Jeongguk telefonunun parçalanmasını umursamayacak kadar kendinden geçmiş bir şekilde telefonunu duvara fırlattı. Hoseok onun bu fevri hareketi yüzünden irkilirken Jimin de kendine hakim olmaya çalışıyormuşcasına baş parmağını dişlerinin arasına almıştı ve bir bacağını stresle sallıyordu.
Okulun bir alt sokağındaydılar ve üçünün telefonuna da aynı anda mesaj bildirimi gelmişti. Bu genelde okulda bir bok döndüğünde olurdu ve çoğunda Jeongguk'un da adı geçerdi. Buna alışmışlardı ama Jeongguk şu sıralar oldukça sakin durduğu için mesajın içeriği hakkında hiçbir fikirleri yoktu. Yürümeye devam ederken üçü de telefonunu çıkartmış ve gelen mesajı okumuşlardı. Tam bu vakitte ise kan Jeongguk'un beynine sıçramış ve telefonundan bir an önce kurtulmak istiyormuş gibi fırlatıvermişti.
"Kim yapmış olabilir?"
"Önemli olan yapana ne olacağı," Jimin, Hoseok'a cevap verdi. "O sürtük hangi cesaretle bunu yaptıysa- onu pişman edeceğim." Kararlı bir şekilde başını salladı. "Pişman olacak-"
"Jeongguk," Hoseok Jeongguk'un şakağında beliren damara ve sıktığı yumruğuna baktı. Jeongguk başını yere eğmiş bir şekilde öylece dikilirken nasıl hissettiğini tam olarak çözemiyordu. Sinirli miydi yoksa üzgün mü? "İstersen bugün gitmeyelim-"
"Kaçacak mı?"
"Kapa çeneni, Jimin." Hoseok, Jimin'e Jeongguk'u işaret etti.
"Neden kaçayım ki?" Jeongguk görünüşünün aksine ve sanki az önce telefonunu parçalamamış gibi öyle sakin bir sesle cevap vermişti ki, arkadaşları şaşkın bir şekilde baktı. "Ne yaptım ben?" Gözlerini onlara çevirdi ve kaşlarını kaldırdı.
İki tane fotoğraf ve bir satır yazı vardı mesajda. Dün Taehyung ile oldukları sınıfın önünde çekilmişti. İlk fotoğrafta Taehyung sınıftan çıkıyordu, oldukça iyi görünüyordu. İkinci fotoğrafta ise Jeongguk vardı, aynı şekilde o da sınıftan çıkıyordu fakat farklı olarak Jeongguk dağılmıştı. Üzerindeki gömleği kırış kırıştı. Jeongguk, Taehyung'un gömleğinin altından çıplak belini ulaşmaya çalıştığını hatırlıyordu ancak daha ilerisi olmamıştı. Sadece dakikalarca öpüşmüşlerdi fakat fotoğrafların kaliteleri o kadar kötüydü ki, Taehyung'un şişmiş dudakları görünmüyor ve dağılan sadece Jeongguk gibi görünüyordu. Belki de bu yüzden fotoğrafların hemen altında Jeongguk'un götten almak için Taehyung'a yalvardığı yazıyordu.
"Okula gidiyor muyuz yani?" Hoseok bunu bir soru olsun diye değil, emin olamadığından soruyordu. Normal şartlarda bunu asla önermezdi, ne olmuşsa olmuş derdi ama Jeongguk'un Taehyung'a karşı neler hissettiğini biliyor ve bu mesajın ardından okuldakilerin bir şekilde onu kırmasından korkuyordu. Aslında okuldakilerden değil de bunu Taehyung'un yapmasından korkuyordu. Jeongguk ne kadar gamsız görünse de bir süredir mesele Taehyung olduğunda işler onun için değişiyordu.
Jeongguk bir cevap vermek yerine artık kullanılmayacak bir şekilde paramparça olmuş telefonundan geriye kalan hattını eğilip aldı. "Bunu kimin yaptığını öğreneceğim." dedi sonrasında. Aklında bir isim vardı ve o isimle yüzleşmek için fazla istekliydi, öyle ki arkadaşlarını ardında bırakıp koşar adımlarla okulun yolunu tuttu.
Jeongguk pek iyi bir şekilde anılmazdı zaten. Takıldığı insanları herkes bilirdi, cinsel yönelimini de saklama gereği duymamıştı. İki annesi de ona yeterince cesaret veriyor, bir şey yaptıktan sonra geriye bir saniye olsun bakmıyordu. Yaşayabileceği tek bir hayatı varken ve henüz on yedi yaşındayken kimin ne dediğinin ne önemi vardı ki? Okulun dedikodu kazanı kendisinden beslenirdi çoğu zaman ve Jeongguk birçok kez insanları hastanelik etmişti, tabii kendisinin de hastaneye bir uğramadığını kimse iddia edemezdi. Fakat bu kez... Bu kez canı sıkılmıştı işte. O sınıfa ikisi birlikte girmişlerdi ve ikisi birlikte çıkmışlardı. İçeride ne bok döndüğünü kimse bilemezdi. Buna rağmen Jeongguk'un götten almak için Taehyung'a yalvardığını söylemişti her kimse, öyle mi?