"nikko nikko nii"

18 4 0
                                    

Sinemadan çıkıp,sahile gelmiştik. Saate baktığım da 2'ye geliyordu. Kumların üstünde yürürken hep birlikte,sağ taraftan sesler yükselmeye başladı. Başımı çevirdiğim de Barış'la Derin bir şeyi tartışıyorlardı.

"Ya Barış verir misin"

"Yoo"

"Ya benim o versene"

"Ama şuan benim elim de"

"Ne oldu Derin?"dedim araya girerek.

"Sinema da uyuyakalmışım benim yerime bahçevanımın poşetini almış ama şimdi de vermiyo"
Güldüm,hey Allahım
Derin tekrar Barış'a dönüp,
"Versene şunu" dedi. O da kafasını iki yana salladı.
Barış kolunu yukarı kaldırınca,Derin,uzanmaya çalışırken kollarını geri indirdi çünkü uzanması iyice zorlamıştı.
"Verir misin artık" dedi Derin tekrar.

"Beni güldürmeyi başarabilirsen veririm."
Derin'de şaşırdı kaldı. Kafasını aşağıya eğip 'uff'ladı bu sırada hepimiz durmuş onları izliyorduk.  Derin Barış'ın karnını gıdıklamaya çalıştı. Ama tık yoktu.
İşe yaramayınca gözlerini kapatıp sıktı.
Sonra orta ve yüzük parmağını avcunun içine katlayarak avuç içleri yüzüne bakacak şekilde hizaladı. Ellerini bi içe bi dışa,kafasının önüne ve yanlarına gelecek şekilde sallayarak çevirdi. Aynı uyumla hafif dizlerini kırıp düzletti ve "nikko nikko niii" dedi.
Sesi o kadar komik ve şirin çıkmıştı ki bırak Barış'ı biz bile yarılmıştık. Yanımız dan geçerken görenler bile gülmüşlerdi.
Barış hala gülüyordu bide o kadar ciddiydi güya.
Derin amacına ulaşmanın sevinciyle Barış'ın kahkaha atmasından yararlanıp bahçevanını geri aldı.

Hepimiz yine yürümeye devam ettik.
Derin'le kolkola girip yürürken kenar da pamuk şeker satan birini gördük. Derin'le aynı anda birbirimize döndük ve hemen yönümüzü o tarafa çevirdik. İki tane pamuk şeker alırken 3 tane de kâğıt helva aldık. Geriye döndüğümüz de üçlü de geliyordu. Parasını ödeyip hemen onların yanına döndük ve kağıt helvalarını verdik onlara.
"Eliniz de pembe pembe dolaşmayın diye size helva aldık. İsterseniz pamuk şeker,burdan yersiniz"dedim pamuk şekerlerimizi göstererek.
Onayladılar.

Yürümeye devam ederken ilerde bir topluluk vardı ve müziğin sesi duyuluyordu. Biraz daha ilerlediğimizde küçük müzikli bi eğlence olduğunu gördük çalan şarkıda herkes kendi çapında eğleniyordu. Müzik bitti ve bu sefer Bruno Mars-Marry you başlamıştı. Derin'le bu şarkıyı çok severdik ve dans ederdik hep.

Derin'i piste doğru çektim ve dans etmeye başladık.
'No no no no no' ve 'go go go go go'
dediği yerlerde daha çok bağırarak eşlik ediyorduk.
Onun dışında da şarkıya baştan sona eşlik etmiştik ve dans ederken aşırı eğlenmiştik. Son zamanlarda bu kadar eğlendiğimi hatırlamıyordum. Şarkı bittiğinde daha slow bi müzik başladı ve eşini bulanlar sarılarak dans etmeye başladı. Biz tam gidecekken Ege o sırada geldi ve hemen ellerimi tutup omuzlarına koydu ardından kendi ellerini de belime yerleştirip kendine çekti. Ona bakıp güldüm.
Kulağıma eğilip "hep böyle gül"diye fısıldadı. Nefesinden gıdıklanmıştım. Gözlerimi kapatarak başımı salladım. Güldü ve beni kollarının arasına hapsedip sıkıca sarıldı. Bende ona sarıldım. Derin'le birlikte beni iyi edebilmek için o da çok uğraşmıştı. Yanımıza baktığım da Daniel ve Derin'de dans ediyordu. Barış'a baktım,kollarını önünde birleştirmiş dans edenleri izliyordu ama gözü daha çok Derin ve Daniel'e gidiyordu.

Başım Ege'nin göğsünde yaslıyken 4-5 saniye kadar bi sürelik gözlerimi kapattım,açtığım da ise Derin'in karşısında dans ettiği kişi Barış'tı ne ara değişmişti. Gözlerim hemen Daniel'i aradı ve anında buldum. Köşede telefonunu açmış vidyo çekiyordu. Sinsi sinsi gülüyordu Barış'a bakarak.
Bi kaç dakika daha öylece devam ettikten sonra hepimiz bi araya toplandık.
Ne yapsak diye düşünüyorduk hep birlikte.

"Karaoke!" Diye bi kolunu havaya kaldırarak bağırdı Derin.
Birbirimize dönüp 'evet!' deyip beşlik çaktık.

Herkes odanın içinde bi yerlere oturmuştu. Ege ile birlikte kocaman ekranda şarkı seçimi yapıyorduk.
Seçimimiz Sancak-düşün ki'ydi.
Ellerimize mikrofonlarımızı alıp uyumlu hareketlerle dans ederek söyledik. İkimiz de gülmeden duramıyorduk.
Daniel ve Barış çıktı. İspanyolca bi şarkı söylediler.
Derin hiç şarkı söylememişti.
"Kanka sen ne söylicen?"
Gözlerini hafif kıstı,sırıttı ve bana bakarken kafasını önüne doğru eğdi.
Sanırım ne demek istediğini anlamıştım.
Kareografisini ezberlediği bi şarkı vardı onu söyleyecekti. Kalkıp şarkıyı şarkı baya eğlenceliydi. Önceden onu izleye izleye bazen bende onun birlikte dans ederken bende ezberlemiştim bu kareografiyi.
Bi elinde mikrofon dans ederken nakarat kısmına gelmeden hemen önce kalkıp yanına gittim. Nakarat kısmın daki hareketleri birlikte yaparken kendimi bi an ciddi ciddi konser veriyo gibi hissetim hareketlerimizi 1 salise bile geçikmeden aynı anda yapıyorduk müthiş bi uyum yakalamıştık,derken şarkının sonuna kadar bütün kareografiyi hiç karıştırmadan aynı uyumla    bitirmiştim. İkimizde sırtlarımızı birbirine yasladık ve yere çömelerek tek dizimizi yere koyduk,ellerimizi de diğer havada kalan dizlerimize yasladık ve bitirdik.
Islık çalıp alkışlıyorlardı bizi üçlüler. Hepsi de gözünü dahi kırpmadan izlemişti.

Karaoke de biraz zaman geçirmiştik ve saat artık 6'ya geliyordu ve eve dönüyorduk.
Araba durunca dışarıya baktım. Eve gelmemiştik,

"Markete girmeliyiz ev de bişey olduğunu sanmıyorum"dedi Ege ben sormadan.

Hepimiz birden markete girip bi tane market arabası aldık Derin'le Daniel sürüyordu. Derin arabanın önünü kaş göz yaparak gösterdi. Sırıtıp arabanın önüne geçip oturdum.

"Hadi beni taşıyın çok yoruldum"dedim.
Bana güldüler. Yemekleri ben yapmak istiyordum. Aklımda hangi yemekleri yapıcağımı ve malzemelerini düşünüyordum. Onları raftantan rafa yiyecek bölümün de içecek bölümüne döndürüp durmuştum. Artık bi taraflarım ağrımaya başlayınca.
Yanımda yürüyen Ege'nin tişörtünün kolunu çektim küçük bi yerden tutup. Bana bakınca da kollarımı açtım.

"Beni indirsene"dedim.
Gülüp,"bebek misin?"dedi.
Kafa salladım "hıhı"
Hiiç zorlanmadan bir hamlede kollarımın altında tutup indirdi. Atıştırmalık ve benim en sevdiğim olan noodlelerden de alıp kasaya gittik. Daniel,Barış ve ben arabaya geçtik. Derin'le Ege kasayı hallediyorlardı. 10 dakika sonra gelince ellerin deki poşetler baya büyük ve doluydu. Barış şoför koltuğunun arkasında oturduğu için hemen çıkıp Derin'in elindekileri aldı. Bende içerden bagajın düğmesine basıp açtım. Yerleştirdiler en sonun da geldiler ve eve döndük.





Oylayın hele de öyle geçin bari😊😋

Deli midir nedir?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin