- 7 -

95 20 13
                                    

"Bay wang odanız burası. Benim odamda tam karşınızda."

Jackson yavaş adımlarla odasını gezerken jinyoung'un son söylediği cümle ile ufak bir tebessüm etmişti.

"Teşekkürler bay park."

"Ne için efendim?"

Jinyoung kendisine gelen anlık teşekkür ile şaşırarak sordu sorusunu. Nereden çıkmıştı ki bu soru?

"Bana kore'de yaşayabilmem için öğreteceğiniz şeyler için."

Jinyoung gelen cevap ile kalakalırken jackson jinyoung'un afallamış haline silik bir tebessüm etmişti.

"Önemli değil bay wang. İzninizle."

Jinyoung odadan çıktığında jackson uzun süredir içinde tutuğu kahkahayı dışarıya salmıştı.

"Ama bu çoook şeker."

Jackson gülmeye devam ederek odasını incelemeye devam ederken jinyoung ise odadan çıktığı andan beridir gümbür gümbür atan kalbi ile uğraşıyordu.

"Tanrı aşkına! Sana neler oluyor? Neden bu kadar hızlı atıyorsun ki?"

Jinyoung kısık seslerle konuşa konuşa odasına girdiğinde kendini koltuğuna attı ve elini kalbinin üzerine koydu.

"Ben...bana ne oluyor? Hayatımda hiç bu kadar heyecanlandığımı hatırlamıyorum..."

Tam o anda aklına gelen anı ile kendini yine efkara bağlarken bulmuştu. Jackson ona ilk mektubu yolladığında da bu kadar heyecanlamıştı.

"Jackson...lütfen bana cevap yolla. Buna ihtiyacım var."

Odada telefon sesi yankılanınca yaslandığı yerden doğrulup masadaki telefonu açıp kulağına götürdü.

"Buyurun."

"Bay park. Başkan wang sizi odasına çağırıyor."

"Tamam."

Jinyoung telefonu yerine koyup hemen ayağa kalktı. Üzerindeki görünmeyen tozları silkeledikten sonra odasından çıktı. Karşısındaki odaya göz atınca Jackson'ın koltuğunda boş boş oturduğunu gördü. Hafif bir tebessüm edip asansör ile bir kat yukarıya çıkıp başkanın odasına vardı. Kapıyı çaldıktan sonra 'gel.' Sesini duymasıyla kapıyı yavaşça açıp içeriye girdi.

"Beni çağırmışsınız efendim."

"Hah jinyoung. Sana çok yükleniyorum ilk günlerinden. Biliyorum ama bunu yapman gerek."

"Tabi efendim siz söyleyin yeterki."

"Şöyle otur ayakta kalma."

Jinyoung başkanın karşısındaki koltuğa oturduktan sonra başkan wang'ın konuşmasını bekledi.

"Bak şimdi jinyoung. Biliyorsun ki oğlum çinden yeni geldi. Bu işler ile ilgili de ufak bir bilgi sahibi değil. Bende senin hakkında ufak bir araştırma yaptım ki birde ne göreyim. Sen hem çevirmenlik okuyup hemde finansmanlık bölümünü bitirmişsin."

Başkan wang duraksadığında jinyoung cevap verme isteği duydu.

"Evet efendim."

"Bu durum beni çok sevindirdi. Belki jia er'e korece öğrettikten sonra seni çevirmenlikten alabiliriz hm?"

Jinyoung teklif karşısında şoka uğrarken asla böyle birşeyi yapmazdı.

"Üzgünüm efendim. Ben pozisyonumdan gayet müteşekkirim. Teklifiniz için teşekkürler. Benden istediğiniz nedir?"

Başkan wang jinyoung'un cümleleriyle şaşırken içinden 'bizim jackson kedi olalı bir fare yakalayabilmiş sonunda' diyerek, hafif tebessüm ile jinyoung'a yaklaştı.

"Çok acelecisin jinyoung. Neyse sevdim bu huyunuda. Senden isteyim jacksona korece öğretirken bir yandanda bu finansal konuları öğretmen. Yapabilirmisin jinyoung?"

Jinyoung bu teklifi hiç beklememişti. Nasıl yapabileceği hakkında en ufak bi fikiri yoktu. Fakat kalbinin sesini dinleyerek sorunun cevabını verdi.

"Evet efendim. Memnuniyetle."

...(^,^)...

29.05.20

Destekleyenlere çok teşekkür ederim.

Ultima Lettera (JİNSON♥)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin