[Bugün 1 PM civarında. Seul'de arkasında 500 yaralı ve 7 ölü bırakan bir grup canavar ortaya çıktı.]
Bugünkü olayla ilgili yeni bir rapor bildiriliyordu. Derin bir nefes alarak, Chae Shinhyuk yatakta yatan hastayı okşadı. Solgun teninin babasının kalbini bıçakladığı görülüyordu. Yakında Kahraman olacak bir yetişkin olmasına rağmen, Chae Nayun hala Chae Shinhyuk'un küçük kızıydı.
[… Araştırmalara göre canavar grubuna, orta derece 1. seviye bir canavar olan “canavar kışkırtıcı” önderlik etmiş. Bu insan boyutunda, porsuk şeklindeki canavar daha önce Kore'de ortaya çıkmamıştı. Kahraman Derneği, canavarın üçüncü bir tarafça getirildiğine inanıyor, bu nedenle bu konu hakkında bir araştırma başlattı.]
“... Mmm.”
O anda Chae Nayun gözlerini açtı. Chae Shinhyuk hemen ayağa kalktı ve bir doktor çağırdı.
“Uyandın. Nasıl hissediyorsun?”
“…İyi.”
Chae Nayun zayıf vücudunu kaldırdı. Bir doktor nabzını kontrol etmek için yanına geldi, ama Chae Nayun yüzünde bir gülümsemeyle onu geri itti.
“Ben iyiyim, baba.”
“Gerçekten mi?”
“Tabi ki. Yaralı değilim. Doktor sana bunu söylemedi mi?”
“Ben, ben söyledim.”
Doktor yanlışlıkla konuştu. Chae Shinhyuk, ülke ekonomisini avucunda tutan güçlü bir figürdü. Bu adamın kötü tarafına gelmenin sadece hayatını zorlaştıracağını biliyordu.
“… O iyi görünüyor, şimdilik gidebilirsin.”
“Evet efendim.”
Doktor aceleyle gitti. Kapanan kapıya bakarak Chae Nayun kısaca konuştu.
“…Baba.”
“Hımm?”
Chae Shinhyuk nazikçe yanıtladı kızını.
“Oppa hakkında.”
Kızının düşük ruhlu sesi, unutmak istediği karanlık geçmişini uyandırdı. Oğlunu hatırlamak her zaman kalbinde keskin bir acıya neden oluyordu. Nazik bir gülümsemeyle Chae Shinhyuk kızının elini tuttu.
“…Sorun nedir?”
“Taburcu olduğumda onu görebilir miyim? Zaten hastalık iznindeyim, değil mi? ”
“Tabi ki de görebilirsin.”
Chae Shinhyuk kolayca onu onayladı.
Chae Nayun başını babasının omzuna yasladı ve günün erken saatlerinde neler olduğunu hatırladı.
Müzeye gelen cin, onu boğan kara el ve ağabeyinden bahseden bir ses... Bu noktada Chae Nayun’un öfkesi yeniden alevlendi.
“Baba, bu arada…”
Chae Nayun’un ses tonu karanlıktı. Sesi ağır bir duygu taşıyordu. Chae Shinhyuk endişeyle sordu.
“Ne oldu?”
“…Hayır, yok bir şey.”
Aniden, kalbinin en dip kısımlarında birine karşı büyük bir nefret başladı. Ama babasına nasıl hissettiğini söyleyemedi.
Midesinin cinin büyü gücü tarafından zehirle kaynadığı aklına geldi. Acı çekerken bile, o adamın sesini net bir şekilde duyabiliyordu.
—Abisinin onu teselli etmeye geleceğinden eminim.
O adam kardeşinden bahsetmişti. Dört yıl önce, gökyüzünün düştüğü gün, dünyadaki herkes öğrenmişti bunu. Üzülecek zamanı bile olmamıştı. O günden sonra, erkek kardeşinin adı kalbinin derinliklerine kazınmış ve dokunulmaz bir konu haline gelmişti.