[6]
taeyong||eurielle-city of the death
''T-Taeyong , hayır hayır sakın , bak bana.''dedim ağlayarak çenesini kaldırmaya çalışırken.''YALVARIRIM NE OLUR AÇ GÖZLERİNİ, HAYIR TAEYONG !''diyerek çığlık attım.Ellerim kanlı bileklerindeki kesiklerin üzerindeyken bacaklarım bacaklarının üzerindeydi.
Üstümüz başımız kan , diye düşündüm.Aynı o günkü gibi.Aynı o günkü gibi birbirimize muhtacız , aynı o günkü gibi birbirimizi terk ediyoruz.Aynı o günkü gibi ikimizden birinin kalbi acıyor.Ama bu sefer kalbi acıyan sen değilsin...
Ellerimi bileklerinden çekip ince çenesini tuttum ve ağlayarak başını havaya kaldırdım.Uzaktan solgun olduğunu sandığım teni yakından daha çökmüş duruyordu ama hiçbir şey onun mükemmel yüzünü gölgeleyemiyordu.
Bir şey hissedemiyordum , kalbimin acısı , gözlerimin gördükleri beni mantığım ve irademden sürgün etmişti.
Ayağa kalktım , ambulans çağıramazdım.Basına sızarsa Taeyong'un psikolojisi daha kötü bir hale gelebilirdi.Çünkü o insanların ona acımasını istemezdi.
Tünelden çıkarak kimsesiz binanın tahta kapısına sert bir tekme geçirerek açılmasını sağladım.Büyük bir toz bulutu dışarıya çıktığında burnumu dirseğimin içine bastırarak öksürük kriziyle içeriye girdim.İçerisi üzeri beyaz çarşaflarla örtülmüş eski eşyalarla ve örümcek ağlarıyla kaplıydı.Gözüme ; üzeri aynı beyaz çarşafların küçük boyuyla sarılı bir sehpa çarptığında hemen üzerinden aldım o çarşafı.Kendimi can havliyle dışarıya attığımda ayaklarımın ve dizlerimin kanadığını fark ettim ama umurumda olmadı.O küçük ve ince bezi sirkeleyerek ortadan ikiye ayırdım ve iki uzun şerit haline getirdim.
Hızlıca tünele girdim ve Taeyong'un yanına çöktüm.Onu gördüğüm anda ağlamam on katına çıkıyor , almak üzere olduğum nefes boğazımda sıkışıp kalıyordu.
İnce bileğini tir tir titreyen elime aldım ve bağıra bağıra ağlayarak o bezleri bileklerine sıkıca sardım.Kısık kısık mırıldanmalar duyduğumda gözlerimi ani bir hızla önüne düşmüş başına çevirdim.
O an fark ettim.Geldiğimden beri nabzını kontrol etmemiştim ve sanki o ölmüş gibi çılgınlarca ağlamaya başlamıştım.Öldüğünü düşünmüş olmama rağmen bileklerini sarmıştım.Ben umudun ne olduğunu o gece anladım.Boşa çıkacağını içten içe hissetsen de son ana kadar uğraşmaktı umut.Umut , insan ve irade arasındaki en güçsüz bağydı.
İki parmağımı şah damarının üzerine bastırdım.Stabil denecek kadar hızlı atıyordu.
Daha da fazla ağlamaya başladığımda başımı hemen göğsüne bastırdım ve kokusunu içime çektim.Yorgunluğun yüzündeki mükemmelliği gölgelememesi gibi ; kan ve alkol kokusu da kendi kokusunu gölgelemiyordu.Kenardaki kan gölünün üzerinde duran telefonu elime aldım ve Doyong'un sosyal medya hesabından bir klinikte çalışan doktor arkadaşımın hesabını buldum.Hesabın biyografi kısmında duran kendi numarasına tıklayarak beklemeden kulağıma götürdüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
savior || lee taeyong
Fanfiction''Neden bu kadar çabuk yıkıldın ?''dedim parmaklarımla oynayarak.Onun sesini duyacağım için gözlerimi sımsıkı kapattım , zedelenmiş sesini duymak içimi milyonlarca parçaya ayırıyordu. ''Bir kurtarıcımın olmadığını ve olmayacağını biliyordum.Kollarım...