İkinci bölümü de düzelttim, karşınızdayım. Umarım beğenirsiniz. Iyi okumalar :) +30 voteye iki elim kanda da olsa yeni bölüm koyucam.
***
Sevgiyi bir şeye benzetmek gerekirse, ona benzetebileceğimiz en uygun şeydir uçurum. Eğer sevginin dozu normal değilse insanın başı döner ve dengesini yitirip kendini o dibi gözükmeyen uçurumun siyahlığında bulur kendini. Belki benim de o uçurumdan aşağı düşmeme az kalmıştır. Küçüklükten beri çok bir şey isteyen kişiliğim yoktur, elimdekilerin kıymetini bilmeye çalışırdım. Mesela bana göre tek hazineydi sevgi... Küçükken sevgiyle sarılıp, büyütüldüm ben. Peki ya şimdi, tüm hazinem elimden alınmışken ben nasıl kendi dünyamın kraliçesi olabilirim günlük? Ah.! Daha ilk yazışımda bunalttım seni de. Ama sen de bu dünyada bunalmak için yok musun zaten? Yaptığın tek şey; sahibinin dertlerini dinlemek. Senin yerinde olmayı çok isterdim...
Yaz tatilinde yazmak için aldığım günlüğümün yepyeni kapağını kapattım ve koydum yastığımın altına. Belki çok saçmaydı yazdıklarım. Günlüğümün ilk sayfasını anlamsız cümlelerle kapladım belki de... Boş boş karşımdaki duvarla uzun süre bakışmamızdan sonra midemden gelen top sesleri yüzünden mutfağa gitmek zorunda kaldım. Kendime sandviç hazırlayıp, meyve suyumu da alıp ayaklarımı sürterek geri döndüm odama. Lokmalarımı ağzımda uzun sürede çiğnediğim için yemem zaman aldı. Tabağı mutfağa götürmeye üşenip komodinin üzerine koydum. Doyduğum için karnımı ovuşturup bir yandan da vakit geçirmek için ne yapacağımı düşünürken aklıma gelen fikirle gülümsedim. Laptopu elime alıp her zamanki gibi The Flash dizisini izlemeye başladım. Saat gece yarısını gösterince bugün son kez gözlerimi kapayıp uykunun kollarına bıraktım kendimi...
...
Pencereden sızıp odama dalan güneş ışınları yüzünden gözlerimi açtım bugün. Midemde oluşan nedensiz heyecanı durdurmak için yataktan kalkıp banyoya gittim. Günlük işlerimi hallettikten sonra hazırlanıp çantamı aldım. Merdivenlerden aşağı inip masadan bir kaç şey ağzıma tıktım. Dışarıda beni bekleyen kuzenimin yanına gittim ve okula olan yolculuğumuz başladı.
Şu 5 dakikam yanımdaki Kıvanç'ın nasıl bu kadar bayat espiri yapabildiğini düşünmek ve Hira'nın nefessiz kalana kadar gülmesini sağlayan komiklikleri(!) düşünmekle geçti. Tam elimi yanağıma yaslayarak uyku pozisyonuna geçmiştim ki yarım saattir beklediğimiz hoca nihayet teşrif etmişti. Gözlerim kapanmaya daha fazla dayanamadığı için kafam sıradaki yerini buldu ve kendimi karanlık uçuruma bıraktım...
"Ezgi Sağlam..! Sen ne cüretle benim dersimde uyursun!? " ses yüzünden kulağımda hissettiğim ağrıyla başımı son derece rahatsız sıradan kaldırdım. Karşımda dikilen edebiyat hocasına baktım.
"Özür dilerim hocam... " diyecek bir şey bulamadığım için klasik öğrenci sözünü kullandım.
"Özür dileme sadece çık sınıftan. Ben hataları affetmem. " egosunu da konuşturduktan sonra son bir kez şansımı denedim.
"Ama-" sözümü iğneleyici tondaki sözleriyle kesti.
"Kapa çeneni ve dışarıya çık..! " daha fazla üstelemeyip sınıftan dışarı çıktım. Koridorlarda yürürken adımlarımla tuttuğum ritimleri dinledim uzun süre... Yerdeki fayansları inceledim beyaz ve siyahtı. Siyah olan yerler daha kaygandı beyazlara göre. En sonunda boş boş yürümek yerine tuvalete gidip elimi yüzümü yıkamakta karar aldım.
Koridorun sonundaki tuvalete gözlerimi ovuşturarak girdim. Sensörlü musluğun altına elimi koyup yüzümü güzelce yıkadım. Arkamı döndüğümde yere oturmuş, yarı kendinden geçmiş bir şekilde ve baygın bakışlarla bana bakan bir çocuk gördüm. Evet kızlar tuvaletinde bir erkek.! Ağzımdan istemsiz çıkan çığlığa engel olamadım. Çocuk attığım çığlıkla yüzünü buruşturdu.
"Seni sapık..! Kızlar tuvaletinde ne işin var? Çık dışarı, hemen! " kelimeleri sıralarken dudağının kenarı kıvrıldı. İtiraf etmeliyim çocuk bu haliyle çok çekiciydi. Yüz çehresi ve çatık kaşlarıyla insanı ürkütürken, bakışları masumiyeti simgeliyordu sanki. Ya da bana öyle geliyordu. İnsanların yüzde doksanını yanlış tanıyan birisinin ilk izlenimlerini dinlemek pek doğru bir hareket değil bence. Neyse konumuz bu değil. Beni rüyalar aleminden kurtaran çocuğun erkeksi sesi oldu.
