Tanıtım

742 40 113
                                    

Umut etmeyi bırakmayanlara,

Tek bir kişiye bağlanmaya herkes alışıktır genelde, ama benimki öyle değil yani tek bir kişiye değil herhangi bir kişiye bağlıyım ben.(İris Mercan/kanser hastası)


ALÇİN DİLA ARINER

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.




ALÇİN DİLA ARINER

Lösemi teşhisi koyulalı bir sene olmadan,kemoterapi zamanları
13.05.2002

"Videoma hoşgeldiniz sevgili savaşçılar,
ben Alçin Dila Arıner bugün saçlarımı kesiyoruz.Annem ile birlikte yarısı dökülmüş saçların modasının geçtiğini düşündük.Poyraz Bey'den kaçırdığımız tıraş makinesi ile kelliğe merhaba diyeceğim.Aramızda kalsın annem de saçlarını kesecek çünkü iddiaya girdik 'kime kellik daha çok yakışacak' diye bu yüzden yorumlarda bana daha çok yakıştığını söyleyin ki iddiayı ben kazanayım."

Kapı gıcırtısı ile içeri giren parlak yüzlü anneme baktım.Kafasına gelen gün ışığı gözleri kör edecek derecede yansıyordu ve büyük ihtimalle çoğu şey gibi geleceğimden daha parlaktı.Annemin pembe al yanaklar,kiraz dudaklar,kahve tonu gözler,çillerine karışmış doğumumdan kalma lekeler ve Karadeniz'e has burnu ile oluşan güzelliği kafasındaki parlaklıktan daha dikkat çekiciydi yine de.

"Aylin Hanım izleyicilere merhaba de.Düşündüm de demesen daha iyi kafanın ışığı videomu bozabilir."dedim parlak kafasına bakarak.

Annem yaklaşarak yanıma koyduğum solunum cihazını diğer tarafa koyarak kendine yer açtı,çocukluğumdan beri tarif edemediğim koku ile yanıma oturdu.Ne çiçek kokusuydu üstündeki ne yemek kokusu ne de büyüdüğüm hastanenin kokusu.Yeni doğan çocuklara süt kokulu derler ya doğum yapan kadınlara ise cennet kokulu,öyle bir koku işte her gün beni yeniden doğurmuş gibi üzerine sinen 'Annelik' adını verdiğim koku.Sonuç olarak ben de onun süt kokulusuyum.

"Ne var annenin ışığını mı kıskandın?Hadi gel senin kafanıda parlatalım kıskanma nazar değdirirsin falan Allah korusun yavrum."dedi annem.

Yavaş adımlarımla tuvalete doğru bir maceraya çıktım.Elimdeki solunum cihazı kilom ile yarışacak bir ağırlıkta olduğu için her yol fazlasıyla uzun geliyor.Kısacası bir yaşındaki bebek gibi yürümek gerçekten zor.

Tabureye oturdum ve annemin ellerinden saçlarım,gözlerinden yaşları teker teker döküldü.Kızıl saçlarım yaşların getirdiği ıslaklık ile koyulaştı ve dağılmaya yüz tuttu.

Ağlama faslı her zamanki uzunluğuyla son bulunca videoyu kapatmak için kırmızı şişmiş gözler ile alık alık bakarak ana kız pozlarımızdan verdik.Çirkin keller albümüne bir fotoğraf daha eklenmiş oldu böylece.

Dört sene sonra kemik iliği nakli beklenen zamanlar
05.11.2006

Karlı sabahlara uyanmak bir çocuk için en güzel hediye değil midir? En büyük heyecanı yapılacak kardan adamlar,en büyük korkusu kaçılacak kar topları...Benim için değil aslında düşününce ben çocukta değilim.On iki yaşında bir askerim ve vücudum vatanım.Kendi içinde barındırdığı hainler yüzünden sağlıksız bir vatan.
Burada dört senedir yaşıyorum.Çizdiğim resimler hâlâ daha her bir tarafta,çizecek gücüm ise çocukluğumla birlikte bıraktıklarımda.

Özgürlük SavaşçılarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin