●2●

877 79 11
                                    

"Zeytinyağını uzatır mısın canım?"

Karşımdaki altın sarısı saçlı kadının isteğini yerine getirip ona şişeyi uzatırken yanağıma kondurduğu öpücükle gülümsedim.
Yarım saat sonra kirada oturduğumuz minicik evin mutfağından güzel kokular yükseliyordu.

Bir süre sessizce yemeğimizi yedik. Karşımdaki kadının gözlerinde bir tedirginlik sezdim.

"Cemre, her şey yolunda mı?"

Bir saniye tereddüt etti, sonra ise derin bir nefes verdi. Dürüsttü, onun en sevdiğim özelliği buydu.

"Devrim,", duraksadı, " Sen markete gittiğinde seni bir numara aradı. Açtım ben de. Aylin diye biri."

Işte o anda lokmam boğazımda kaldı, yutkunamadım, kıpırdayamadım. Cemre şaşkınlığımı fark etti.

"Senin için önemli biriymiş galiba. Eskiden.", yutkundu, "En azından bana böyle söyledi."

Cemre'ye çok önceden anlatmam gereken ancak bir türlü yapamadığım şeyler vardı. Anlatmak istememiştim ama artık buna mecburdum.

"Cemre, sana bazı şeyleri anlatmam lazım."

Karşımda oturan kadının ela gözleri şaşkınlıkla açıldı.

"Dinliyorum."

Derin bir nefes aldım ve başladım her şeyi anlatmaya.

"Aylin benim çocukluk arkadaşımdı. Canımdı, bir parçamdı..."

Onun benim için anlamını ve birlikte güzel anılarımızı anlattıktan sonra çirkin gerçekleri anlatıyordum.

"...Taşındılar öylece. Ona ulaşmaya çalıştım. Telefonlarımı açmadı, mesajlarıma tek kelimelik, geçiştirici cevaplar yazdı. Birkaç gün içinde numarasını değiştirdi zaten. Nereye gittiklerini bilsem yemin ederim kendi elimle gider kurtarırdım onu. Ama bulamadım. Kimseye söylememişler, hiçbir komşuya.

Sonra bir gece pencereme atılan taşın sesiyle uyandım. Başta Aylin olduğunu sandım. Çok heyecanlanmıştım, hemen koştum pencereye. Sonra gördüğüm manzarayla donup kaldım. Gelen Deniz'di. Elinde boş bir şişe, üstü başı dağılmış. Belli ki baya içmiş. Bana seslendi."

Cemre şaşkınlıkla dinliyordu beni. "Ee, ne dedi sana?"

"Bana aşık olduğunu söyledi."

"Ne?!", Cemre'nin o sırada yudumladığı kahve boğazına kaçtı.

"Deli gibi bağırıyordu, 'Devrim, sana aşığım! Aylin'i seçemezsin, beni seçeceksin!', diye zırvalayıp durdu.
Hemen hırkamı kapıp dışarı fırladım ve sessiz olmasını söyledim ama nafile. Bir türlü susmadı. Komşuları uyandırmasından korktum. Gitmesini istedim. Ne desem dinlemedi. Sonunda ben de bağırdım: 'Ben seni değil Aylin'i seviyorum anlamıyor musun kalın kafalı?!' Sonrasında tam hatırlamıyorum neler dediğimi, ağzıma gelen küfürleri dizdim galiba.

İşte o zaman bana saldırdı. Bana sarılmaya çalıştı ama o kadar sarhoştu ki kendimi kolayca kurtardım.

Gözyaşlarımı tutamadım o an. Ne hale gelmiştik biz?

Onu orda bırakıp gitmek istemedim, inan bana. Ama yapacak başka bir şey bulamadım. Annem veya babam evde değildi. Deniz'in babasını ya da polisi arasam Deniz için hiç iyi olmaz diye düşündüm. Benimle kalmasına da izin veremezdim, ondan çok korkuyordum."

Hikayemi bir iç çekişle böldüm. Birkaç saniye duraksadım.

"Keşke birini arasaydım."

O sırada gözpınarlarım yine dolmaya başladı. Hikayeme devam ederken gözyaşlarım yanaklarımdan süzülüyordu.

"Deniz o gece kendini bir köprüden aşağı atmış."

Hıçkırıklarım araya girdi bu sefer. Cemre hemen yanıma gelip kollarını bedenime doladı.

"Cemre, ben onu incitmek istememiştim. Ben böyle olsun istememiştim."

Histerik biçimde ağlıyordum artık, daha fazla konuşamayacak kadar çok. Sevgilimin kollarında sakinleşmeye çalıştım. Birkaç dakika içinde nefesim eski ritmine dönmüştü.

Cemre işte o zaman söze girdi.

"Senin suçun değildi. Bunu kabul etmek kolay değil, biliyorum ama gerçek bu, Devrim."

"Biliyorum, hayatım. Sadece, bazı zamanlar düşünüyorum da, ben hiç varolmamış olsam o aile şimdi birarada ve mutlu olabilirdi. O gece birini çağırsaydım Deniz ölmeyebilirdi. Bu düşünceye katlanamıyorum, Cemre. Hiç doğmamış olmayı diliyorum."

"Kendine haksızlık etme Devrim, sen birçok kişinin hayatını daha güzel hale getirdin, dokunduğun hayatları renklendirdin. En çok da benimkini. İyi ki varsın.", sevgilim bir yandan saçlarımla oynuyordu, eskiden mavi olan saçlarımla.

"Cemre, iyi ki tanışmışım seninle.",
demekten kendimi alamadım.

Birbirine bakan yüzlerimiz arasındaki mesafeyi kapattım sonra.

Bir süre öylece kaldık. Sonra aklıma önemli bir şey gelmiş gibi hafifçe doğruldum.

"Cemre, Aylin beni neden aradı? Görüşmek mi istiyormuş?"

Cemre biraz rahatsız olmuş gibiydi, "Evet, galiba, emin değilim aslında, telefona ben çıkınca afalladı. Onu arasan iyi olabilir."

Başımı aşağı yukarı salladım.

"Cemre, haber verdiğin için teşekkür ederim. Başka biri olsa söylemeyebilirdi bunu."

"Önemli değil. Ben odaya geçiyorum, sen rahat ol.", yüzüne sıcak bir gülümseme yerleştirdi.

Masanın üstünde duran telefonumu aldım. Beni en son arayan numarayı buldum ve geri aradım. İşte, beş yıldır duymadığım ses, heyecanla adımı anıyordu.

"Devrim?"

Kağıttan Uçak | gxgHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin