Yetişkin içerikli rahatsız olanlar okumasın!
------------------------------------------------------Park Chaeyoung...
Elimdeki peçeteyle burnumu silerken yatağıma iyice yapışıp gözlerimden akan yaşları umursamadan yüz üstü bir şekilde yatağa yattım.
Yüzüm yastığa gömülüyken düzgün nefes alamadığım için başımı kaldırıp yatakta oturur pozisyona gelip Saate bakmak için telefonumu aldım.
03.45
Saatin çok geç olduğunu görünce yatmak için ayağı kalkıp ışıkları kapatmak için ilerliyordum ki telefonumun bilindik melodisi kulaklarımı tırmalamaya başladı.
Jimin'in aradığını görünce gözlerimi devirip telefonu açtım. Bu sabah onunla kavga etmiştik hala beni niye arıyordu?
Chaeyoung: efendim jimin?
Jimin: buluşabilir miyiz?
Chaeyoung: neden?
Jimin: nedenini sorma işte gel.
Chaeyoung: iyi yarım saat sonra Han Nehri'ne gel.
Cevap vermesini umursamadan telefonu yüzüne kapatıp kalbime bastırdım. Neden olduğunu bilmeden sırıtırken daha fazla zaman kaybetmemek adına hemen ayağı kalkarak dolabımın önüne geçtim.
Jisoo unniem olmadığı için rahattım. Lalisa'yla beraber dün kendi dünyamıza gitmişlerdi. Ne zaman geliceklerini bilmiyorduk.
Dolaptan dar kot pantolon ve kırmızı askılı bluz çıkartıp giyindim. Belime siyah beyaz oduncu gömleği bağlayıp saçlarımı açık bıraktım. Siyah deri ceketimi giyinip aşağıya inmeye başladım.
Aşağı indiğimde salonun ışıklarının hala açık olduğunu gördüm ama umursamadan evden çıkıp Han nehrine doğru yürümeye başladım.
Kulağıma kulaklığımın tekini takıp rastgele bir şarkı açtım.
Charlie Puth - Attention
Şarkılar hızla değişirken gökyüzündeki Ay'a baktım. Çok güzel parlıyordu. İşaret parmağımı kaldırıp Ay'ın üzerine getirdim. Gülümserken Ay'ın mükemmeliğine bir kez daha hayran oldum.
Dünyadan hiç silinmemişti. Sabahları biz pek göremesekte Ay hep oradadır. Akşamları ise sanki onu göremediğimizin telafisi olsun diye çok fazla parlar.
Ay'a son kez gülümseyip Han Nehri'ne ilerlemeye başladım.
Han Nehrine geldiğimde gözlerim jimin'i arıyordu. En sonunda bir bank'a otutmuş bir şekilde Han nehrini izlerken gördüm onu.
İlerleyip yanına oturduğumda bana doğru dönüp gülümsedi ben ise tepkisizce ona bakıyordum.
Sabah okulda bunları takip eden kızların hakkında konuştuğum için bana bağırmıştı. Gerçekten sinirlerimi çok bozmuştu. Bende odama girip akşama kadar ağlamıştım. Neden ağladığımı inanın ben bile bilmiyorum.
Jimin: Chaeyoung... özür dilerim.
Chaeyoung: neden?
Jimin: sana bağırdım... bir dakika ya sen ağladın mı? Gözlerin kızarmış?
Kafamı Nehir'e çevirip izlemeye başladım.
Chaeyoung: hayır... ağlamadım...
Jimin: peki öyle olsun.
Kafamı jimin'e çevirdiğimde Nehir'i izlediğini gördüm. Gereğinden fazla olan kalın dudakları onu öpme isteğimi daha da fazlalaştırıyordu. Kendime sahip çıkmam gerekiyordu yoksa mühürlenebilirdik.
Hayır chaeyoung...
Hayır chaeyoung...
Hayır chaeyoung...
Hayır chaeyoung...
Jimin: Neh-
Daha cümlesini bitiremeden dudaklarına yapışmıştım. Tamam mühürlenicez kaçış yok o zaman tam öpeyim bari.
Dudaklarımı dudaklarının üzerinde hareket ettirirken o şaşkınlıktan çıkıp bana daha yeni karşılık vermeye başlamıştı.
Dudaklarımızı sonunda ayırabildiğimizde kollarımı ensesine sardım. O da ellerinş belime sararken bileğimin alt kısmına tam damarın üzerine mavi renk bir sonsuzluk işareti oluştu.
Jimin kendi bileğine bakarken bende onunkisine baktım aynı işaret vardı. Mühürlenmiştik...
Chaeyoung: mühürlendik... senin için çok kötü bir durum biliyorum ama yani öpme isteğimi bastıramdın özür di-
Jimin dudaklarıma yapıştığında gözlerimi sonuna kadar açtım. Jimin dudaklarıyla dudaklarımın üzerinde hakimiyet kurarken bende ona karşılık vermeye başladım.
Jimin benden ayrıldığında nefesini yüzüme üflerken sessizce konuşmaya başladı.
Jimin: Chaeyoung eve gidelim.
Kafamı olumlu anlamda sallayıp ayağı kalktım. Jimin'in arabasına binip eve doğru ilerlemeye başladık.
Eve geldiğimizde burasının bizim yaşadığımız ev olmadığını fark ettim.
Chaeyoung: burası neresi?
Jimin: benim evim.
Başımı olumlu anlamda sallayıp arabadan indim. Beyaz, çok büyük bir villaydı.
Jimin'e baktığımda bana baktığını gördüm. Elini uzatınca hemen elini tutup içeriye yürümeye başladık.
Eve girdiğimizde jimin kapıyı kapatıp direk beni duvara yapıştırdı. Beklemeden dudaklarıma yapışınca onun kadar olmasada karşılık veriyordum.
Ondan ayrılıp nefes nefese konuşmaya başladım.
Chaeyoung: jimin burada olmaz.
Jimin kalçamdan tutup beni kaldırınca bacaklarımı beline sardım. Öpüşmemize son hız devam ederken o merdivenleri çıkıyordu.
Odaya girdipimizde beni yatağa bırakıp üzerimdeki tişörtü çıkarttı. Kendi tişörtünüde çıkartırken karın kaslarını izliyordum.
Beni yatağa yatırıp üzerime çıkarken ben onun kemerini açmakla meşguldüm. Dudaklarıma yapışınca kemerle uğraşmayı bırakıp tırnaklarımı sırtına geçirdim.
Ortaya boğuk bir inleme bırakırken üzerimden kalkıp pantolonunu çıkarttı. Ben de pantolonumu çıkarınca üzerime eğilip sütyenimin kopçasını tek seferde açtı.
Dudakları boynuma doğru inerken kesik kesik inlemeler bırakıyordum.
Jimin aramızdaki tek engelleride çıkartınca kendini bana konumladı. Yavaşça içime girince tırnaklarımı sırtına sert bir şekilde geçirip kafamı boynuna gömdüm...
İçimde sıcaklık hissedince jimin kendini yan tarafıma attı. Derin nefes seslerimiz odayı doldururken jimin beni yanına çekip kafamı göğsüne yasladı.
Jimin saçlarımı okşarken daha fazla dayanamayıp gözlerimi kapattım ve kendimi uykunun huzurlu kollarına bıraktım.
Helloooooooooo
Ben geldimmmmmmm
Umarım beğenirsinizz
Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayınnn
Kendinize iyi bakın ^-^
Seviliyorsunuz ♥
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İmpress (Bts - blackpink)
Fanficjungkook: nasıl yani bu kızlar burada mı kalıcak?! namjoon: jungkook itiraz istemiyorum burda kalıcaklar. jimin: offff ya niye bizi dinlemiyosunuz ki! seokjin: kalıcak diyosak kalıcaklar! şimdi herkes yataklarına.