Mağaranın tekinin içinde ateş yakmış ısınmaya çalışıyorduk ve susuyorduk. Sadece susuyorduk.
Ama sessizliğin bilinmeyen gürültüsüne aldıramıyordum artık.
"Veronica, konuşmamız lazım. Ben..."
"Geçmişte çok hata yaptın mı Namjoon?"
Sorusunu bilerek anlamamazlıktan geldim.
"Tabii ki. Her insanın hata yapması çok doğaldır."
"Ben o tür hatalardan bahsetmiyorum. Hani olur ya aklından sonsuza kadar silmek istediğin, aynaya baktığında bunları ben yapamam dediğin hatalar... Yaptıktan sonra kendini tanıyamadığın hatalar..."
Bunlardan bahsedeceğim kişi o değildi. Geçmişte yaptıklarımı ben bile kendime yediremiyordum. Zaten onlardan kurtulmak için köklü bir değişime girmiştim. Fakat geçmişiniz sizin ondan kurtulmanız için değil, ondan ders almanız için peşinizi bırakmıyor. Bunu bana Veronica öğretti.
"Neden soruyorsun?"
"Ben bir şey duydum. Fakat kabul eder misin bilemiyorum. Ben kendimi buna hazır hissediyorum..."
Ardından yabancı bir adam bize bağırmaya başladı.
"Ah, yine mi ahlaksız genç sevgililer! Oynaşacak yer bulamıyorlar! Çıkın buradan! Tanrım, nasıl bir geleceğe doğru gidiyoruz böyle!"
"Bakın bizi yanlış anladınız, biz..."
"Evli misiniz? Bu yalanı kaçıncı defa duyacağım acaba! Evimizin yakınında böyle ahlaksız insanlar görmekten bıktık! Bunlar anca oynaşıp ot çekerler ve bağıra bağıra şarkı söylerler! Size defolun dedim!"
En sonunda hızlıca toparlanıp oradan çıkmıştık. Birkaç adım ilerledikten sonra adamın nasıl gençleri kast ettiğini anladık.
"Dostum siz aramıza yeni katılmış olmalısınız. O buruşuklar özgürlükten ve aşktan ne anlarlar! Gelin, boş çadırlarımız var."
Farklı giyinimli ve bağımlılık yapacak türden melodiler çalan gençlerin arasındaydık. Görünce anında gözlerimizi kaçırdığımız anlardan bahsetmek istemiyorum.
Kafası güzel gençlerin arasında yalnızca Veronica ve ben varmışız gibi bir gece geçirdik. O gece, bizim sonsuza dek vedalaşmamız gereken geceydi. O gece, Veronica'ya aşık olduğumu anlayıp sabaha kadar ağladığım geceydi.
Ateşin etrafındaydık. Biri çalıyor, biri söylüyordu. En sonunda Veronica'dan şarkı söylemesini istediler. Sevgililerin arasında birbirine sarılmayan tek çift olduğumuz için de sürekli bize utanmamamızı söylüyorlardı. Veronica özgüvenli bir şekilde:
"Onun elini tutmam şimdilik yeterlidir, hm? Sizin nasıl şarkıları sevdiğinizi bilirim. Baby It's You'yu çalabilir misin?" dedi ve şarkıyı söylemeye başladığı zaman büyük bir alkış koptu.
Bana bakarak söyleyişi şarkının her sözünü üzerime almama sebep oluyordu. Onun içten içe nasıl da incindiğini anlıyordum. Ona daha fazla zarar vermemek için onunla konuşmaya çalışıyordum ya zaten.
Şarkı bittikten sonra Veronica başını omzuma yasladı ve hippilerden biri bana laf attı.
"Dostum, kızın kalbini ısıt. O kaybetmemen gereken biri."
Ben utanarak bakarken Veronica hâlâ omzumda yatmaya devam ediyordu ve kahkahalara boğulmuştu. Hem hoşuna gitmiş gibi, hem de alaycı bir şekilde gülüyordu. Oradan bir an önce uzaklaşmak ve onunla konuşmak istiyordum. Ama ilk hamleyi o yaptı. Oradan uzaklaştık ve vedalaşma konuşmamızı yaptık. O an ızdıraplı yıllarımın başlangıcıydı. Ama onun tıpkı mavi serçe gibi mutlu ve özgür olmasına izin vermeliydim.
"Teslim olacağım Veronica. Sen de hayatına normal bir şekilde devam edeceksin, anlaştık mı? Gülümse Veronica. Artık bitti."
"Senin 10 yıl hapis yatmanı istemiyorum. Ben yatacağım. Nevada'da insanların hafızalarını silen bir kurum var. Oradan beni sil, kurtul benden. Seni bu yola soktuğum için çok özür dilerim. Seansın parasını da ben veririm. Tertemiz bir başlangıç yaparsın Namjoon. Yepyeni yazılar yazar, belki ünlü olursun. Senin farklı bir geleceğe sahip olman gerekliymiş demek ki."
Hafıza sildirme seansı deyince akan sular durmuştu benim için. O şeyi daha önce asla bahsetmek istemediğim hatalarımdan kaçmak için yaptırmıştım. Fakat yayımlamadığım romanlarımın hafızamı sildirmeden önce yazdığım ve önceki beni yansıtan şeyleri içerdiği için imha etmeyi unutmuştum. Şimdi ise hafıza sildirmek ile tekrar karşı karşıyaydım. Bunu yapması gereken kişi ben değildim. Hapis yatmalıydım, kendimle yüzleşmeye devam etmeliydim. Kaçamıyordum işte, geçmişte yaptıklarımdan kaçamıyordum. Ama Veronica normal ve mutlu bir hayatı hak ediyordu. Bunların hiçbiri aslında onun hatası değildi. Onun kaçması gereken bir konu yoktu. Onu sadece korumam gerekiyordu.
"Ben hapiste yatacağım. Ben her yerde yayımlasam da yayımlamasam da istediğimi yazabilirim. Mavi Serçe'yi hatırlıyor musun? Sen çok yetenekli bir aşçısın. Eminim hayatına iyi bir şekilde devam edeceksin. Israr istemiyorum Veronica. Eğer ısrar edersen senden kopamayacağım ve zarara uğramaya devam edeceğiz."
Duydunuz işte. Ona ondan kopamadığımı söyledim. Ne aptalca, değil mi? Ölen balığı suya koyup yaşatmaya çalışmak gibi.
Ama o bunu duymadı bile. Sadece bir süre düşündü.
"Pekâlâ, senin hatrına sana ısrar etmeyeceğim. Ama seni öylece bırakmam."
Bileğinden hoş bir mücevher çıkardı. Üzerinde rönesans tablolarından çıkma bir çift göz vardı. Bileğime geçirip yavaşça bağladı.
"Bundan sonra benim buna ihtiyacım olmayacak ama belki senin olur, hm?"
Ne demek istediğini anlayamamıştım, Hans ile tanışana kadar.
"Eğer beni özlerseniz, benimle deniz fenerinin önünde buluşun bayım. Sizin bana hatırlatacaklarınızdan asla pişmanlık duymayacağım, silinecek aklım üzerine yemin ediyorum."
"Öyle deme. Yaşantıları unutup gidecek ve hoş bir hayat süreceksin. Bundan daha güzeli ne var?"
"Seni aklım unutabilir ama kalbim unutmaz. İçimde hep bir boşluk hissi olacak ve bu senin boşluğun olacak."
"Aşıksın bana."
"O da nereden çıktı şimdi? Saçmalama."
Doğru söylüyordu, aşık değildi bana. Hissettiği şey ondan fazlasıydı.
"Teslim olduğum için beraat ettikten sonra parayı bana vermeliler."
"Eğer öyle bir şey yaparlarsa bu kız hafızasını sildirdi falan demeyip mutlaka bul beni."
Güldük.
"Elveda..."
"Elveda."
Veronica buruk bir şekilde gülümsedi ve uyumaya gitti.
Bense ağladım. Bir bileğimdeki mücevhere bir de gökyüzüne bakarak ağladım.
Elinden tutup uzaklara gitseydik, sürekli olarak kaçsaydık bu bir çözüm olur muydu? Herkes para için köpek gibi peşimizden koştururken biz onlardan sürekli kaçmak zorunda mıydık? Bir katliamın, bir krizin, bir doğal afetin bile çabucak unutulduğu dünyada bizim soygunumuz sırf ucunda para olduğu için unutulmuyordu. Amacımız bu değildi ki. Amacımız çok farklıydı ama olmadı işte. İlk denememizde olmadı.
Sabah baktığımda Veronica'yı şehir merkezine bırakmak için ona bakmıştım ama o çoktan gitmişti. Bense kimse görmeden tüymüş ve teslim olmuştum. Oh, Uzakdoğu'dan turist grubum geldi. İsterseniz hapishane günlerimi de bundan sonra anlatayım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the montauk hotel | kim namjoon
FanfictionHenüz hiçbir kitabı yayımlanmamış olan roman yazarı Kim Namjoon ve ortağı, Montauk Oteli'nin gözde simgesi olan Mavi Serçe tablosunu çalarlar. Olaydan bir süre sonra ortağı hafızasını sildirir, Kim Namjoon ise hapistedir. ❝ Eğer beni özlerseniz beni...