Gecem oldukça derin bir uykuyla geçmişti. Rüyamda şarkı söyleyip kıkırdayan bir kız görüyordum ama nereden geldiğini anlayamadığım ışıklar onu görmemi engelliyordu. Sonra birden gözlerimi açıverdim. Uyandığımda güneş ışınları çoktan duvarlara vurmuştu ve rüyamda duyduğum şarkı kulaklarıma doluyordu. Gözlerimi açtığımda Veronica'nın ince uzun parmaklarını saçlarımda gezdirirken şarkı söylediğini fark ettim. Sonra o benim uyandığımı fark etti ve birden irkildi.
"Saçlarına sinekler yapışmıştı. Onları temizliyordum. Günaydın." dedi.
Saçlarını ben uyurken kızıla boyamıştı. Tıpkı şafak vakti gibi çok güzeldi. Kalbimin kırmızısının Veronica'nın saçlarından geldiğini düşünüyorum ve o kırmızı tüm vücuduma yayılıyor.
Şiirselliğimin ve düşüncelerimin berbat olduğunu düşünürdüm ama aslında silmeye çalıştığım benliğim karşıma Veronica'yı çıkarmıştı. Veronica beni kelimelerin ötesinde seviyordu. Veronica'nın kelimelere ihtiyacı yoktu. Veronica'yı güzel sevemediğimi düşünüp üzülürdüm ve umudum kırılırdı ama Veronica her zaman "Ben senin beni sevmeni istiyorum." derdi ve şiirselliğimin kötü olduğu konusundaki düşüncelerimi yok etmek için yaşadıklarımızı hatırlatırdı. Bir gün ise, yayımlamadığım tüm romanlarımı benden habersiz yayımlamıştı ve ona çok kızmıştım. Fakat okuma yazma oranının çok düşük olduğu o yıllarda insanlar sahip oldukları ayrıcalığı beni okumak için kullanmış ve beni anlayıp hissetmişti. Artık onlar için daha çok, idolleştirilmiş bir otel sahibi olmuştum. İnsanlar hayatlarındaki kayıp samimiyeti benim kelimelerimde bulmuştu. Peki ya siz benim romanlarımı seviyor musunuz?
Ah, her neyse. Konuyu dağıttığım için özür dilerim. Bunlar çok ileride yaşanmış şeyler. Biz Veronica'yı kızıl olarak gördüğüm o sabahtan, kaçtığımız günün ertesi sabahından devam edelim.
Veronica'ya saçlarının güzelliğinden büyülendiğimi söylediğimde saçlarındaki kızıl rengin birazı yanaklarına dolmuştu. Teşekkür etti ve tekrar yola koyulduk.
Birkaç saat sonra şehir merkezine vardık. Etraf çok kalabalıktı ve bir kaos havası vardı, ve asla hesaba katmadığımız ve her şeyi değiştiren o cümleleri gazeteci bir çocuğun ağzından duyduk:
"Montauk Oteli'nin sahibi geçirdiği ani bir kalp krizi sonucu hayatını kaybetti. Üstelik Mavi Serçe tablosunun da çalındığı ve çalanların otel sakinlerinden birinin ve otelin aşçısının olabileceği ihtimalinin çok yüksek olduğu otel çalışanları tarafından belirtildi. Fotoğrafları gazetemizde mevcut ve onları yakalayanlara 8 milyon dolar para ödülü var. Otelin yeni sahibinin kim olacağı ise merak konusu."
Ve çok geçmeden genç bir çocuk bizi fark edip parmakla gösterdi ve "İşte oradalar!" diye bağırdı.
Veronica "Hayır, düşündüğünüz gibi değil!" dese de onu kolundan tuttum ve kaçmaya başladık. Arkamızdan bir sürü insan geliyordu ama biz çoktan arabaya binip oradan uzaklaşmıştık.
Veronica'nın bize saklanacak yer vermesi konusunda güvendiği yere gittik. Şehir merkezine uzak, ormanlık yerde, ahşaptan bir pansiyondaydık. Pansiyonun sahipleri Veronica'nın okuldan arkadaşlarıymış. Bize gayet tatlı davranmalarına rağmen hava almak için dışarıya çıkacağım zaman, resepsiyonist kızın önünde bizimle ilgili olan gazete haberinin açık olduğunu ve bizi ihbar ediyor olduğunu fark ettim. Gizlice Veronica'nın yanına gidip olayı anlattım ve hızlıca oradan ayrıldık.
Artık nereye gideceğimizi biz de bilmiyorduk. Öylesine yerlere sürüyordum arabayı. İçimde umuttan en ufak bir parça kalmamıştı ama Veronica'ya hiçbir şey söyleyemiyordum. O ise ben onun yanında olduğum için her saniyeden umutluydu, yani yıllar sonra bana öyle hissetmiş olduğunu söylemişti.
Aklıma bir şey gelmişti ama Veronica'nın kabul edip etmeyeceğinden çok şüpheliydim. Kendim de bu kararı zar zor vermiştim. Zaten kabul ettirmem de çok zor oldu.
-
"Kaçış arabasında benimle ilk tanıştığın yer hakkında düşün."
Getaway Car'dan hikayenin gidişatıyla ilgili ufak bir spoiler. Gerçekten de ficime yakışır bir şarkıymış. :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the montauk hotel | kim namjoon
FanfictionHenüz hiçbir kitabı yayımlanmamış olan roman yazarı Kim Namjoon ve ortağı, Montauk Oteli'nin gözde simgesi olan Mavi Serçe tablosunu çalarlar. Olaydan bir süre sonra ortağı hafızasını sildirir, Kim Namjoon ise hapistedir. ❝ Eğer beni özlerseniz beni...