Bölüm 2 ~ ACI

467 90 64
                                    

" Hüzün olgunlaştırır, kaybetmek ise sabrı öğretir. Kaderi sev, varsa kederini de sev."
~Mevlana

Kayseri / Boztepe 1979

Annemi ve kardeşimi kaybetmemin üzerinden bir kaç yıl geçmişti. Acı insanı olgunlaştırmaya başlarmış. Nasıl geçecek içimdeki bu yangın, bu acı, der dururdum. Alışacaksın derlerdi de inanmazdım. İnsan her şeye alışıyordu demek ki... Bu sürede çok şey oldu. Babam annemin ölümünün ardından Asiye adında genç bir kadınla evlendi. Biz üvey annemize alışmaya çalışırken epey sorun yaşadık. Asiye çok tuhaf bir kadındı. Her sabah babamı yolcu ettikten sonra yazmasını bağlar ve hemen evden çıkardı. Akşama kadar komşu komşu gezer dururdu. Evdeki bütün işler ablam ve bana kalırdı. Bunlar yetmezmiş gibi iki tane çocuğu olmuştu. O iki çocuğa da ablam ve ben bakardık. Birde üzerine üçüncü çocuğuna hamileydi. Bu durum bizim canımızı çok sıkardı ama bir şey söylemeye çekinirdik. Bunun üzerime çok geçmeden iki abimde evlendi. İşleri oldu, ve çalışmaya başladılar. Evde çok kalabalık olduğumuz için Ali abim başka eve yerleşti. Bu köyden epey uzaktaydı. Onu hiç özlemiyordum. Taşınması bir nebzede olsa beni rahatlatmıştı. Her işime karışıyordu, bana ve ablama sürekli kızıyordu. Tevfik abimle hiç sorun yaşamıyorduk. Kardeşimin ölümünün üzerinden hızla gelişen olayları kaldırmakta o kadar çok zorlanıyordum ki... Sabrın ne olduğunu bana hayat kaderim sayesinde öğretmeye başlamıştı. Ablam yanımda olmasaydı bütün bu olanların altından kalkmam çok zor olabilirdi. Ablam acısını dışa vuramazdı. İçten içe onunda bütün bu olaylara alışmakta zorlandığını hissedebiliyordum ama genede bütün soğukkanlılığı ile olayların üstesinden gelebiliyordu. Sanırım ablamında desteği buraya kadardı...
" Hikmet! "
Ablamın sesini duymamla daldığım düşüncelerden sıyrıldım. Ona döndüğümde yüzünde sert bir ifade vardı. Bir şeye kızmış gibi bir ifade...
" Ben sana evi süpürmeni söylemiştim! "
Ah tabi yaa! Ben düşünceler alemindeyken ablamın bana verdiği işleri her zaman unutuyordum. Bugün ablama görücü geliyordu ve kendisi evlenmeye pek niyetli gibi görünmüyordu. Niyetli olmamasının sebebini tahmin etmek hiçte zor değildi. Bütün bu işleri evlenip giderek benim sırtıma yığmak istemiyordu. Bu endişelerinin gereksiz olduğunu ona söylemem gerekiyordu. Ben artık 17 yaşına basmış genç bir kızdım. Gücüm kuvvetim gayette yerindeydi. Bütün evi çekip çevirecek kadar büyümüştüm. Üstelik yalnızda değildim. Tevfik abimin eşi Fatma yengemde bizimle beraberdi. Bir kadın ve bir genç kız bu ev için yeterliydi.
" Tamam, kalkıyorum hemen. "
Oturduğum sedirden kalkıp yanından geçerken  ablam ciddiyetini hiç bozmadı. Kapının dibinde duran el süpürgesini alarak evi süpürmeye başladım. Yan odadan Asiyenin çocuklarından birinin ağlama sesi kulaklarımı doldurduğunda yüzümü buruşturdum. Ablamın hızla odaya koştuğunu gördüm. Bu evin işi hiç bitmiyordu, çocuklar hiç susmuyordu. Kalbimdeki sızı geçmiyordu. Annemi özlüyordum.
Evimizin eski sankinliğini...
Kardeşimi...
Gözlerim dolmaya başladığında ağlamamak için dişlerimi sıktım. Ağlama Hikmet!
Ağlama!
Eğer ağlarsan ablanın evliliğine engel olursun! Eğer ağlarsan büyüdüğünü ispatlayamazsın!
Bir...
İki...
Üç...
O akşam Ablam her zaman ki gibi saçlarını iki yandan örmüştü. Çok güzel görünüyordu. Kar gibi beyaz tenini babamdan almıştı. Koyu kahve kaşları ve ela gözleri vardı. Beyaz teni pembemsi dudaklarını öne çıkarıyordu. Ben esmerdim, tıpkı annem gibi.
" Güzel görünüyorsun. "
Ablam bir süre suratıma çok kötü bir şey söylemişim gibi baktı.
" Güzel görünmek istemiyorum. Güçlü görünmek istiyorum! "
O güçlü olmak istemesine gerek yoktu, o her zaman güçlüydü.
" Sahi babam seni güçsüz bulduğu için mi evlendirmek istiyor? "
Ablam yüzündeki ifadeyi hiç bozmadan üzerinden çıkardığı günlük kıyafetlerini katlamaya başladı. " Bence öyle çünkü ben evlenmek istemiyorum. "
Gözlerimi kırpıştırarak ablama baktım.
" Sen gerçekten aptalsın! "
Kafasını kaldırıp bana ciddiyetle bakmaya devam etti.
" Babam, seni bu evden ve işlerden kurtulman için evlendiriyor. Kendi evin, kendi yuvan olması için. Bunu anlamayacak kadar aptal olamazsın! "
Söylediğim şeyler hoşuna gitmemiş olacak ki suratını asarak odadan çıktı. Arkasından ona yetişmek için koşmaya başladığımda içimdeki cümleleri kusmaya devam ediyordum.
" Evlen! "
" Bu evden ve can sıkıcı işlerden kurtul! Git ve kendi yoluna bak! Beni düşünme, kimseyi düşünme! Kendi mutluluğuna bak! "
Mutfağa geldiğimizde ablam söylediğim şeylere aldırmadan misafirler için hazırladığımız ikramlıkları tabaklara koymaya başladı.
" Birazdan gelecekler abla! Hayatının kararını veriyorsun, lütfen iyi düşün. İçindeki sesi dinle! "
Ablam bir hışımla bana dönüp bağırmaya başladı.
" Hikmet! Lütfen sus artık. "
Sanırım bu kadar kafasını şişirmem yeterliydi. Günlerdir benden ve düşüncelerimden bir türlü kurtulamamıştı. Ben ona içimden geçen her şeyi en içten şekilde söylemiştim. Artık gerisi kendi kararına kalıyordu. En yanlış kararını verecek olsa bile artık ona karışmamalıydım. Asiye aniden mutfağa girdiğinde yüzünde endişeli bir ifade vardı.
Yazmasını bilmem kaçıncı kez düzeltirken bir yandan da endişesini dile getiriyordu.
" Geldiler! "
" Her şey hazır mı sarmaları koydunuz  mu? "
Ablam Asiyeye göz devirdiğinde bende onun gereksiz endişesine sırıttım. Ablamdan çok onu istemeye geliyorlarmış gibi bir izlenim veriyordu. Boşuna deli Asiye demiyorduk! Ablam büyük bir sakinlikle Asiyenim yüzüne baktı. " Her şey hazır. Sakin ol! "
Asiye kafasını ablama onay verircesine salladı ve bir telaşla mutfaktan çıktı. Sanırım Babamla birlikte misafirleri karşılayacaklardı. Ablama döndüğümde sakinliğinin bozulmadığını gördüm.
" Sence damat adayın yakışıklı mıdır? "
Ablam omuz silktiğinde sırıtmaya devam ettim.
" Yakışıklı olsa ne olucak sanki evlenecek miyim? "
Ablam bu işi o kadar çok abartıyordu ki... Sanırım sonsuza kadar bu evde kalacağını sanmış olmalıydı. Gelenlerin kim olduğunu görmek için bende annemlerin yanına gitmeye karar verdim. Mutfaktan çıkıp misafirlerim olduğu odaya sakince girdiğimde, birden çok yabancı yüz gördüm. Bizimkiler ve gelen misafirler derin bir sohbete dalmışlardı. Sessizce bir köşeye geçerek damat adayının kim olduğunu anlamaya çalıştım. Gelenlerin başka köyden geldiğini duyduğumda istemsizce yüzümü buruşturdum. Oysa ki ben bizim köyden olduğunu sanıyordum. Yani ablam başka köye mi gelin gidecekti? Her ne kadar istemese de...
Odada birden fazla genç erkekler vardı. Biri diğerlerine göre daha yakışıklı görünüyordu. Esmer ten, simsiyah saçlar...  Saçlarına eşlik eden gür bir kaşlar ve dipsiz bir kuyuyu andıran gözler, sivri burun ve biçimli dudaklar...  Uzun olmasının yanında birde çok temiz bir görüntüsü vardı. Damat adayının o olmasını umarak konuşulanları dinlemeye devam ettim. Yakışıklı olduğunu söylediğim adamla göz göze geldiğimizde gözümü kaçırdım. Neden bana baktığını anlamıştım. Gelin adayının ben olduğumu sanıyor olabilirdi. Bu düşünceme gülerken istemsizce elimi ağzıma götürdüm. Benden çıkan ufak kıkırtıya karşı Asiye, kaşlarını çatarak bana baktı. Hemen gülmeyi keserek yüzüme ciddi bir ifade yerleştirdim.
Konuşmaları dinlemeye devam ederken damat adayının, yakışıklı olduğunu söylediğim adam olduğunu anladım. Ablam, elinde kahve tepsisiyle içeriye girdiğinde bütün gözler ablama çevrildi. Kimseyle göz göze gelmemeye çalışarak kahveleri tutmaya başladı. Kahveleri dağıttıktan sonra aceleyle odadan çıktı. Bende yerimden kalkıp ablamın peşinden gittim. Mutfağa girdiğimde onu hiç iyi görmedim. Sanırım gerçekten evlenmek istemiyordu. Ablama yaklaşıp ellerini avuçlarımın içine aldım. Bana baktığında yüzünde çözemediğim bir ifade vardı. " Gördün mü damat adayını? "
Ablam sanki ayıp bir şey söylemişim gibi kaşlarını çattı.
" Doğru kafanı kaldırmadın ki göresin. "
Sırıtmama engel olamadım ve ablamın gözlerinin içine baktım. Heyecanla konuşmaya devam ettim.
" Boylu poslu ve yakışıklı bir adam! "
Ablam ellerini, avuçlarımdan kurtardığında gülümsemem yerine şaşkınlığı bıraktı.
" Yakışıklı olması o kadar da önemli değil Hikmet. Ne demişler; Yüzü güzel olana 40 günde doyarsın da, gönlü güzel olana 40 yıl da doyamazsın. " Ablam haklıydı. Önemli olan yakışıklı olması değildi. Huyunun iyi olması daha önemliydi.
" Başka bir köyden geliyorlar sanırım. "
Ablam merakla gözlerimin içine baktı.
" Hangi köyden gelmişler? "
" O kadarını öğrenemedim. "
Bir süre düşünceli bir şekilde gözlerimin içine bakmaya başladı. Onun bir yanının merak içinde kıvrandığını hissediyordum. Ablamı düşünceleriyle baş başa bırakıp sesizce mutfaktan çıktım. Adamın hangi köyden geldiğini ve ismini öğrenmem ablamın yararına olacaktı. Misafirlerin olduğu odaya girdiğimde Asiye bana kaşla göz arasında bir şeyler söyleme çalıştı ama ne dediğini anlayamadım. Pes ettiğinde bende umursamayıp bir köşeye oturdum. Yakışıklı adamın yanında otuzlarının başında bir adam vardı. Çok hayat dolu bir görüntüsü vardı. Damat adayının babası olmak için daha genç görünüyordu. Tahminimce babası değildi.   Adam babama gülümseyerek söze girdi.
" Hamza bey, sizi çok uzun zamandır tanırım. Sever ve sayarım. "
Babam gülümsediğinde, adamın sevdiği bir arkadaşı olabileceğini tahmin ettim. " Biz bugün buraya çok hayırlı bir iş için geldik. " Odadakilerden bir kıkırtı geldiğinde adamın gülümsemesi genişledi.
