Okulun ilk günü

405 24 7
                                    

Naz son kez mikrofona; "Bir gecenin daha sonuna geldik. Bizi dinleyen herkese çok teşekkürler!" Dediğinde Ada'yla uzun bir zaman geçirdiğimizin farkına varıyorum. İçimde değişik buruk bir his uyanıyor o an.

Baran yanımıza geliyor, "Oturabilir miyim?" dediği gibi kuruluyor sandalyeye. Gülüyorum. Çünkü bu tam Baran'lık bir hareket. Nezaket kurallarını hiçe sayan ama bunu nezaketen de olsa uygulayan bir dosta sahibim. Ah ne güzel!
"Baran tanıştırayım Ada, Ada, bu da benim ayrı kandan, aynı hayattan kardeşim Baran" diyorum. Tanıştıracağım ya göya! Baran atlıyor hemen, "Barba biz tanışıyoruz zaten!"

______

Adayla, Baran'ın arkadaşlığına çok şaşırmıştım. Beklemiyordum aslında. Özellikle dün Baran'ın anlattıklarını düşündükçe, hayal kırıklığını hissediyorum, yine. Belki de şansız bir insandım. Ya da çok şanslı...

Eve gelip, balkonuma kuruluyorum. Alper Canıgüz'ün Tatlı Rüyalar, romanına başlıyorum. Ve üslubunu o denli kıskanıyorum ki, belki diyorum. Belki ben de bir gün bir şeyler karalayabilirim bu denli.

_____

"Uyumak zaman kaybıdır" derken, uyandığım da ki uykulu halden hep nefret etmişimdir. Doyuma ulaşmak için boşu boşuna hayatımdan en az 7-8 saat daha çalınmasına izin veriyorum. Zaten o denli kısa ki yaşam. Bunun 3'de 1'ini de uyuyarak harcıyoruz!

Sevgili radyom, bu gün için huzur veren bir şarkı seçiyor sabahıma, Alex Turner'dan, It's hard to get around the wind. Biraz ayılıp, sesini olabildiğince açıp, kahve yapıyorum hemen kendime, 3'ü 1 arada. Yanına hemen bir sandviç yapıp, midemin açlığına kısa süreli de olsa son veriyorum.

Bugün yeni okulumdaki ilk günüm. "Heyecanlı olmam gerekmiyor mu?" diye düşünüyorum. Hayattaki heyecanlarını kaybetmiş, her şeyin doyumuna hemen hemen ulaşmış 70'lik dedeler gibiyim!

Kitabımı alıp, parfümümü sıkıp, dişlerimi fırçalayıp çıkıyorum evden. Kulaklıklarımı takıp, bugün ki şarkıcımı seçiyorum. Emre Aydın'dan Unut Gittiğin Bir Yerde! Ne güzel de anlatıyor beni bu şarkı diye düşünüyorum.
"Kim kaldı ki? Çok büyüdüm sayende!"

Okula gelip, sınıfta orta sıralarda bir yere kuruluyorum. 50 kişilik bir mevcudu var. O kadar komik geliyor ki bana bu olay, bazı tipler görüyorum, ne işin var burada diyorum içten içe! Ben bunlardan mı destek alacağım ileride? İnsanlar psikoloğa danışmaya gidiyorlar ama sınıftakilerin çoğu ilk dersten anladığım kadarıyla kendilerine bile hayrı olmayan tipler.

Dersin ortalarına doğru hoca beni farkediyor. Sıcak kanlı bir kişiliği var. Bilgili olduğu o denli bariz ki, hep kıskanmışımdır böyle insanları. Sınıfa dönüp; "Sanırım aramıza yeni katılan bir arkadaşımız var." dedikten sonra gözleriyle beni işaret ediyor. Herkes kafasını çevirip merakla bana bakıyor. Kendimi tanıtmam için soru soruyor. Neden psikolojiyi seçtiğimi, kim olduğumu vs...
"Merhaba" diyorum samimi bir sesle, "Adım Barbaros, Mersin'den buraya geldim. Psikolojiyi seçtim, çünkü kendime bir şeyler katmayı çok seviyorum ve kendimi en çok geliştirebileceğim bölümün Psikoloji olduğunu düşündüm. Ve çocukluk hayalimdi." dedikten sonra susuyorum. Aramıza hoş geldin Barbaros, dedikten sonra derse devam ediyor.

Tüm günümü neredeyse okulda geçiriyorum. 1-2 arkadaş ediniyorum. Her zaman yeni kişilikler tanımayı çok sevmişimdir. Çünkü her insan, bir diğerinden o denli farklıdır ki, bizlere bir çok şey katabilir. Bu olayı gerçekten çok seviyorum!

Saat akşam üzeri 5 gibi ders bitiyor. Telefonuma baktığım da Cemre'nin beni aradığını görüyorum. Yüzümde şapşal bir gülümseme oluyor. Tam aracakken Baran arıyor o an, kulaklığımı takıp açıyorum telefonu,

"Hey Bro nabersin?" dedikten sonra kitaplarımı alıp sınıftan çıkıyorum. "Standart Barba." diyor bir kız. Duruyorum o an yerimde, "Standart? Cems?" dediğim de bir kahkaha koy veriyor. "Beni özledin mi Barbaros?"

Bugün, yeni hayatımın ilk günüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin