Yoongi
Atımla yavaş yavaş ilerliyorduk. İlk defa ata bindiği için düşmekten korkmuş ve belini saran elime sıkıca tutunmuştu. Bunu yaparken ki çekingenliği görülmeye değerdi. Dikkatlice etrafına bakınıyordu. O kedi kardeşi için çok önemli olmalıydı. Ama ne olursa olsun bu kedi bizi yakınlaştırmıştı. Benim ona ilk defa dokunmamı ve onun benden ilk defa etkilenmesini sağlamıştı.
O kedi bizim birbirimize yakın olmamızı sağlamıştı.
Şimdi aradığı kedisi hakkında sorular sorarak onun benimle konuşmasını sağlayabilir ve bu sayede birbirimizi tanımaya çalışabilirdik.
"Kedi... Nasıldı? Dış görünüşünü bana biraz anlat."
"Uhm.. Beyaz. Arada kahverengi ve sarılıklarla dolu tüyleri de vardı kralım."
"Peki tatlı mıydı?"
"Ah, evet kralım. Oldukça tatlıydı. Kaba bir şekilde bakmıyordu mesala, oyuncuydu."
Yandan yandan sırıttım, onun yanında bırak bir hayvanı hiçbir canlı tatlı olamazdı. Bütün ilgiyi kendi üzerine çekebilecek kadar çekici olan Park Jimin, bu özelliğinden habersiz olmalıydı ya da mütevazi bir kişiliği vardı (?)
Ve ben onu şımartmak istiyordum.
"Söylesen Jimin, bir kediden daha tatlı olan utangaç davranışlarının farkında mısın?"
Utandı ve bir şey diyemedi, Tanrım..o gerçekten tapılasıydı.
"Ş-şey teşekkür ederim."
Bu utangaçlığı ona bağlanmamı, etkilenmemi sağlıyordu.
Atımla ilerlemeye devam ederken ki konuşmamız bölünmüş ve aradığımız kediyi bulmuştuk. Tam karşımızdaydı ve sakince kendini temizlemekle meşguldü.
"Kralım, bu o. Kardeşimin kedisi!"
Heyecanı beni gülümsetirken onaylayıcı bir sesle atımdan indim. Onun da inmesine yardım ettim.
Elimi tutuşu, onun kucağıma düşmesi, kucağımdayken ayaklarının yerle temasının olmaması, bizim daha da yakın ve sıkı olmamız... Bunların hepsi onun kucağımda olmasından dolayıydı, bu bizim aramızdaki bağı olumlu yönde etkilemek demekti. Jimin'i etkiliyordum.
Onu nazikçe yere bıraktım ve geri çekildim. Utanarak teşekkür etti ve kedinin olduğu yere ilerledi. Ona eşlik ettim. Kedi, Jimin'i görünce temizliğini bıraktı, miyavladı ve ona doğru hareket etti. Jimin sevinçle onu kucağına aldı ve biraz başını okşadı.
Yüzünde gülümsemesi eksik değildi. Yanıma geldi, bende kucağında duran kedinin başını okşadım.
"Jimin, avlanma zamanı ve böyle tatlı bir şeyi ve ormanda kaybolanı çabucak kaparlar."
"Haklısınız kralım, kedinin başına bu yüzden bir şey gelmediğine şükrediyorum."
"Ben... Aslında senden bahsetmiştim."
Şaşkınca bana baktı, bir kraldan böyle şeyler duyması onu daha da heyecanlandırıyordu. Tatlı tatlı güldü sadece. Bana saygısızlık yapmak istemiyordu.
Eh, onu şımartmak istediğimi söylemiştim, bu durumda bu kadarı ile yetinmemeliydim.
"Benimle gel Jimin, sana göstermek istediğim bir yer var."
Atı bağlamaya gittim, o ise beni bekledi. Yanına ilerlediğimde elimi uzattım ona. Şaşırdı ama beni kırmadı. Elimi tuttu ve bir çift gibi ilerledik yavaşça.
