4.Bölüm♡

444 100 158
                                    

Multimedya: Melek Kayhan

***

Kılıcın keskin ucu bu sefer Deniz'e denk gelmişti. Biricik onu en can alıcı noktasından vurmuştu. Babalık yapamıyorsun değil de nefes almıyorsun demişti sanki. Deniz için bundan farksızdı. Ne kadar iyi bir baba olduğunu kanıtlama iç güdüsüyle yanıp tutuşuyordu. Ona bunu düşündüren şey neyse onu bulmak için hafızasını yokluyordu. Gerçi pek bir şey bulduğu da söylenemezdi. Kusursuz bir baba, bir eş yoktur değil mi? Ama elinden geleni yapan bir baba vardır, bu da bir gerçekti.

Deniz Melek'i almak için anaokuluna gitmişti. Her zaman olduğu gibi kapıda çocuklar annelerini buluyor günlerinin nasıl geçtiğini anlatıyorlardı. Melek ise bugün üzgün değildi. Kapıda öylece onu almaya gelecek bir çift eli bekliyordu. Kapıdan girdi Deniz. Uzunca boylu, pürüzsüz yüz hatları, kara kaşlı kara gözlü ve her haliyle kendine baktıran yakışıklılığıyla gurur duyuyordu. Melek babasını gördüğüne şaşırmamış aksine sevinmişti. 

Bir süre kucaklaştılar, bugün Deniz'in kendini kanıtlama günüydü. Ama kime? Tabii ki de kendine. Babalık ise başkalarının gözleri doyması adına yapılan bir meslek değil tabii ki de.

Deniz gün boyu Melek nereye isterse oraya götürdü onu. Önce okul çıkışı güzel bir yemek yedikten sonra bir alışveriş merkezinin eğlence bölümünde birkaç şeye binip eğlenmişlerdi. Sonra lunaparka gidip saatlerce binmedikleri şey kalmamıştı. Melek aksiyonu ve farklılığı seviyordu. Bu yüzden gondola binmekten çekinmemişti. Ağzı sonuna kadar açık çığlık çığlığa bağırırken gayet eğleniyordu.

Deniz Melek'in mutlu yüzünü gördüğünde babalığına babalık katıyordu sanki. Bu da bir oyunda seviye atlamak gibi bir şeydi. Eğlendiler, düştüler, dizleri kanadı. Ama durmadılar. Eve geldiklerinde nefes nefeselerdi, daha önce böyle bir şey yaşamamışlardı. Melek gülmekten ayakta duramıyor babasına tutunuyordu, "Ama baba ya çok güzeldi..." dedi ve evden içeri girdiler. Kıyafetlerini bir bir arkalarında bırakırken salonda onlara şaşkın bir şekilde bakan arkadaşları vardı. Biricik, Yağmur, Berk ve sulu göz Sultan... Küçük Melek ve Deniz'in yüzündeki gülücükler yok olmuştu.

Sultan, "Oy kuzum, iyisin çok şükür." dedi Melek'i kucaklayarak.

Berk, grubun gerzek ve komik olan üyesi bu sefer o bile çok sinirliydi. "Sen şaka mısın?" Elindeki telefonu sinirle koltuğa attı. "Saatlerdir lanet telefonuna ulaşılamıyor."

Deniz olacakları daha önceden sezdiği için şaşırmamıştı. "Sadece kızımla biraz eğlendik o kadar. Ne olmuş yani?"

Berk, "Neden saatlerdir açmıyorsun telefonunu, babalık yapmaya gidiyorum dedin. Gidiş o gidiş, bize bunu yapmaya hakkın yok!" dedi ve sertçe omzunu ittirdi. "Hakkı olmadığı halde herkes her şeyi yapıyor. Kendi kızımla biraz eğlenmişim ve telefonumun şarjı bitmiş bu kadar. Ayrıca o kadar güzel bir gün geçirdik ki, bunu bozmanıza izin vermeyeceğim." Hafifçe sırıttı.

Biricik sakin bakışlarla, "Berk, sakin ol sorun benimle ilgili belli ki. Deniz bey, onu merak etmemizden zevk almış gibi görünüyor. Sözde babalığını kanıtlamaya çalışıyor!" dedi. Bu sefer sakin kalan Deniz'di.

Berk, Biricik'e dönüp, "İleri gidiyorsun, gitme..." derken Deniz lafını kesmişti.

"Bırak istediğini söylesin! Biricik, bugün ne fark ettim biliyor musun? Bilmediğin duygunun esiri olamazsın. Sen nereden bileceksin annelik nasıl olur, babalık nasıl olur... Kafamı senin gibi bilmediği, tatmadığı duyguları eleştiren biriyle yormaktansa elimden geldiği kadar babalık yapmayı yeğlerim." Bunları söylerken suratında gülümseme vardı oysaki gün boyu söylediklerini kafasına not etmişti. Biricik'i bir nebze olsun tanıyordu artık. Onu bu hassas noktadan vurmayı seçmişti.

MELEK (Raflarda)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin