitti. Arkadaşlarım tek tek evlerine dağıldı. Mutluydum. Eksik hissetmiyordum, uzun zaman sonra. Belki de halamın yıllar önce dediği gibi, insanın illa başka bir insana bağlanması gerekmiyordu. Bahçeme, Luna'ya, arkadaşlarıma bağlanmak da yeterliydi bana. En azından öyle olduğunu düşünmek istiyordum.
Uzun zamandır düzgün bir ilişkim olmamıştı. Takıldığım kadınlardan kısa sürede sıkılır olmuştum.
O gece Luna bana şefkat gösterdi, yanıma kıvrıldı. Öğlene doğru uyandım. Çay koydum. Dünden kalan pastayı yedim kahvaltı olarak.
Kapım çaldı.
Sucu geldi sandım önce.
Aylin. Elini tutan beş yaşındaki çocuğuyla.
Gerçekten sen misin? Neden buradasın şimdi? Bir şey mi oldu? Kaçtın mı? Kocan bir şey mi yaptı?
Bunları soramadım. Sadece şaşkınlıkla ismini sayıkladım.
"Aylin?!"
Yine o mahcup gülüşü vardı yüzünde.
"Selam. Doğum günün kutlu olsun.", duraksadı, "İçeri almayacak mısın?"
Elim ayağım birbirine dolanmıştı tabii.
"Ah, kusura bakma. Geç içeri tabii, şaşırdım bir anda görünce seni."
Kızıyla birlikte içeri girdiler. Girişte dikildiler ama, salona geçmediler. Bir şeyler söylemek istiyordu, kafasında toparlıyordu sanırım.
Küçük kızın seviyesine inmek için eğildim.
"Merhaba, Devrim ben.", gülümsedim ve elimi uzattım. Gözlerine bakınca, Aylin'le ilk tanıştığımdaki haline baktığıma yemin edebilirdim. Ürperdim.
Kızın ilgisi koridora yönelmişti çoktan.
"Kedin mi var?", heyecanlanmıştı.
"Evet, içeri geçip oynayabilirsin."
Annesine baktı onay için, Aylin kafasını sallayınca da içeri koştu coşkuyla.
Ayline baktım. Yüzü çökmüştü biraz, eskisi kadar canlı değildi, solmuştu. Ama hâlâ çok güzeldi. Saçları omzuna bile gelmeyecek kadar kısaydı. Kemoterapiden sonra ancak bu kadar uzamıştı.
Ben bir şey söyleyemeden, kafasında biriktirdiklerini dökmeye başladı.
"Devrim... Ben birkaç yıldır cehennemi yaşıyorum. Neler olduğunu biliyorsun hayatımda. Bugüne kadar kendi isteklerimi görmezden geldim, hep başkalarını memnun etmeye çalıştım. Ama şimdi kimsem kalmadı, canımı bile kaybedecektim.", ağlamaya başladı, "Çok savaştım. Kızım olmasa, belki savaşmazdım bile. Kadir iyi biri. Ama ben fark ettim ki, sadece birini önemsemek yetmiyor. Gerçekten sevmiyorsan, hep bir yanın eksik kalıyor. Aşk değilmiş bu. Çünkü ben aşkın ne olduğunu biliyorum.", öne eğdiği başını kaldırıp gözlerime baktı.
Ellerini ellerimin içine aldım düşünmeden.
"Kadir'i terk ettim. Ona da yazık, bana da. Onu sevmeyen biriyle yaşaması haksızlık olurdu. Ben... seni seviyorum Devrim. Hep seni sevdim."
Şimdi ben de ağlıyordum.
"Kadir sinirlendi, çok üzüldü. Kızımız ne olacak, dedi. O da haklı. Ama ben artık kendimi düşünmek istiyorum. Mutlu olmak istiyorum Devrim."
Hıçkırıyordu. Ellerini iyice sıktım.
"Sen benim ailemsin Devrim. Şimdi eğer kabul edersen, seninle olmak istiyorum. Eğer hayatında biri yoksa. Varsa da anlarım. Sorun değil, giderim."
Gözyaşlarını sildim ellerimle. Sonra, yüzünü avuçlarının içine aldım, altı yıl önce yaptığım gibi. Gülümsedim.
Artık beni tutacak bir şey yoktu. Dudaklarımız arasındaki mesafeyi kapadım. Dudaklarım onun solgun ama nefis dudaklarıyla birleştiğinde, beynimde şimşekler çaktı. Bu an için çok ama çok uzun zaman beklediğimi fark ettim. Ağzımı araladım, yavaşça öpüyordum onu. Kaybettiğimiz yıllara inat. Gözyaşlarımız dudaklarımıza aktı. Bir elimle belini kavradım ve bedenlerimizi yapıştırdım. Kollarını bana sardı. Öpüşmemiz hızlanmaya başladı, tutkumuz kendini belli etti. Daha fazlası için yalvarıyordu bedenlerimiz.
Sonra içeriden sevimli Anneee! haykırışını duyduk.
"Anne, gel kediye bak, çok tatlı!"
Sarmaş dolaş haldeyken, dayanamayıp gülmeye başladık.
"Geliyorum birtanem."
Bu halini görmek beni ister istemez şaşırtıyordu.
"Anne olmak sana çok yakıştı.", yanağını okşadım başparmağımla.
"Sana da yakışabilir, yani istersen."
Kalbim deli gibi atıyordu, coşkuyla sımsıkı sarıldım ona. Şimdi ne olacak bilmiyordum ama onunla olacağımı biliyordum. Bu, her şeye göğüs germek için yeterliydi.
"Birlikte her şeyi çözeceğiz. Seni mutlu edeceğim güzelim.", gözyaşlarım şimdi sevinçten akıyordu,
"Seni çok seviyorum!"
***
Bu hikayeyi Aslı'ya adıyorum. Bana sevginin ne demek olduğunu öğrettiğin için teşekkür ederim. Her şeye rağmen, bir şans daha verilse, yine seni sevmeyi seçerdim.
***
Hikayeyi okuyan herkese çok ama çok teşekkür ederim. Özellikle sabrınız için (10 bölümü yazmam yaklaşık 2 yıl sürdü :)).
Sizi hüzünlü bir sonla bırakmak istemedim. Bu bölümü final bölümünden ayırdım, içime sinen final bu şekilde, son iki bölümün tamamıydı. Doğru olan şeylere bazen istesek de ulaşamıyoruz. Deniyorsanız ve olmuyorsa, ya o şey sizin doğrunuz değildir ya da zamana ihtiyacı vardır.
Hoşça kalın!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kağıttan Uçak | gxg
Teen FictionBeş yaşındaydım. Annemin özenerek giydirdiği elbisemin kum ve tozla kaplanmasına aldırış etmeden kumdan kalemi tamamlıyordum. Onu ilk defa o parkta gördüm. Küçük ellerimle, yerde bulduğum bir kağıt parçasını - o zamanki becerimle başarabildiğim kad...