" Çok Sevgili Peygamber efendimiz (s.a.v) şöyle buyurmuştur. Ey gençler! Sizden evlenmeye güç yetirenler evlensin. Nikâh benim sünnetimdir. Benim sünnetimi uygulamayan benden değildir. Evleniniz. Çünkü ben diğer ümmetlere karşı sizin çokluğunuzla iftihar ederim. "  Babam başıyla adamı onayladığında adam tüm ciddiyetiyle konuşmasına devam etti. " Efendim, bu iki genci evlendirmekte bize düşer. Ben önce sana soracağım Hamza. Sende hanım kızımızın rızası olup olmadığını soracaksın. " Babam gülümseyerek Adama bakmaya devam etti. " Allahın emri peygamberin kavliyle; kızımız Şefika' yı, oğlumuz Memduh' a istiyoruz. "  Babam bir süre adamın yüzüne bakıp gülümsedi.
" Kızımın rızasını almadan size cevap vermem doğru olmaz Mustafa bey. " Mustafa isimli adam babama başıyla onay verip gülümsedi.
" İzninizle bir kızımla konuşayım. " Odadaki herkes kendi aralarında fısıldaşmaya başladığında babam olduğu yerden kalkıp odadan çıktı. Bende yerimden kalkıp peşine düştüğümde ablamla ne konuşacağını çok merak ediyordum. Mutfağa girdiğimizde babam sorarcasına baktı. En şirin gülümsememi suratıma yerleştirip babama baktım. " Bende sizinle kalabilir miyim? "
Babam gülümseyip beni başıyla onayladı. Ablam babamın yüzüne merakla bakmaya başladığında istemsizce sırıttım. Ablamın evlenmek istemediğini biliyordum. Babam ablamın rızasını alamayacaktı.
" Şefika, seni ne kadar çok sevdiğimi biliyorsun. " Ablam gülümseyerek babama baktı. " Bak kızım seni yeğenine istemeye gelen adam benim yakın bir arkadaşım. " Damat adayımız Mustafa Beyin yeğeni oluyordu demek ki... Merakla babamı dinlemeye devam ettim. " Mustafa bey çok temiz iyi bir adamdır. Eğer sana yeğenini istemeye geldiyse bunun mutlaka bir hayırı vardır. Memduh'u bir çok kez gördüm. İyi aile terbiyesi almış, eli yüzü düzgün bir delikanlı MaşAllah. Ama ben senin rızan olmadan seni onlara vermem. " Ablamın gözleri heyecanla parladı. " Senin bu evliliğe rızan var mı kızım? " Ablam babamın boynuna mutlulukla sarıldı. " Teşekkür ederim. Çok teşekkür ederim baba, benim fikrimide sorduğun için. " Babam şaşkınlıkla ablamın sırtını sıvazladı. Nihayet sarılmaları bittiğinde ablam bana döndü. " Ne diyorsun, evleneyim mi Hikmet? " Şaşkınlıkla ablama baktığımda babamında şaşırmış olduğuna emindim. Babam ablamın düşüncesini sormuştu, ablamsa benim. En baştan beri ablamın evlenmesini istiyordum. " Neden bana soruyorsun abla? " Ablam muzipçe gülümsedi. " Hikmet sen bana rahmetli annemin emanetisin. Tabiki sana soracağım. " Gözlerim dolmaya başladığında ablama gülümsedim. " Seni bu evde tek başına bırakmak istemiyorum Hikmet. Yalnız kalmanı, bütün bu işleri tek başına sırtlanmanı istemiyorum. "  Dolan gözlerimden göz yaşlarım akmaya başladığında, ablam bana sarıldı. Bende ona sarıldım. Sanki babam yanımızda yokmuş gibiydi. Ablam sarılmayı bırakıp elleriye nazikçe gözyaşlarımı sildi. Yüzüne baktığımda gülümsüyordu. " Her ne kadar kabullenmesende ben artık büyüdüm abla. Sende büyüdün ve evlenip kendi yuvanı kurma yaşın geldi. Ben yalnız değilim. Asiye var, " Ablam gözlerini devirdi. " Fatma yengem var, Tevfik abim ve babam var. Bir çok şeyin üstesinden gelebilirim. Bana birazcık güven olur mu? " Ablam başını salladığında kızgın görünmüyordu. " Evlen abla. Evlen ve çok mutlu ol. Böyle güzel aday bir daha ayağına gelmez. " Ablam gülümseyerek babama döndü. " Benim bu evliliğe rızam var baba. " Babam ablama memnuniyetle gülümsedi...

İKİ KADININ KADERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin