Kalbin bir gün seni sevgiliye götürecek. Ruhun bir gün seni sevgiliye taşıyacak. Sakın acında kaybolma. Bil ki çektiğin acı bir gün dermanın olacak.
~ Mevlana
Kayseri / Boztepe 1979
Gözlerimi sımsıkı kapatırken bir yandan da çalışmayan beynimi çalışmaya zorluyordum. Aklımın derinliklerinde hiçbir şey bulamazken gözlerimi hızla tekrar açtım. Orman yeşilleri endişeyle bana bakıyordu. Gözlerimi ondan çekip hızla etrafıma göz gezdirdim. Onun saklanması gerekiyordu. Elimden gelse onu kalbime saklardım... Keşke böyle bir şey mümkün olsaydı. Zaman bana göre yavaşlamaya başladığında küçücük odada herhangi bir delik aradım. Yoktu... Gözlerim yeniden onun yeşilleriyle buluştuğunda yalvaran gözlerle ona bakmaya devam ettim. Koskoca adamı nereye sığdırabilirdim ki? Güçlü eller, panikten titreyen ellerimi tuttuğunda endişesi kaybolmuştu.
" Benim kimseden korkum yok. " dedi beni rahatlatmak ister gibi. Bunu zaten biliyordum. Benimde kimseden korkum yoktu. Elinden tutup karşılarına çıkabilirdim. Fakat babam ve abim akıllarını yerinde tutamayacak kadar sarhoşlardı. Çıkan seslerden bunu anlamak zor olmamıştı.
" Biliyorum. " diye fısıldadım bana korkusuzca bakan yeşillere. " Bunun için doğru zaman değil. Lütfen şimdilik bunu unut! "
Ellerimi tutan elleri gevşediğinde gözlerindeki endişe bir anlığına parladı. " Neden, sevmiyor musun beni Hikmet? " Kaşlarım istemsizce çatıldığında ona kendimi nasıl açıklayacağımı bilemedim. " Nasıl böyle düşünebilirsin Hilmi? Ben, senin için her şeyi göze aldım. Fakat şimdi doğru bir zaman değil. Lütfen beni dinle! "
" Neden seni dinliyorum? "
Bu defa ellerini ben tuttum ve onun korkusuz yeşillerine bakmaya devam ettim. " Babam ve abimin aklı başında değilken onlara bunu açıklayamayız! " Kapı girişinden gelen bağırışma sesleri kendini bir kez daha belli ederken aceleyle etrafıma bakmaya devam ettim.
" Haklısın. "
Onun bana çabucak hak vermesi içimi bir nebze olsun rahatlatırken aklıma gelen fikirle onu çekiştirmeye başladım. Sesler giderek buraya doğru yaklaşırken Hilmi aklımdaki fikrin ne olduğunu çabucak anladı. Buna uyum sağlayarak sedirin altına girdiğinde örtüyü hızla indirdim. Derin bir nefes verip sedirin üzerine sakince oturdum. Hilmi, bu evden sağ çıkmalıydı. Eğer çıkmazsa hiçbir şey istediğim gibi olmayacaktı. Gürültü hemen yanımdaki kapıda son bulurken babamla göz göze geldim. Baygın bakan çakır rengi gözleri onun kendinde olmadığını gösteriyordu.
" Hoşgeldin baba. " diye fısıldadım.
Babam kafasının uçtuğunu belli edecek şekilde eliyle bir hareket yaptı. Onun hemen yanında Tevfik abim belirdi. O babamdan daha kötü kötü durumdaydı. Gözleri kan çanağına dönmüştü. Neden kendilerini kaybedecek kadar içtiklerini sorgularken bunu sık sık yaptıklarını fark ettim. Çoğu zaman eve bu halde geliyorlardı. Bu duruma çoktan alışmış olmam gerekiyordu. Abim kendinde olmadığını belli edecek şekilde bana gülümsedi. Babam önde o arkada içeri girdiklerinde sakin olmaya çalıştım. Orman yeşilleri buradaydı. Oturduğum sedirin altında saklanıyordu. Umarım onun çıkmasını sağlayacak herhangi bir şey olmazdı. Derin bir nefes alıp verirken babam anlayamadığım şekilde birine saydırmaya başladı. Asiye telaşla içeri girdiğinde bir eli karnındaydı.
" Hamza! " Babamın koluna yapışıp çekiştirmeye başladı. " Senin uyuman lazım. Ayakta duracak halin yok. "
Babam kolunu üvey annemden kurtardığında göz göze geldik. " Uyumayacağım! " diye bağırdı.
" Hikmet bana kahve yapacak! "
Gözlerim şaşkınlıkla büyürken babamın ciddi olup olmadığını anlayamadım. Şimdi kahve yapmanın sırası mıydı Allah aşkına? Buradan çıkıp mutfağa gidersem aklım burada kalacaktı. Asiye, babamın kolunu bir kez daha çekiştirdi. " Hikmet çok yorulmuş bugün hem uymaya gidecek şimdi! " Babam bir kez daha kolunu ondan kurtarıp anlayamadığım bir cümle sayıkladı. Dengede durması giderek zorlaşırken gözlerini zorlukla açık tuttuğunu fark ettim. Abim kendini diğer sedire bıraktığında sesli bir şekilde gülmeye başladı. Kime odakalanacağımı şaşırmış bir halde gözlerim abim ve babam arasında gidip gelirken ne yapacağımı bilemedim. Bu gecenin sorunsuz bir şekilde bitmesini umarken içeri Fatma yengem girdi. Bir çırpıda abimin yanına yaklaşıp kalkması için kolundan çekiştirmeye başladı. Babam, üvey annemin elinden kendini kurtarıp sendeleyerek yanıma geldi ve sedire oturdu. Kalbim ağzıma tırmanıp orada atmaya başladığında tek kelime edemedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İKİ KADININ KADERİ
ChickLitYaşadığı cehennemin içinde hergün başka bir azap çeken genç adam, ansızın yasak bir aşkın peşine düşer ve büyük bir sır saklamak zorunda kalır. Bu öyle bir sırdır ki.. ya ona hayat olup nefes verecek. Ya da Azrail olup canını alacak. ...