notte bianca

142 20 18
                                    

Üzerinde yalnızca ince, açık pembe, bol bir bluz vardı. Güneş olmasına rağmen soğuktu havalar, üşüyecekti Sicheng'i. Adımlarını onun adımlarını takip etmek için şartlandırmış, gözlerini ondan ayırmadığı gibi peşinden de ayrılmıyordu. Bir süre sonra ara sokaklardan birisine girmişti. Ne zaman böyle olacak olsa sıkıca Yuta'nın elini tutar, ayrılmazdı dibinden. Ancak artık yalnız başına rahatlıkla yürüyordu, değişmişti Sicheng. Belki de değişmesi daha iyi olmuştu. Biraz daha yürüdükten sonra siyah bir eve girmişti. Kendi evi olmalıydı, çok geçmeden pencerede yanındaki beden ile belirdiğini görmüştü çünkü. İçi acımıştı, yine. Onlar gülüşüp sarılırken öylece bakmıştı Yuta. Yağmur yağmasını diliyordu sadece. Eğer yağmur yağarsa göz yaşları görünmezdi. Tanrı bu güçsüz bedenin isteğini duymuş olmalı, büyük bir gök gürültüsü yayılmıştı sessiz gökyüzüne. Sicheng gülümseyerek başını gökyüzüne kaldırmıştı. Gülümsemesini özlemişti meleğinin. Uzun zaman olmuştu o elmacık kemiklerinin belirginleştiğini görmeyeli. Daha fazla onun başkasıyla olan güzel anlarına katlanamayacağını hissettiğinden evden uzaklaşmaya başlamıştı. Nereye gittiği adına bir fikri yoktu, sadece girmek istemişti.

...

Yolun üzerinde gördüğü oyuncak dükkânının camları arkasındaki küçük tavşanlar gözüne takılmıştı. Rengârenktiler, geçmişteki birliktelikleri gibi. Her gün farklı şeyler yaparlar, sonu onları yoracak olsa bile durmazlardı. Aklına gelen anasıyla gülümsemişti Yuta. Sicheng'i tavşanları çok severdi, çok fazla severdi. Bir gün beraber gezerken yolda gördükleri pet shop'a Yuta'nın ısrarıyla girmişlerdi. İçeriye girer girmez Sicheng'i kenarda duran tavşanların yanına ilerlemiş, minik gözlerini onlardan asla çekmemişti. Yuta en sonunda oradan çıkmayı Sicheng'ine kabul ettirdiğinde birden ona sarılıp ağlamaga başlamasıyla şaşkınlıkla olduğu yerde kalakalmıştı. Böyle içten bir şekilde ağlamasına ne neden olmuştu ki? Zaten anlatacağını düşündüğünden elini sırtına yerleştirip sakinleşmesi için hafif hafif okşamıştı Yuta. Sonunda sevgilisi sakinleştiğinde masum bir şekilde konuşmaya başlamıştı. Sicheng'ini oracıkta ısırası gelmişti.

"Küçükken, sekiz dokuzlu yaşlarda bir tavşanım vardı Yuta. Koltukların arkasına kaçıyordu hep, ben geldiğimde çıkıyordu yalnızca. Minicik bir şeydi ama sonra... sonra o öldü. Ellerimin arasında can verdi."

Yuta içindeki umut ile karşısındaki dükkâna bakmayı bırakmış, cam kapısını yavaşça ittirerek içeriye girmişti. Değişik bir havası vardı burasının, eğlenceden çok anı barındırıyor gibi duruyordu. Derin bir nefes alıp küçük tavşanların olduğu rafın önüne gelmişti. Düşünülebilecek her renkten vardı ve hepsi de fazlasıyla güzeldi. Eli ilk olarak pembe olanı bulmuştu. Sicheng'imin en sevdiği renk diye düşünmüştü. Kısa bir süre ardından elindeki oyuncak tavşanı incelemeyi bırakmış, her birinden bir renk almıştı. Kasaya gittiğinde fark edemediği yaşlı adamı fark etmiş, gülümsemişti. Oyuncak tavşanları aldığı için günler içerisinde yaşadığı tüm olumsuzluklara karşın mutlu hissediyordu, hiç olmadığı kadar. Bu minik tavşanlarla ne yapacağı adına hiçbir fikri yoktu ancak gördüğü çiçekçi ile kalbinin ağrımasına sebep olan heyecanını hissetmişti. Hızlı adımlarını çiçekçiye yöneltmiş, içeriye girer girmez çiçeklerin arasında dolaşmaya başlamıştı. Buranın en büyük artısı kesinlikle çiçeklerin yanında ne anlama geldiğinin ve hikayesinin yazmasıydı. Çok geçmeden kafasının içinde kendisini yöneten ses ona komut vermiş, bir çiçeğin önünde durmuştu. Kırmızı krizantem, sessiz istek. O da Sicheng'ini her gece sessizce Tanrı'ya yalvararak geri istiyordu. Görevliden yalnızca bir tane kırmızı krizantem almış ve de bir kağıt ile kalem rica etmişti. Tavşanlarla ne yapacağını çok iyi biliyordu artık.

Yolunu adresini az önce öğrendiği eve göre ayarlamıştı. Elindeki sevimli çiçek ve hemen üzerine çiçeğe zarar vermeyecek şekilde sabitlenmiş olan notu ile siyah evin kapısına gelmişti. Minik tavşanların olduğu poşetten pembe olan tavşanı çıkartmış, çiçeği de yanına koyarak kapının önüne bırakmıştı. Derin bir nefes alıp kapıyı tıklatmış, hızla uzaklaşmaya başlamıştı. Gitmek için gecikmemeliydi.

"Crisan T'eaime."

beyaz gece, yuwinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin