Oy verin canlar.. Beklettim biraz ama kusura bakmazsınız artık. İyi geceler. :)*
"Burası da harikaymış yani. Bundan sonra her gün buraya gelirim, çok beğendim. " gözlerimi bir kez daha devirdim. Hiç istifini bozmadan karşımda sigarasını içmeye devam ediyordu. Gözünü sigarasının dumanından ayırıp bir kaç saniyeliğine de olsa baygın bakışlarla baktı bana. Galiba sigara yüzünden böyle bakıyordu. İçindeki nikotin maddesi beyninin işlevlerini değiştiriyordu ya da katran? Emin değilim... Konunun baya dışına çıkmışken kendime sesiyle geldim.
"Ben burayı çok seviyorum, tamam mı? Zaten seni buraya niye getirdiysem. Haklısın senin gibi cicilerin burda işi olamaz. " deyip alttan da lafı sokunca somurtmaya başladım. Çok garipti şu an ona kızmamam. Normal Ezgi karşısındaki kılına zarar vermiş olsun yapmadığını bırakmazdı ona. Aklıma bir anlığına gelen fikirle pişmanlık kırıntıları etrafımı sardı. Belki de parası beni anca böyle bir yere götürmeye yetiyordu. Kalkarken hesabı bir şekilde benim ödememin gerektiğini aklıma yazdım.
"Ya tamam demedim say. Okuldan kaçmama yardım ettiğin için teşekkür ederim. " en içten gülümsememi attığımda dudağının kenarı kıvrıldı.
"Kaçıncı sınıfsın sen? Okuldaki çoğu kişiyi tanırım ama yüzün tanıdık gelmedi bana. "
"Yeni geldim demiştim ama aklın havada heralde... On ikinci sınıfım ben de. " ukalaca sırıttı. Bana doğru eğilip,
"Belki de pek takmamışımdır seni. Adın Esin miydi? " dedi. Ağzımı açarak ona baktığımda dilime gelen tüm küfürleri yuttum.
"Ezgi adım. " somurtarak dediğimde kahkaha attı. Daha fazla konuşmayıp etrafi izlemeye başladım ben de. Koyu yeşil bakımsız duvarlar, kahverengi masa ve turuncu örtülerle birlikte görüntü kirliliğini resmediyordu sanki. Eski ve bakımsız bir cafeydi ama sahibi ilgilenmediği için. Azıcık bakılsa ve tamamen baştan dekore edilse harika bir yer olabilirdi. Bakışlarım istemsizce önümdeki kahveye gittiğinde böyle bakımsız bir cafenin mutfağından çıkan gıdanın ne kadar sağlıklı olabileceğini düşündüm. Sonra atladığım şeyi farkederek gözlerim kocaman açıldı.
"Oha ama, resmen oha! Ben senin adını bilmiyorum ama? " evet çok önemli bir şey(!). Gözlerini devirerek sigarasını ağzından çıkarmadan konuşmaya başladı.
"Adım Baran. Bunun için mi oha diyosun? Çok değişiksin. " dediklerini kafama takmadım. Bu cafede bulunmak canımı sıktığından rahatsızca yerimde kıpırdandım.
"Ya kalksak mı artık? Burda canım sıkıldı. Daha temiz bir yerlere gidelim.. " gözlerini devirdi. Garsona hesabı getirmesini söyledikten sonra sigarasından 3 kere çekti ve üçten sonra saymayı bıraktığım bilmem kaçıncı sigarasınını da söndürdü. Hesabı ödemek için cüzdanımı açıp içinden para çıkardım. Kafamı kaldırdığımda tek kaşı kalkmış bir Baran'la karşılaştım.
"Ne ayak? Hangi kitapta yazıyor erkeğin yanında kızın hesap ödemesi? Şimdi sen sok o paranı çıkardığın yere. Ben de görmeyeyim, tamam? " serseri gibi konuşmasına yüzümü buruşturdum ve boynumdaki hafif sızı psikopatlığını hatırlattığı için susmak zorunda kaldım. Cebinden yüz lira çıkarıp masaya koyduğunda onun hakkında aklımda kurduğum tüm garibanlık hikayelerini sildim. Ee sonuçta yüz lira koydu cebinden... Mekandan çıktığımızda elleri cebinde birlikte yürümeye başladık.
" Ee yemeğini yediniz kahvenizi de içtiniz, şimdi ne arzu edersiniz prenses hazretleri? Sen baya benim vicdanımı sömürüyorsun ama. " hayıflanarak söylediği cümleye güldüm. Benim gibi gülerken aniden suratı ciddileşince benim de suratım ciddileşti.
"Bak eger ailenle ilgili olanları anlatmak istersen bir seferlik iyi bir dinleyici olabilirim? " içimdeki birilerine anlatma isteği alevlendi ve hızlıca kafamı salladım.
Yol boyunca müzik, yemek, film gibi konulardan konuştuk. Aramızdaki sohbet koyulaştığı için sahile geldiğimizi bile anlamamıştım. Bir banka oturduğumuzda deniz, bir iki adım ötemizde dalgalarıyla rüzgara naz yapıyordu. Baran bacaklarını ayırarak oturup kollarını bankın arkasına attı. Ben ise ona dönük oturup bağdaş kurmayı tercih ettim. Konuşmaması beni cesaretlendirip, ağzımı açmama neden oldu.
"Bu yaz lanet olası teknoloji yüzünden babamın tüm kirli çamaşırlarını öğrendim. Yani kirli çamaşır dedim ama yanlış anlama. Ahh, ne diyorum ben.! " saçmaladığımı anladığımda derin bir nefes aldım o da yerinde kıpırdandı. "Susmak zor geldi. İçimde tuttukça bu büyük sır beni yedi ve bende en sonunda konuşmak zorunda kaldım. Annem bunu duyunca çılgına döndü, boşanma davası velayetler falan derken on sekizime girdiğim yazım berbat oldu. Eskiden beri bana çok düşkün bir ailem olmadı, ama normaldik işte. Ve en güzel kısmı geliyor. Bu aldatma olayını benim söylediğimi duyan babam beni dövdü. Tekme tokat hem de... Canım çok acıdı ilk tekmesinde, acayip hayal kırıklığına uğradım. " gözümden dizime düşen gözyaşına odaklamışken Baran'a baktım. Sinirden çenesi kasılmıştı. "Shhh..! Bu bizim sırrımız. Kimseye söylemek yok! Omurgama gelen tekmeler sonucu felç gibi bir şey geçirdim. 3 ay her gün fizik tedaviye gittim. Ben o dayağı yediğim gün; tamam Ezgi her şey bu kadar dedim. Ondan sonra cidden hiç gerçekten gülmedim. İşte bu kadar gerisini anlatmaya gerek yok. " sustuğumda dudaklarını oynatarak bir şeyler mırıldanıyordu. Terden boynuma yapışan saçları arkamda toplayıp tek omzumdan aşağı sarkıttım. Bana bakmasını on saniye bekledikten sonra gözleri nihayet bana döndü boynuma gittiğinde mimiklerinden bir şeylerin kötü gittiğini anlamıştım.
"Siktir! Ezgi, boynun çok kötü. " istemsizce elim boynuma gitti. Hızla ayağa kalktığımda benimle beraber o da kalktı.
"Senden nefret ediyorum. Bir daha bana dokunursan yemin ederim çok kötü şeyler olur. Ahh bir de geldim sana burda neler anlatıyorum. Bak unut olanları tamam mı? Hepsi yalandı. Ve bir daha karşıma çıkma. " gözlerimden yaşlar akarken arkamda şaşkın bir Baran bıraktım. Çantamı da alıp ordan uzaklaşırken birden pişmanlık duygusu etrafımı sardı. Okuldan kaçıp onunla takılmam ve her şeyi en yakın arkadaşımmış gibi ona anlatmam kendimi dövme sebebim olabilirdi. Ahh, nasıl böyle bir salaklık yapabilmiştim? Beynime hücum eden düşünceleri bir kenara bırakıp, aval aval ne yapacağımı düşünürken çevirdiğim taksiye bindim. Annemin attığı tokattan sonra eve gidemeyeceğime göre şimdiki hedef; teyzemlerin bizim yanımıza taşınmadan önce kaldıkları ev..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İŞARET [DÜZENLENİYOR..]
Roman pour Adolescents"Bir işaret istiyorum şu hayattan.. " gözyaşlarım arasında gülümsedim. "Ne işareti? " meraklı bir şekilde elalarını açtı. "Artık gülümseyeceğime dair bir işaret... " burukça gülümseme sırası ondaydı. "Belki de işaretin çok yakınındadır.. "