Bölüm 4

7 4 0
                                    


                                                                                                Constantinopolis, 540

"Leon!" Arkası dönük olan adam yüzünü döndüğünde Hellen büyük bir rahatlamanın tüm bedenini sardığını fark etti. İki ay sonra onu görmek yaşayabileceği en güzel mucize olsa da görmediği zamanların nasıl dayanılmaz acılar yaşattığını da biliyordu. Azabından bir süre için kurtulmuştu ama sonrası için pek çok sorun onları bekliyordu. Yine de sadece o anın tadını çıkarmak istedi. Onu bulmuşken kaybetmeyi düşünmemeliydi.

Leon arkasına dönüp kalbinin ve kendinin sahibini gördüğünde derin bir nefes aldı. Ona bir şey olmadan kavuşmuş olması kalbindeki kıskacı gevşetti. Kolları ona uzanıp kendine âşık olduğu kadını çekerken sokakta olmalarını ya da birileri tarafından tanınmayı bir an bile düşünmeden özlediği dudakları öpmeye başladı. Almirna çok uzaklarda onların ne yaşadığını bilirken onlar için üzülmeden edemedi. Yağmurun yeniden başlamasına neden olmamak için kendine hâkim olsa da onların birkaç gün içinde yaşayacaklarını düşündükçe kendinden de bunu ondan isteyenden de onlara bunu yapmasına neden olan asıl karanlıktan da nefret etti. İki sevgilinin birbirine kavuşabilmesinin güzel geçmesi için tüm şehri uyuturken onları sessiz bir şekilde izleyen adamın kalbine nefret tohumlarını ekti. Gece yarısı olmadan yanına gelmek için her yolu deneyeceğini bildiği adama istediğini verecekti. Kendi hislerine rağmen yapması gerekeni yapacaktı.

"Seni çok özledim. Her bir an aklımdaydın. Günlerim değil anlarım bile sensiz geçmiyor. Tek bir an bile burada olmayı, yanında uyumayı istememem mümkün olmadı." Leon yüzünden birkaç santim bile ayrı kalamadığı kızı saklamak, kendi içine hapsetmek, onu dünyadan ve her şeyden korumak istiyordu. Lakin bunu yapabilmesi için gecenin bitip sabahın olması gerektiği halde her şeyi alt üst etmek, onu alıp o anda uzaklara kaçmak istiyordu. Hislerini onun dışında biri daha hissettiğinde bunu engellemek için gerekenleri yapacağını biliyordu. Diğerleri gibi onlarda bu şehirde kalmak, yaşamak ve ölmek zorundaydı.

"Burada kalırken seni görememe ihtimalinden ne kadar korktuğumu bilemezdin. Gelmezsen, dönmezsen, sana bir şey olursa diye her nefesimde korktum." Leon Hellen'in kaşının üzerinde olan yara izini öperken bunun olmayacağının garantisini vermek istiyordu. Ona kul olacağı bir hayatın var olacağına yemin etmek istiyordu. Ama henüz bunun için gerçekçi bir söz vermesi mümkün değildi. Yarın olacaklardan sonra ona geleceği, geleceklerini verebilirdi.

"Korkmana gerek yok meleğim. Ben sana dönmenin bir yolunu bulurum. Savaşlar, kılıçlar ve hatta ölüm bile sana dönmemi engelleyemez."

Gökyüzünde yeniden bir aydınlanma olurken Leon'un eli Hellen'in küçük, zarif elini yakalayıp hızla onu yönlendirdi. Daha fazla sokakta kalmamak, daha fazla tehlikeye meydan vermemek için onu eve götürmesi gerekiyordu. Bir gün onların olacak evin yakınından bile geçmeyen bu evde bir gece daha geçirmeleri gerekiyordu. Sabahında bambaşka bir dünyaya uyanacaklar, hayatlarına gerçek bir başlangıç yapacaklardı. Ama Leon bu başlangıcı olması gerekenden biraz daha hızlı başlatma düşüncesinden kurtulamıyordu. Onu yanından yeniden gönderme düşüncesi nefes alamamasına neden oluyordu. Hellen bir daha yanından bir an bile ayrılmamalı, gözünün önünde olmalıydı. Kendisinin yanında olmazsa onu koruyamaz, belki de konuşmadan sonra onu bir daha göremezdi. Leon onu sarıl sarmalamaktan başka bir çareyi göremiyordu.

Ara bir sokakta bir kapı kapanırken bir adam sokakta kaldı. Yağmurun sesi duyulmaya başlarken geceye karışan adamdan önce yağmurun insafsız damlalarında bir damla gözyaşının izi kalmadı. Byzantion'un kurulmasından, balıkçıların gelmesinden çok önce burada yağan bir başka yağmurda olduğu gibi bir aşk, bir tutku daha tarihin yan yollarında toprağa gömüldü. Ne olduğunu kimsenin bilemeyeceği karanlığın hüküm sürdüğü günlerde gelecekte bir gün sulara gömülecek bir adada yaşayan bir küçük kızın nereden gelip karaya ayak bastığı henüz onun haricinde kimse tarafından bilinmezken sessizliğin içinde duyduğu bir sese güvenmeye, ondan güç almaya başladı. Yirmi bir yıl boyunca sessizliğin sesi ile konuşmasının, ona güven duyup hayatta kalabilmesinin ardından yeni yılının ilk gününde gerçek gücünü ellerine aldı. O güç ile tanışırken Zaman ve Gök onun yanında yer aldı. Şimşekler birbiri ardına düşerken onu saklayan Toprak oldu. Günler sonra yeniden Toprak'tan doğarken yeri gökyüzüne, insanın hiç ayak basmadığı, basamayacağı adaya taşındı. Tahtın sahibi, gerçek gücün, aşkın koruyucusu oldu. İhanet etmeden kutsallarını korudu. En büyük ihaneti kutsalından gördüğünde ise gücün mahvettiği bir aşka daha veda edilme zamanı geldi. Aşk yok olurken aşkın koruyucusu olmak bambaşka birinin ellerine teslim edildi. İhanet eden sevgili aşkı korur oldu. Gerçek aşk ise nereden geldiği belli olmayan, unutulması ve nefret edilmesi istenen, nereye gittiğini, ne zaman döneceğini kimsenin bilmediği kadın ile kayıplara karıştı.

SECRET OF BYZANTİONHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin