Jeongguk uzun saçlarını geriye atarken ağzındaki sakızı ağır bir şekilde çiğnemeye devam ediyordu. Karşısında oturan Jimin ve Hoseok ikilisinin yaptığı konuşmadan kopalı çok olmuştu. Yine bir şey üzerinde tartışıyorlardı ama bunu merak etmemişti, Jeongguk genelde onları pek dinlemezdi zaten. Pekala, arkadaşlardı- mükemmel bir arkadaşlıkları vardı ama bu o ikisinin genel anlamda boş yaptıklarını değiştirmiyordu.
Boynunu çıtlattı, sandalyede daha rahat oturmak için kıpırdandı ve oturduğu yerde biraz daha aşağı kaydı. Gözlerini pek de büyük sayılmayan kantinde rastgele gezdiyordu fakat herhangi bir şeye dikkatini verdiğini söyleyemezdi. Son üç gündür kendini yiyip bitirmişti, uykuları kendisini terk etmişlerdi ve buna neden olan kişiye sonsuz bir nefret duyuyordu. Kim Taehyung. Evet, onu sevdiğini söylüyordu. Onunla çok fena ilgileniyor ve hayatında gördüğü en iyi yüze ve vücuda sahip olduğunu biliyordu, bunu inkar edemezdi ancak bir yanı ondan bir şekilde nefret ediyordu. Bir yanı Taehyung'u kabullenmek istemiyordu, ona aşık olduğundan beri kendisini güçsüz hissettirmesinden dolayı öfkeliydi ama buna karşı çıkmayı çoktan bırakmıştı. Bu ona ne kazandıracaktı ki? Sadece daha fazla yıpranacaktı.
Gözlerini kapatıp başına giren ağrıyla inledi. Siktiğimin herifini düşünmek bile iyi gelmiyor, diye geçirdi içinden sonra. Neden aşık olacağı insanı kendisi seçemiyordu ki? Eğer bunu yapabilseydi Taehyung aşık olacağı son insan olurdu. Ya zaten bu sonsa? Jeongguk irkilmiş gibi gözlerini irice açıp yutkundu.
"Bok yemiş gibi bakıyorsun," Gözleri bunu söyleyen kişiye kaydığında Hoseok'u gördü. Kendisine ilgiyle bakıyor ve "Sen iyi misin?" diye soruyordu.
"Başım ağrıyor yalnızca," diye mırıldandı kafasındaki düşünceleri bir yere kapatırken.
"Üç gündür ne bitmek bilmeyen baş ağrısıymış amına koyayım ya, hoşlandı galiba senden," Jimin alayla söyledi çünkü suratındaki ifadenin asıl sebebinin basit bir baş ağrısı olmadığını bilecek kadar tanıyordu Jeongguk'u.
Jeongguk bir şey demedi ve kucağında birleştirdiği ellerine baktı. Bu sırada diğer ikisi konuşmaya devam ediyordu. "Çıkışta içelim mi?" diye sordu Jimin. "Uzun zamandır B&V'ye gitmiyorduk, içkilerini ve yemeklerini özledim,"
"Olur," Bu cevabı ona veren Hoseok'tu. "Sahiden, en son ne zaman bir şeyler yaptık beraber?"
"Jeongguk, Taehyung'a aşık olduğunu söylemeden önce," Jimin gözlerini devirdi. "Adam zaten yeterince sorun yaratıyordu bize, şimdi hepten hayatımıza girdi ve düzenimizi bozdu- Jeongguk mala döndü,"
"Çeneni kapatacak mısın yoksa bunu senin yerine ben mi yapayım?" Bakışlarını ellerinden çekmeden sakin bir şekilde söyledi. Sesi epey kısık çıkmıştı ve Jimin onu zar zor duymuştu.
Jeongguk'un ciddi olduğunu biliyordu, bunu yapardı ama umrunda bile değildi, bu yüzden "Bunu nasıl yapacağını görmek isterim bebeğim," dedi gülerek.
Gıcıktı. Jimin hayatında görüp görebileceği en sinir bozucu insanlardan biriydi. Aklından geçeni söylerdi, anlık haraket ederdi ve yaptığı hiçbir şeyden pişman olmazdı. Arkadaş olmaları önemli bile değildi, kalp kırmak onun için kolaydı ve aslında bunun için yaptığı özel bir şey de yoktu. Jeongguk ve Hoseok bir süre sonra ona alıştılar çünkü ne kadar kaba biri olsa da -kendileri de az değildi ama Jimin çok başka bir şeydi- ondan hoşlanmışlardı ve bu daha ağır basmıştı. Belki de sizin için kıçımı bile kaldırmam ben sözlerinin ardından bir telefonla kapılarında belirmesinden dolayıydı ya da Jeongguk ve Hoseok için diğerlerini tırın önüne atacak kadar deli olduğunu bildiklerindendi. Biraz tuhaf bir arkadaşlıkları vardı ancak çoğu arkadaşlıktan daha gerçek ve güçlü olduğu bir gerçekti.