Yine geç kalmıştım okula. Apar topar hazırlandım ve bisikletime binerek yola koyuldum. Alt tarafı azar işitirim diye düşünerek kendimi avutmaya çalışıyordum. Geç kalmamak umuduyla bisikleti çok hızlı sürüyordum. Yolda hızlıca ilerlerken karşıma bir anda kedi çıkmıştı.Kediye çarpmamak için bir anlık korkuyla hemen yönümü değiştirdim ama bu seferde az kalsın bir çocuğa çarpacaktım. Reflekslerim iyi olduğu için yine yönümü değiştirdim. En sonunda ise dengemi kaybedip yere çakıldım.Şuan hiç bir şey yapmadan sadece ağlamak istiyordum ama tabi ki kendimden ödün vermeyerek ayağa kalktım. O sırada ise az kalsın kendisini ezeceğim çocuk yanıma gelmişti :
''iyi misin?''
(ayağa kalkarak)''iyiyim.''
''Dizlerin kanıyor ama. Eczaneye gitmen lazım.''
O söyleyince dizlerime baktım ve yarayı fark etmemle dizlerimin acısını hissetmeye başladım ama şuan her ne kadar dizlerim acısa da umurumda değildi.
''Gerek yok. Geç kalıyorum zaten.'' Dedim ve okula doğru koşmaya başladım.
Aslında hızlı koşardım ama dizlerim ve ellerimin acıdığı için hızlı koşamıyordum biraz ilerledikten sonra artık dayanamayıp olduğum yerde durdum. Göz yaşlarımı tutamamıştım. Hıçkırarak ağlamaya başlamıştım. Yolda kimse olmadığı için rahattım ve içimde büyük bir öfke vardı. Bunu da hiç bir suçu olmayan kaldırım taşına vurarak çıkarmıştım. Niye böyle bir salaklık yaptım bilmiyorum ama sinirim biraz olsun azalmıştı. Bu sefer güçlükle adımlar atarak ilerliyorken otobüsün geçtiğini görmüştüm. Elimle durmasını işaret ettim. Otobüse bindiğimde cebimdeki bozuk paraları şoföre doğru uzattım. Otobüsün içinde ki herkes bana bakıyordu. O sırada koltukta oturan biri ayağa kalkıp bana yerini vermişti ben de itiraz etmeden oturmuştum.
Otobüs okulun önünde durmuştu. Yetişmem lazımdı çünkü devamsızlık sayım çok fazlaydı. Neden mi? Çünkü her seferinde geç uyuyordum. Defalarca erken uyumayı denedim biliyor musunuz? ama olmadı yatağa erken girsem bile gece birlere kadar derin düşüncelere dalıyordum. Sabahta babamın beni uyandırmaya çalışması uyuyan güzeli uyandırmaya çalışmak gibi bir şeydi zaten. Uyandığımda da dolabın karşısında heykel gibi durunca ben geç kalmayayım da kim kalsın?
Hocadan azar işitmek istemiyordum. Koşa koşa okulun önüne geldim. Baya geç kalmıştım galiba çünkü okulun kapısı bile kapanmıştı. Kapıya alacaklı gibi vurmaya başladım. Artık benim de geç kalmalarıma alışan Hüsnü abi bana direk kapıyı açmıştı. Yine koşturarak okulun içine girdim. Son gücümle merdivenlerden ikişer ikişer çıkıyordum. Büyük bir korkuyla kapıya vurdum ve içeri girdim. Nefes nefes kalmıştım, saçlarım darmadağındı, dizlerim ve ellerim yara bere içindeydi. Bütün sınıf ise şaşkınlık içerisinde bana bakıyordu. Ben ise:
(nefes nefese)'' Geç kaldığım için özür dilerim hocam.''
'' Bu halin ne böyle Duru? ''
''Bisikletten düştüm hocam.'' Sınıfta ki bir kaç kişi bana gülmeye başlayınca. Sinirli bir şekilde bakıp ''Komik bir şey var?'' Çok sinirliydim hocada bunun farkına varıp beni hem sakinleşmem hem de yaramı temizlemem için lavaboya göndermişti.
Lavaboya gidip saçlarımı düzeltip yaramı peçete ile temizlemiştim ama bir dakika bisikletim. Olamaz bisikletimi unutmuşum. Umarım çocuk bisikletimi getirir bana. Nasıl olsa üniformamdan hangi okulda olduğumu biliyordur. Yani umarım öyledir.
Okuldan çıktığımda bir umutla o çocuğun bisikletimi getirmesini bekliyordum. Biraz etrafa bakındıktan sonra sabah ki çocuğu görmüştüm ve bisikletim de yanındaydı. Çocuk bana doğru gelerek: