İkimizde sınıfa gelmiştik. Oğuz'un ikinci günü olmasına rağmen onun çalışkan bir çocuk olduğunu anlamıştım. Hatta ona yardım etmeme bile gerek yoktu bence.
Dersteyken gözü tahtada, kulağı hocada,eli kalemde olan ben bugün ikide bir Oğuz'a bakıp duruyordum. Bu çocuk yüzünden dibimin düşmesi ile notlarım da düşecek resmen. Neyse konuyu anlamassam beraber çalışırız nasıl olsa.
Zilin çalmasına beş dakika kalmıştı. Herkes zilin çalmasını beklerken ben ikide bir Oğuz'a bakıyordum. O ise yan sıramızda oturan Sena ile konuşuyordu.Sonunda zil çalmıştı. Oğuz ayağa kalkıp:
(hafif gülümseyerek)'' Ben dışarı çıkıyorum geliyor musun?''
(ben de hafif gülümseyerek) ''yok gelmeyeceğim.''
'' Sen bilirsin.''
Ben dışa dönük biri değildim. Kendi halimde biriydim. Çok konuşmazdım bu yüzden de çok arkadaşım yoktu ama onunla tanıştıktan sonra bu özelliğimden nefret ettim adeta. Onunla sürekli konuşmak, onu ilgisini çekmek istiyordum. Doğru mu düşünüyordum? Onun da beni sevmesi için kendim olmaktan vazgeçmek veya kendi kişiliğimi değiştirmek doğru muydu?
Onunla gelmeyi reddettiğimde ise o Sena'nın yanına gitmişti. Kısaca bir şeyler konuşup dışarı çıkmışlardı. İyi anlaşıyor gibi görünüyorlardı. Ona hayır dediğim için pişman olmuştum. Ne diye ''hayır'' dedim ki zaten. Ona bugün çok soğuk davranmıştım resmen kendimden uzaklaştırmıştım çocuğu ve bu yaptığımdan pişman da olmuştum.
Yorumlarda düşüncelerini belirtebilirsiniz. :)