"Sapık demek için yanlış kişiyi seçmedin mi sence de? Hmm bir soru daha... Burasının kızlar tuvaleti olduğundan emin misin? " suratına ağzım açık bakarken, bir yandan da burasının erkekler tuvaleti olma ihtimalini aklımda tartıyordum.
"Emin değilim. Şey ben bu okulda yeniyim, belki de karıştırdım tuvaleti. Açıkçası ne tuvaleti olduğuna bakmadan girdim. " çocuk bana umursamaz bakışlar atarken, elindeki küçük pakete ve içindeki beyaz toza kaydı gözüm. İçindekinin nişasta veya un gibi bir şey olma ihtimali var mıydı? Bugün fazla olasılıkla ilgilendim bence. Daha fazla dilimi tutamadım ve her ne pahasına olursa olsun konuşmaya karar verdim.
"O elindeki uyuşturucu değil, değil mi? " çocuk sırıttı ve cevapladı.
"Yok canım ne uyuşturucusu. Nişasta o nişasta. Benim öyle bir fantazim var. Gece gündüz nişasta çekerim. " aslında başta inanıyordum. Ama sonlara doğru gerçeği kavrayınca, baygın bakışlarla bakmaya başladım çocuğa.
"Hiç komik değil.! Hem sen uyuşturucunun ne kadar zararlı olduğunu biliyor musun? Seni idareye şikayet edeceğim. " tereddüt ederek bu cümleleri kurduktan sonra çocuk gülümseyerek ayağa kalktı. Yavaş adımlarla yanıma yaklaştı. Dibime kadar geldikten sonra beni aniden boğazlayıp duvara yapıştırması bir oldu. Ne olduğunu kavramaya çalışırken bir yandan da nefes almaya çabalıyordum.
"Bana bak sürtük, eğer bir daha bana karışırsan o dilini götüne montelerim. Anladın mı beni? " boğazımdaki elini gevşetirken bir elimle gözümden gelen yaşları siliyor, diğer elimde de boğazımı tutuyordum. Tam yüzüne okkalı bir tokat geçiriyordum ki içeriye giren kuzenimle her şeyi unuttum.
"Ezgi!? Noluyor burda? " tam cevap verecekken eli çocuğun elindeki küçük pakete kaydı. Hayatımda duymadığım bir küfür savurup, çocuğa dalmaya başladı. Çığlıklarımı ard arda sıralarken çocuğun kuzenimi fena benzetmeye başlamasıyla araya girmeye karar verdim.
"D-dur lü-lütfen dur. Kuzenimi bırak n-nolur. " çocuk bir anlığına bana bakıp perişan halimi gördükten sonra kuzenimin üstünden kalktı. Koşarak kuzenimin yanına gittikten sonra gürültüden dolayı müdür yardımcısı başımıza dikildi.
Daha sonra kuzenim revire biz de müdür yardımcısının odasına gittik. Uyuşturucu hakkında bir şey anlatmamaya karar verdikten sonra ikimiz de dinlendik ve odadan kapı dışarı edildik. Dışarı çıktıktan sonra annem ve babamı yeniden birlikte görmek beni şaşırttı. Tabi şaşkınlığım annem tarafından atılan tokatla katlandı. Yüzüme tiksinircesine bakıp içindekileri kusmaya başladı.
"Sen nasıl bir kız oldun ya!? Nefret ediyorum senden. Kurduğun arkadaşlıklara bak. Kim bilir erkekler tuvaletinde ne arıyodun. Kuzeninin başını da yaktın. Allah cezanı versin. " tüm okulun önünde beni azarlaması gururumu zedelerken susamayacağımı anladım.
"Nefret ediyorsun öyle mi!? Ben ikinize de meraklı değilim. Bundan sonra ne siz bana ebeveyn olun, ne de ben size evlat olayım. " revirden gelen kuzenimin arkamdan seslenmesini umursamayarak, ruhsuz bir şekilde yürümeye devam ettim. Ta ki sert bir şeye çarpana kadar. Kafamı kaldırıp karşımda duran tuvalette karşılaştığım çocuğa baktım. İçimde bir duygu karmaşası vardı. Ona baktığımda belki karşılaşmasaydım şimdi mutlu olurdum diyorum. Konuşmasıyla düşüncelerimden sıyrıldım.
"Annenin sana nasıl davrandığını gördüm. Biraz da benim yüzümden oldu. Boynun da morarmaya başlamış zaten. Şey kendimi nasıl telafi ettirebilirim? " bu kadar nazik olması açıkçası beni çok şaşırtmıştı. İstemsiz elim boynuma gitti. Boynumdaki acıyla yüzümü buruştururken bir yandan da ne kadar morarmış olabileceğini tahmin etmeye çalışıyordum. Gözlerim dolu dolu ona bakarken titrek sesimle konuşmaya başladım.
"Kendini telafi mi ettirmek istiyosun? Okuldan kaçmama yardım et, telafini sonra düşünürüz... "
Bu arada güzel kapak yapabilen varsa özelden bana ulaşabilir mi?? Yardımınıza ihtiyacım var :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İŞARET [DÜZENLENİYOR..]
Teen Fiction"Bir işaret istiyorum şu hayattan.. " gözyaşlarım arasında gülümsedim. "Ne işareti? " meraklı bir şekilde elalarını açtı. "Artık gülümseyeceğime dair bir işaret... " burukça gülümseme sırası ondaydı. "Belki de işaretin çok yakınındadır.. "