Bir kolu ile kedisini tutuyordu ve diğer elini de beni tutuyordum. İlerlerken güzel güzel konuşuyorduk, onu bu arada sürekli şımartıyordum ama o asla şımarık davranmıyordu. Ettiğim her iltifata sadece teşekkür ediyordu mahçup bir şekilde ve gülümsüyordu.
Arada sırada ise ona yakın olmak için kediyi kullanarak sevme bahanesiyle yakınlık gösteriyordum. Biz Jimin ile sevgili gibiydik. Ve o beni reddedemiyordu çünkü ben onun kralıydım.
"Kralım, nereye gidiyoruz?"
"Az kaldı Jimin, birazcık daha yürüyeceğiz. O zamana kadar sana gittiğimiz yer ile alakalı bir şey anlatamam. Bunu bir şey bilmeden görmeni istiyorum. Sadece çok güzel bir yer olduğunu bilebilirsin şimdiden."
"Hm, Peki."
Tatlı tatlı gülümseyerek itiraz etmedi. Anlayışlı ve kibar bir çocuktu Jimin.
❇
Geldiğimiz yer, güzel ağaçlarla dolu;kır bahçesi kadar güzel bir yerdi. Jimin burayı ilk defa görüyordu ve gözlerinin parladığına yemin edebilirdim. Hayranlıkla çevreyi süzüyor ve heyecanı ile elimi daha sıkı tutuyordu. Kendini dizginlemeye çalışıyordu yani.
"Kralım... Burası çok güzel! Hayatımda ilk defa bu kadar renkli, güzel bir yere geldim. Ayrıca burası ferah, kuşların sesi de çok güzel!"
Heyecanla anlattığı şeyleri gülerek izliyordum. Buraya hayran kalmıştı. Burayı çok sevmişti. Elini sımsıkı kavrayarak hareket ettirdim. Onu güzel bir ağacın gölgesine oturtturdum ve güzel bir çiçeği kopararak hediye ettim. Kulağının arkasına yerleştirdiğim çiçek için teşekkür etti.
Kucağında kediyi severken onu izledim. Gözlerini kapatmış buranın kendisine haz güzel kokusunu içine çekerken bir yandan da kedisini sevmeye devam etti.
Hayranlıkla onu izlemeye devam ederken omzuma yaslandı. Mayışmıştı. Bu kadar huzurlu bir ortamda uykusu gelmiş olmalıydı ya da sadece yorulmuştu.
Bugünü düşünürsem yorulma ihtimali daha baskındı. Kedisini yakalayabilmek için koşmuş olmalıydı ve ormanda kaybolduğuna göre kurtulmak için baya da yürümüştü. Askerlerin onu yakalayarak sertçe hırpalaması onu yormuştu. Belki de ilk baş benden bu yüzden korkmuştu (?)
Omzumda gözleri kapalı bir şekilde dinlenirken başımı yasladım bende ona. Yakındık, yine. Ve asla şikayetçi değildim. Jimin ile hep böyle yakın olmak istiyordum, onun beni sevmesini istiyordum. Onu eşim yapmak istiyordum.
O beni istermiydi bilmiyorum. Yaram vardı, onu rahatsız ediyor muydum? Rahatsız etmediğini söylemişti ama ben bir kraldım, sözleri hoşuma gitmezse onu cezalandırırım korkusundan belki de yalan söylüyordu (?)
Kendi isteğiyle omzuma yaslanması bu düşüncelerimi kendi içimde çürütmeme sebep oldu. O beni istemeseydi hareketleriyle bunu belli ederdi. Omzuma yaslanmaz, ettiğim her iltifata utanıp teşekkür etmezdi.
İkimiz bu güzel yerde -Yani Jimin'in hayran kaldığı yerde.- bir süre daha böylece kaldık ve kendi içimizde hayallere daldık.
-Düzenlendi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MY KING |yoonmin
Fanfiction(boy×boy, 20 |by. PlakaYerli) Kral Yoongi, Park Jimin'i kraliçesi yapmak istiyordu çünkü ondan fazlasıyla hoşlanıyordu. Park Jimin ise kralına karşılık vermekten çekinmiyordu. !! s̶̶m̶̶u̶̶t̶ ̶y̶̶o̶̶k̶ !! devam ediyor !! yan shipler: Taekook, Namjin