beyaz gece, yuwin

weiße Nacht

Geçen iki hafta ve birbirinin aynısı olan günlerin ardından daha iyi hissediyordu Yuta. Toparlanmıştı, en azından Sicheng'im hediyelerimi hâlâ kabul ediyor diyerek kendisini toparlamıştı. Yeniden o beyaz tişörtü giymişti üzerine. Ne kadar zaman geçerse geçsin mis gibi Sicheng'i kokuyordu. Bugün hislerine öncelik vermiş, birazcık kendisine dikkat etmişti. Hem bu sıralar kaybettiği kiloların birazını geri de almıştı. Hayatı raylarına giriyordu belki, tabii Sicheng olmadan tamamen düzelemezdi ama bunlar da büyük adımlardı sonuçta.

Islak saçlarının üzerindeki beyaz havluyu kaldırmış, saçlarını taradıktan sonra kurutmaya başlamıştı. Tabii anılarını yeniden hatırlamadan edememişti. Bir gün amaçsızca koşarken fena ıslanmışlardı yağmurda. Bu yaptıklarının sonrasında ikisinin de hasta olmasına sebep olsa da itiraf etmeliydi ki geçirdiği en eğlenceli günlerden birisiydi. Kahkahalar atarak evin banyosuna girmişler, birbirlerinin saçlarını kurutmuşlardı. Eh, Yuta uslu duracak bir insan değildi. Sicheng'inin saçlarını kurutmadan önce işin içerisine un katmıştı. Fazlasıyla azar yemişti bunun için ancak o görüntüyü yeniden görmek uğrunda canını bile verebilirdi. Daha fazla anıların içerisinde gezmemiş, cildindeki renk tonlaması için birazcık makyaj yapmıştı. Aynada kendisine bakıp güzel göründüğünü teyit ettiğinde asla nedenine anlam veremediği neşesi ile evinden çıkmış, kitapçıya gelmişti. Jaehyun ile kısaca selamlaştıktan sonra kahverengi masalardan birisine yerleşmiş, etrafa bakmaya başlamıştı. Gözleri karşıdaki kafenin camına takıldığında gülümsemeden edememişti. Sicheng'i, o çok güzeldi. Tabii karşısında Kun yerine kendisi oturuyor olsa çok daha güzel olabilirdi ama şu an elden gelebilecek bir şey de yoktu. Derin bir nefes almış, yüzünü eline dayayıp güzel sevgilisini incelemeye başlamıştı. Eh, üzerindeki bir kısmı transparan olan gömleğinden dolayı da kıskanmıştı elbette.

Onu izlerken geçen zamanı hesap edemiyordu asla. Birliktelikleri için de geçerliydi bu. Yanlışlıkla sabahladığı bile oluyordu... Yavaşça başını sağa doğru yatırmış, gözlerini ayırmadan izlemeye devam etmişti onu. Jaehyun bir şeyler diyordu ama şu an onu umursayacak değildi, büyük bir meşguliyeti vardı. Tabii Jaehyun'un ona ne hakkında bir şeyler diyeceğini öğrense kesinlikle umursardı. Ancak bu konu hakkında bir bilgisi yoktu ve umursamamaya devam edecekti.

Aradan çok zaman geçmemişti ki gelen bir müşteri ile ilgilenmek zorunda kaldığından bakışlarını kafenin camından çekmişti. Güler yüzü ile aradığı kitabı ona soran genci aynı sıcak gülümseme ile karşılamıştı. Birkaç dakikasını alsa da aradığı kitabı diğer kitapların arasında bulabilmişti nihayet. Diğer kitapları yıkmamaya özen göstererek kitabı çıkartmış, gence vermişti. Bu sırada çalan telefonu ile yanaklarını şişirmiş, kahverengi masadaki telefonuna uzanmıştı. Annesi arıyordu... Kim bilir ne zırvalayacaktı yine. İstemeyerek de olsa aramayı yanıtlamış, telefonu kulağına götürmüştü. Bir önceki seferlerin aynısı tekrar ediyordu, annesi resmen çığlık atarak konuşuyordu. Bu ona karşısında sinirli bir pitbull cinsi köpek var gibi hissettirmişti. Bir yandan görüntüsü komiğine gelirken gerçekten korkutucu olduğu gerçeği de diğer yanında yer alıyordu. Konuya odaklanmak için gözlerini kafenin camına odaklamıştı yeniden. Ancak asla karşılaşmak istemeyeceği bir görüntü karşılamıştı onu.

Sicheng'i... Onun Sicheng'i şu an Kun denen kişiden evlilik teklifi alıyordu. O kadar yakınlaşmış mıydılar ki? Başka neler yapmışlardı? Sicheng'ine dokunmuş muydu yoksa o pis elleri ile? Bunun düşüncesi bile kusma isteğinin gelmesine sebep oluyordu. Daha fazlasına dayanamazdı, bunu çok iyi biliyordu. Bu yüzden ne ara dolduğunu bilmediği gözlerini karşısındaki kitaplara odaklamıştı. Bu sefer ise aklına dolan her şey annesinin söyledikleri olmuştu.

"Biletinin bugün olduğunu unutmadığını umuyorum Nakamoto Yuta!"

Duyduğu ürpertici cümle onu çaresizliğe ittirirken son kez olduğunu bilerek bakmıştı güzel sevgilisine. Daha fazlasına katlanabileceğini sanmıyordu. Katlanabilecek olsa bile artık bunun için uğraşmayacaktı. Sadece pes etmişti, bu kadar.