O kadar zaman geçmiş gibi geliyor ki, alt tarafı 2 ay olmuştu Baran'ı görmeyeli.
- "Barba! Ne işin var burada? Yoksa?.."
- "Tam da tahmin ettiğin gibi kardeşim, artık buradayım. Hadi keyfimize bakalım. Gece daha yeni başlıyor!"Baran da bir şeyler vardı. Ben en yakın arkadaşımı tanırdım. Canı sıkkın bir şeylere. Kokusu çıkar yakında diye üsteleyip can sıkmaya gerek duymuyorum o an.
İçeriye geçiyoruz. Oldukça kalabalık bir yer. İstanbul bana daha bir güzel geliyor bu gece.
Baran grup arkadaşlarıyla tanıştırıyor beni. Rock üstüne bir grup, her şeyi çaldıklarını dile getiriyorlar. Bass da, Eray. Davulda Hakan. Yıllardan beri tanışıyorlarmış gibiler. Yeni kurulmamış gruba Baran dahil edilmiş. Solist olarak da Naz.En önden bir bar masasına oturuyorum. Efes Dark ısmarlıyorum kendime.
Baran en sevdiğim şarkılardan birinin introsunu çalmaya başlıyor. Arka vokallik de yaptığı mikrofona eğilip; "Bu gece, benim için çok değerli birisini ağırlıyoruz. Bu şarkı benden ona gelsin!"
O kadar güzel hissettim ki Tarkan'dan 'Ölürüm Sana' şarkısını çalmaya başladıklarında. Uzun zamandır bu denli keyifli dakikalar geçirmediğimi düşündüm. Hem de çok uzun bir zaman...
Şarkılar hızlıca çalınıyor, bir diğeri geliyordu. 2. biramı sipariş ediyorum. Bu arada kısa bir ara vereceklerini söyleyip, grup arkadaşları sahnenin yanındaki masaya doğru giderlerken, Baran yanıma gelip;
- "Barba hadi sen de gel, sohbet ederiz. Hem Hakan'ın bir arkadaşları var, Victoria's Secret'dan zor saklıyoruz!" diyor, sanki beni tanımıyormuş gibi.. Pek istemesem de kırmıyorum Baran'ı.- "Merhaba ben Barbaros" dememle tüm dikkatlerin keskin ve rahatsız edici bir şekilde üstümde toplandığını hissediyorum. Herkes tek tek adını söyleyip, tanışıyorlar benimle. Çok da umurumdalarmış gibi.
Baran bir süre sonra benim de müzikle ilgilendiğimden bahsetmeye başlıyor. O denli şiddetli bir takme atıyorum ki ayağına, hemen hemen herkes anlıyor. O an Naz söze girip sorular sormaya başlıyor.
- "Ne çalıyorsun Barbaros?"
- "Piyano ve gitar. Ama sizi temin ederim ki berbat seviyedeler." deyip yakayı kurtarmaya çalışıyorum.
- "Olur mu Naz!" diyerek dalıyor konuşmanın ortasına Baran. "Barba çok manyak bir piyanisttir."
- "Kapatalım mı şu konuyu?" desem de masadakiler çok daha üzerime geliyorlar bu konuda.10 dakika sonra ne olduğunu bile anlamadan kendimi sahneye doğru çekiştirilirken buluyorum. Naz yapışmış koluma, sahnenin köşesinde duran eski piyanoyu çalmam için reddettiğim onlarca ricasından sonra, bu yolu tercih ediyor.
- "Naz lütfen. Hem uzun zamandır çalmıyorum." desem de dinlemiyordu.Naz mikrofonu alıp o denli bir konuşma yapmıştı ki kalabalığa, herkes adımı söyleyip, alkışlarlarken, kalkmaktan başka şansım kalmamıştı. İnatçının tekiydi. Hiç sevmezdim böyle tipleri.
Sahneye çıktıktan sonra, mikrofona eğilip, "uzun zamandır çalmadım. Lütfen hatalarım için kusura bakmayın!" deyip, oturuyorum piyanonun başına.
İçerisini birden o kadar sessiz oluyor ki, sanki kimse yokmuş gibi. Sanki yapayalnızmışım gibi hissediyorum. Her zamanki gibi...
Ne çalacağımı hiç düşünmemiştim. Çalmayı en sevdiğim şarkıyı çalmaya karar veriyorum. Mikrofona tekrar eğilip, sesim için herkesten tekrar özür diliyorum. Ve istemeye istemeye başlıyorum çalmaya...
Shelter'ı çalarken o kadar yalnız hissediyordum ki. Bu his hep oluyordu. Ne kadar bir kalabalığa çalsam da. 'Birdy' bana hep bu hissiyatı vermiştir. Bence, pek kimsenin bilmediği ama huzurun en çok hissedildiği şarkıcıdır. Bana göre Birdy, Cem Adrian'ın İngiliz versiyonudur.
Şarkının tam en sesimi titrettiği yerinde, biri şarkıyı benimle birlikte söylemeye başlıyor.
"Please teach me gently how to breathe..." Türkçe'siyle: "Lütfen bana nazikçe nasıl nefes alacağımı öğret."Susuyorum. O ise devam ediyor. O kadar içten söylüyor ki.. Kalbime dokunuyor. Ne denli afallasam da yavaş yavaş eşlik ediyorum. Son soloyu da çaldıktan sonra, bitiyor şarkı.
Kafamı kaldırıp bana eşlik edene bakıyorum. Yüzünü ilk defa gördüğümü ve tanımadığımı fark ediyorum.
Bardakiler alkışlamaya doymuyorlar. Ağızlarda ise "Bir daha, bir daha!" sesleri...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bugün, yeni hayatımın ilk günü
RomanceYalnızlığı evi bellemiş bir adamın hayatı. Yıllar önce ilk aşkını kaybeden Barbaros'un, yep yeni bir başlangıç için geldiği Istanbul'da ki bugün ilk günü! Herkes inanıyorum ki, kendini bulacak bu hikayede. Çünkü Barbaros, biraz ben, biraz da sen!