-9-

437 17 9
                                    

Canlarım görüşlerinizi bekliyorum yorum yapın lütfen :)

Şimdiden teşekkür ediyorum <3

....

Başıma saplanan acıyla uyanmak zorunda kaldım. Ve çok sıcaktı. Üzerinde yattığım elektrikli battaniye kadar sıcaktı. Rahattı. Başım inip kalkınca daha bir sokuldum sıcaklığa.

Başım inip kalkınca mı? Gözlerimi açıp yattığım yere baktım. Gördüğüm şeyle kaskatı kesildim. Baklavalar ve devamında bir baksır. Birbirine dolanan bacaklar ve yapışan göğüsler.

Aman tanrım aman tanrım. Hızla doğrulunca keskin acı yüzünden başımı tuttum.

Üzerimde dünkü giylerim vardı ama badim ve eteğim sıyrılmıştı. Hemen onları düzeltip odaya baktım. E burası benim odam değildi.

Sessizce vınladım. Kendi odamın yanıydı burası. Şerefsiz beni bilerek yanına yatırmıştı demek. Bir kıyafet dolabı olduğunu söylemişti Serkan amca. Odamda iki kapı vardı biri banyoydu. Diğeri de hemen yanında duruyordu.

Direk odaya girdim. " Hay bin kunduz!" Kelimeler ağzımdan istem dışı dökülüverdi.

Oda mağazayı aratmıyordu. Yok yoktu. Spor. Günlük. Ve özel kıyafetler olarak ayrılıyordu. Bir dakika gelinlik miydi o?

Kırık beyaz prenses etek gelinliğe daha fazla bakamadım.

Nike kırçıllı tayt ve yine nike swett çekip aceleyle giydim. Abi sütyen takımlar bile askıda duruyordu. Rengârenk sayısız takım vardı. J-jartiyer mi? Aman tanrım. Serkan amca ne ettin ya?

Ayaklarıma geçirecek bir şey aradım ve ren geyikli terliklerim. Burdalardı. Sevinçle onları giyip aşağı indim.

Hiç susmayan karnıma lanet edip mutfağa daldım. Dolabı alışkanlıkla açıp baktığımda mutlulukla yerimde zıpladım. İçi tıka basa doluydu.

Dolapları talan ettikten sonra tava bıçak tahta vs gerekli olan malzemeleri bulup tezgaha koydum. Önce çay demledim. Sonra ne yapacağımı düşündüm. Mantarlı kaşarlı omlet yapmaya karar verip işe koyuldum. Mantarları hızla doğrayıp kaşarı rendeledim.

Kızgın yağa sırasıyla mantarları çırpılmış yumurtayı ve kaşarı ekledim. İki tane daha yaptıktan sonra kahvaltılıkları dizip oturdum. Afiyetle yemeye başlamıştım ki Poyraz tam önüme oturunca ağzımdaki lokmayı zor tuttum. Uykulu haliyle çok taş gözüktüğünü düşünmemeye çalıştım.

Dün gece olduğu gibi beynime hücum etti. Ona itiraf etmiştim. Kıskandığımı. Bana anlattığı şeyi düşününce içim cızladı. Bana güvenip anlatmıştı. Sanırım.

O acı çekmişti. Küçücük bir çocukken annesi olacak kaltak onu bir herif için harcamıştı. Tıpkı babamın beni kendi canı için harcaması gibi. O kadar içkiye rağmen puslu da olsa hatırlıyordum.

Boğazımı temizleyip çatalı bıraktım. Bana bakmadan çatalımı alıp omletimden kocaman bir parçayı ağzına attı.

Benim omletimi benim çatalımla neredeyse bitirmişti. Bu savaş demekti. Gözlerimi kısarak ona baktım. " Bana baksana sen. Sen beni açken görmediğin için bilmezsin. Benim olanı yalnızca ben bitiririm. Bak hala yiyor. La bebe bırak şunu." Deyip tabağımı çektim.

Baba omuz silkip tezgahın üzerindeki tabağı almak için kalktı.

Tabağı alacakken " Açlık oyunları başlasın" diye bir nidayla sırtına atlayınca " Lan!" Diye anırdı.

Beline bacaklarımı dolayıp geri çekiştirdim. Kolum sızlıyordu ancak önemsemedim. Kimse yemeğimi alamazdı. Bacaklarımı belinden çekmek için ayırmaya çalışınca karnını daha da sıkıştırdım. Boğuk bir ses çıkartınca sırıttım.

BeklenmedikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin