"Sanırım yarattığınız tek güzel şey ailem Tanrım."
"Aileni gerçekten seviyorsun Joe. Belki onları buraya getirebilirim."
"Ablam olmaz, o Lucifer'la tanışmak istiyor."
"Ciddi olduğunu sanmıyorum."
"Hayır, gayet ciddi. Odasında posterleri var. Ve kız arkadaşı da tanışmak istiyor. Diziye beraber başlamışlar."
"Ha o mevzu."
"Siz ne sandınız?"
"Gerçek Lucifer sandım. Güven bana, gerçek Lucifer korkutucudur. Yanına yaklaşmak istemezsin."
"Ama bu söylediklerinizi duymak onun kalbini kırabilir."
"O da benim kalbimi kırdı Joe. Bana itaat etmedi."
"Siz Christian Grey misiniz Tanrım? Neden sizin önünüzde diz çökmeyen Anastasia'ları şaplaklıyorsunuz?"
"Neden bahsediyorsun çocuk?"
"Tanrım, biraz film izleyin lütfen."
"Sonunu bilmek sıkıcı oluyor."
"Ah, o zaman Tanrı'cılık oyunu gerçekten sıkıcı olmalı. Hayatta zevkli olan tek şey dizi ve film izlemek çünkü."
"Biraz öyle."
"Bizi neden yarattınız?"
"Buna cevap verdiğimi sanıyorum."
"Hayır, ciddi bir cevap vermediniz. İncil'i yalanladınız sadece."
"Joe, canımı sıkıyorsun."
"Tanrım, üremek dışında bir amacımız yok mu? Uzaydan bakılınca koskoca dağlar bile görülmüyor ama siz kadınların örtünmesini istiyorsunuz. Tanrım, siz uzun saç sevmiyor musunuz? Bu yüzden mi erkeklerin saçlarını uzatması kötü?"
"Yok ya, ne alaka? Jesus'ın saçlarını görmen lazım. Beline kadar geliyordu."
"Aa, Jesus burada mı? Görebilir miyim onu?"
Parmaklarını şıklattı ve uzun boylu bir adam belirdi Joe'nun önünde. "Merhaba Jesus." diye mırıldandı sevimlice. "Merhaba küçük adam. Ne yapıyorsun buralarda?"
"Bay Tanrı'nın yarattığı birkaç adam beni kaçırdı ve bir kulübeye kilitleyip araba kazasında öldü. Ben de o kulübenin içinde açlıktan öldüm."
Jesus kaşlarını çatmıştı. "Biraz garip bir hikayeymiş."
"Evet, içinde bir sürü aptal var."
Joe eliyle karşısındaki büyük adamı gösterdi usulca. "Saçlarınızı kestirmişsiniz."
"Öyle oldu, daha tarz sanki."
Joe dudaklarını sarkıtıp başıyla onayladı onu. "Bu daha çok yakışmış."
Daha sonra onun konuşmasına izin vermeden dayanamayıp bir soru atmıştı ortaya. "Sevgili Jesus, babasız büyümek nasıl bir duygu? Bunun sizi şizofren yaptığını ve bu yüzden kendinizi peygamber olarak gördüğünüzü düşünüyor musun?"
"N-Ne? Hayır."
"Hmm, bütün deliler deli olduğunu inkar edermiş zaten. Neyse. Maria teyze de buralarda mı peki?"
"Tabii, onunla tanışmak ister misin?"
"Daha sonra, aklıma yeni bir soru geldi. Tanrım?"
"Hayır!"
"Buradaki insanlar neden ibadet etmiyor?"
"Çünkü onlar bana inandıklarını çoktan kanıtladılar."
"Hmm," kendi kendine mırıldandı Joe. "Köprüyü geçene kadar ayıya dayı demişler gibi. Mantıklı."
"Ne dedin sen?"
"Maria teyzeye gitmek istiyorum."
Jesus sevimli bir gülümsemeyle ona elini uzattı ve Joe da küçük parmaklarıyla kavradı onu. Birlikte birkaç dakika boyunca sohbet ederek yürüdüler. "Annenle mi yaşıyorsun?" Küçük çocuk koca köşkü gördüğünde şaşırmıştı. "Evet," dedi Jesus. Parmağıyla yanındaki köşkleri gösterdi. "Bak orada da diğer peygamberler falan var. Komşuyuz."
"Vay be, sürekli ibadet mi ediyorsunuz?"
"N-Ne? Hayır ya hu. Neden edelim?"
"Güzel, ben de böyle düşünmüştüm."
Onu ahşap kapıdan içeriye soktu ve bulutlara benzeyen bir şeyin üstünde oturan Maria'yı gördü. "N'aber?" diye mırıldandı yanına zıplayarak. Gerçekten güzel bir kadın olduğunu düşünmüştü.
"İyi, senden?"
"İyiyim. Sorduğunuz için teşekkürler. Ben de size bir soru sorabilir miyim?"
"Tabii."
"Yahudiler Jesus'ın Tanrı ve sizin oğlunuz olduğunu, Müslümanlar ise Tanrı doğmadığı ve doğurmadığı için yalnızca sizin oğlunuz olduğunu düşünüyor. Hangisi doğru?"
Maria ona öylece baktı.
"Joe, neden mutfağa gidip bir şeyler atıştırmıyorsun?"
"Teşekkür ederim, henüz on üç kilo kurabiye yedim. Tokum."
"Olsun, sen yine de git."
Jesus onu sırtından itekledi mutfağa doğru. "Diğer peygamberlerle aranızda bir rekabet var mı?" Kapıyı aşarken bu soruyu sormuştu. Jesus daha çok ilerletti onu. "Siz Müslümanlığı müjdelemişsiniz ama onlar sizi yalanlıyor. Ben olsam kalbim kırılırdı. Peki Bay Tanrı en sevdiği ikinci peygamberi üzüldüğü için bir şeyler yapmadı mı? Yani, Mohammed amcanın ailesini ve sevdiği herkesi elinden alıp onun da canını yakmak dışında."
"Joe, lütfen git."
"Peki, Jesus. Sanırım bu tavrınız yüzünden rüyamdan uyanınca Yahudi olmayacağım."
"Ben o işleri bıraktım evlat. Ne olacağın umrumda değil, hurilerimle mutluyum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
cennet veya dünya
Short StoryKüçük Joe o şekilde ölmek için hangi günahı işlediğini bilmiyordu.