Kütüphane de sarayın en büyük, en ihtişamlı bölümlerinden biriydi. Jeongguk kılıç derslerinden, kıyafet denemelerinden ve iki gün sonraki taç giyme törenine ait olan tüm hazırlıklardan fırsat bulup kütüphaneye inebilmişti nihayet. Burayı okumayı öğrenmeden önce bile sık sık ziyaret eder, kalın, tozlu kitapların içindeki yazıları kendince yorumlayıp eğlenirdi. Şimdi genç bir adamdı ve kırk sekiz saatten az süre sonra bütün krallık kendisine verilecekti. Bunu cidden istiyor muydu bilmiyordu bile ancak bu kütüphaneye gelip bir şeyleri okumayı fazlasıyla istiyordu.
Adım sesleri büyük odada yankılanırken, sabah saatleri olduğunu belli eden parlak güneş ışıkları yüksek rafları aydınlatıyordu. Kolunu yavaşça kaldırıp parmaklarını düzenli haldeki kitapların üzerinde gezdirmişti nazikçe. Yaklaşık on bir yıldır tekrar etmekten çekinmediği bir alışkanlıktı bu. Parmaklarının ucunda normalden farklı hissettiren bir şeyler olduğunda durmuştu. Dokunduğu kitabı kavrayıp incelemeye başlamıştı. Buradaki bütün kitapları neredeyse biliyordu ve buna daha önce rastlamadığına emindi.
Kitabın ilk sayfasını çevirdiğinde fazlasıyla şaşırmıştı genç prens. Bu normal bir kitap değildi, içinde resimler vardı. Eğlenceli gelmişti gözüne. Bir sayfa daha çevirdiğinde karşısına genç bir kralın resmi çıkmıştı. Jeongguk gülümsemişti, bu çizim kendisine benziyordu. Bir sayfa daha çevirmişti ve bir sayfa daha. Kitabın ilk on beş sayfası genç kralın resimleriyle doluydu ve Jeongguk resimlerdekinin kendisine bu kadar benzemesine şaşırmış haldeydi. Sayfa çevirmek son birkaç dakikadır düzenli aktivitesi olmuşken birden durmuştu. Bu sayfada kralın yanında başka biri vardı. Kralla fazlasıyla yakınlardı. Kralın yanındaki beden çok tanıdıktı. Jeongguk gözlerini kısmış, önündeki çizime bakıyordu. Biçimli kaşlar, kısa, dalgalı saçlar, dolgun dudaklar, bir çift güzel göz...Bir sonraki sayfayı çevirmişti genç prens, kalp atışlarının hızlandığını bütün bedeninde hissediyordu, dudakları aralanmış, ön dişleri gözükmüştü. Biraz da terlemişti birden bire. Derince nefes alarak kralın kollarını beline sardığı bedene indirdi gözlerini.
"Yok artık, saçmalık bu." Diye kendi kendine konuştu. Aklında sadece bir isim vardı. Bu kadar benzemesi saçmalıktı cidden. Sayfaları yırtarcasına çevirmeye başlamıştı şimdi. Sayfalar ilerledikçe elleri titriyor, dudaklarından anlamsız kelimeler çıkıyordu. Kral ve yanındaki beden-aklına gelen ismi aklında bile söylemek istemiyordu- sayfalar ilerledikçe yakınlaşıyorlar, öpüşüyorlar, sarılıyorlardı. Jeongguk o kitabı yakmak istemişti. Bu ne biçim bir kitaptı böyle? Neden daha önce burada yoktu da birden ortaya çıkmıştı? Hem olur muydu öyle şey canım, çok yoruluyordu son günlerde. Kafası çok karışıktı, ondan böyle saçmalıklar görüyordu.
Genç prens, kafasındaki sesleri susturduğunda derince nefes alıp kitabın son sayfasını açmaya yeltenmişti. Bu kitaptan nefret etmişti ama sonunu görmeliydi. Son sayfanın açılmasıyla Jeongguk'un gözlerinin dudaklarıyla beraber kocaman aralanması ve kitabın yere düşmesi saniyeler içinde gerçekleşmişti. Zaten beyaz olan teni şimdi bembeyazdı. Adımlarını geriye doğru atarken kitaplıklara da çarpmıştı. Şaşkınlığı, korkuyu ve öfkeyi aynı anda yaşıyorken sürekli "olmaz, hayır hayır, asla olamaz. Mümkün değil" diye tekrarlıyordu.
•••
Saray her zamankinden daha kalabalık ve gürültülüydü. Bu durum sürekli huysuzluk yaparak ortalıkta gezinen kraliçe için can sıkıcı olsa da kraliyeti ziyarete gelen zengin, soylu hanımlar ve prensesler en iyi şekilde ağırlanmalıydılar. Prens çok yakında tacını giyecekti ve dünyanın dört bir yanındaki krallıklardaki prensesler bu tören ve hemen ardından yapılacak olan davet için gelmişlerdi.
Jimin bugünü en çok yorulduğu gün olarak aklına yazabilirdi. Gün boyu at arabalarından saraya içi kıyafetlerle ve çeşit çeşit ayakkabılarla dolu çantalar taşımış, prenseslerin odalarına yerleşmesine yardımcı olmuştu. Son yarım saattir saraya gelen giden yoktu, Kâhya Kim'in söylediğine göre daha fazla misafir gelmeyecekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Abyssos • Jikook
Fanfictionprens jeon arzulamaması gereken tek şeyi arzulamıştı. hizmetkâr jimin'in dudaklarını.