white night

316 29 21
                                        

Yuta sanki beyni matkapla deliniyor gibi ağrıyan başını umursamadan yatağından kalkmıştı. Uyuyamıyordu ki. Sicheng'i olmadan uyuyamıyordu işte. Yavaş adımlarını lavaboya yöneltmiş, yüzüne soğuk suyun çarpmasına müsade etmişti. Ellerini lavabonun kenarına dayamış, bir ayda çökmüş olan yüzünü incelemeye başlamıştı. Berbat görünüyordu. Sicheng'i olmadan uyuyamıyordu, bu yüzden de gözlerinin altındaki mor halkalar fazlaca belirginleşmişti. Sicheng'i olmadan yemek yiyesi de gelmiyordu, ne zaman yemeğin başına otursa aklına onu izlediği zamanlar geliyordu. Tüm iştahı kesiliyordu, çok kilo vermişti. Sicheng'i olmadığından piyano çalmayı da bırakmıştı artık. En büyük tutkusu olan piyanoya elini dahi sürmemişti son bir yıldır, yani Sicheng'i gittiğinden beri. Aynanın önünde daha fazla durmak istememişti, bu kötü görüntüye katlanmak istemiyordu. Yavaş adımlarını bu sefer odasının en güzel yerindeki, penceresinin hemen önündeki piyanosuna yöneltmişti. Yanına bile yaklaşmadığı piyanonun önüne geldiğinde üzerinin toz tabakası ile kaplandığını fark etmişti. Güzel, kötü anılarının üzerini kapladığı gibi piyanoyu da kaplamıştı tozlar. İşaret parmağını tuşların üzerinden geçirmişti. Özlemişti ya, her şeyi özlediği gibi. Eski kendisini, eski hobilerini, eski sevgilisini... Eski olan her şeyi özlemişti. Zaten hep eskiler özlenmez miydi? Yenilere alışmak her zaman için daha zor olurdu.

Aklına gelen anı ile gülümsemeden edememişti Yuta. Güzel bir sabaha gözlerini açtığında, üzerinde ona ait olan bir tişört ile piyanonun karşısına oturmuş, beceriksizce ellerini tuşlar üzerinde hareket ettiren Sicheng'ini görmüştü. Hemen yanına gitmiş, ellerinin üzerine ellerini yerleştirip yardımcı olmaya çalışmıştı. Zar zor da olsa küçük bir parça çalmışlardı beraber. Ardından da gülümsemesinden öpmüştü onu Yuta. Hâlâ bu güzel günlerin değerini bilemediği, daha fazla onu öpmediği için pişmanlık duyuyordu. Zayıf bedenini güçlü tutmaya çalışıyordu, parmaklarını çok uzun bir süre sonra birlikte çaldıkları parçayı çalmak için oynatmaya başlamıştı. Hâlâ güzel çalıyordu, Sicheng'inin gurur duyacağı bir şekilde çalıyordu ancak artık o yoktu ki. Meleği ondan tüm iyi duygularını alıp gitmişti. Yine de bir gün geri döner umudu ile bekliyordu, asla gelmeyeceğini bilmesine rağmen.

Gözleri piyanonun kenarındaki, yerdeki albüme takılmıştı. Eğilip eline aldığı albümün kapağını açmak için gereken cesareti bulamadığını hissetmişti. Ne kadar da korkaktı böyle... Bu güne kadar hep anılarından kaçmaya çalışmıştı. Ancak inat gibi de her birisi karşısına çıkıyordu. Albümün güçsüz ellerinin arasından kaymaması için tutuşunu sıkılaştırıp yatağına oturdu, bir zamanlar sarılarak uyudukları yatağı. Daha fazla oyalanmadan albümün kapağını açtı. Korkuyordu, ağlamaktan korkuyordu ve şu an tam olarak korktuğu başına geliyordu. Gözlerini sıkıca kapatmış, sakinleşmek için beklemişti bir süre. Devam edebileceğini düşündüğünde açmıştı kırmızı, yaşlarla dolu olan gözlerini. Tüm fotoğraflarda tek tek gezdirmişti bakışlarını. Hepsinin anısını çok iyi hatırlıyordu. Ağlaması daha da şiddetlenirken son sayfaya gelmişti. Devamı boştu, başka anıları olmamıştı. Sicheng'i belki gitmeseydi çok güzel şeylerle dolu olabilirdi bu sayfalar ancak... gitmişti işte. Buğulu gözlerinden seçebildiği kadarıyla kenardaki siyah kalemi almıştı eline. Ruhu gibi, simsiyahtı. Boş sayfalardan ilkine içindekileri, bu güne kadar kimseye anlatamadığı, hep kaçmak istediği duygularını yazmaya başladı. Hem büyük bir umutla, hem de büyük bir umutsuzlukla.

"Sicheng'im,

Keşke gitmeseydin gibi klasik bir cümleye yer vermeyeceğim burada. Sadece... sadece keşke küçük bir açıklama yapsaydın meleğim. En çok buna ihtiyacım vardı, hakkım da öyle. Özlüyorum seni, çok fazla özlüyorum. Anılarımızı, olmasını istediğimiz anıları hayal ederkenki gülüşlerimizi, beraber uyumayı, yemek yerken seni izlemeyi ve seni izlediğim için ettiğin ufak hakaretleri, saçların ile oynamayı, kokunu, dudaklarını, sıcak kalbini... Umuyorum ki şimdi mutlusundur sevgilim. Benim sana veremediğim güzel şeyleri başkasında bulmuş olduğu düşüncesi beni delirtse de bu seni mutlu edecekse ben de mutlu olurum. Geçen bir yılın üzerinden, her gün uyumadan önce dediğim gibi sevgilim; seni seviyorum. Seni hâlâ ilk günkü gibi seviyorum."

beyaz gece, yuwinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin