Ertesi gün olduğunda Gülümsün okula gitmek için hazırlanmaya başladı. Bir yandan da dışarıda ki güneşli havaya bakıyordu. Dün de böyle güneşli diye yürümeye karar vermişti lakin düşündüğü gibi olmamıştı. Hatta babasının o yeni, ukala, genç ortağına yakalanmıştı. O adam da kendisinin bile çözemediği ama değişik bir çekim gücü vardı. En usta heykeltıraşların bile böyle bir şaheseri yapamayacağı aşikardı. Her bir ayrıntısından mükemmellik akan bu adamda bir şeyler seziyordu Gülümsün. O adam ona yaklaşınca içi ürperiyordu. Ama elinde bir kanıtı olmadan da bir kâbusa bu derece takılıp kalmanın da iyi olmadığının farkındaydı. Aynı zamanda kendisine has o kokusu tarif edilemez derecede müthiş bir güven duygusu veriyordu Gülümsün'e. Bu karışık hisler Gülümsün'e çok yabancıydı.
Yoğun düşüncelerin içerisinde aşağıya inmeye başladı. Aşağıya indiğinde herkesin çoktan çıktığının farkına vardı. Öylece hiç dokunulmamış kahvaltı masasına baktığında hiç kahvaltı yapmadan gitmiş olduklarını anladı. Kendisi de oturup kahvaltı etmeye başladığında Esin ablası elinde ki portakal suyuyla salona geldi.
- Günaydın kuzum.
- Günaydın ablacığım, çıktılar mı?
- Çıktılar kuzum. Sen de okula gidecekmişsin.
- Oh be sonunda, dün ki başarılı olduğum işlerin ardından rahat bıraktı.
- Sen okulu seviyorsun, dedi soru sorar bir şekilde.
- Yok Esin abla yani sevdiğim için değil. Ben aynı evin içinde bile yüzüme bakmayan insanlarla bir de aynı şirket içinde olmak istemiyorum. Nerdeyse hayatımın her alanını cezaevine dönüştürmeye çalıştırıyorlar.
- Haklısın Gülümsün ama maalesef Halis Bey böyle. Ne isterse o olacak.
- Hayır Esin abla ben artık sırf babam olduğu için onun her dediğini yapamam. Hayatımı ona göre şekillendirmekten bıktım. Yoruldum artık mutlu rolü yapıp mutsuz olmaktan. Esin abla, ben bir şey yaptım.
Aceleyle ve büyük bir suç işlemiş çocuk edasıyla söylemişti son cümlesini.
Esin telaşlı ve merak dolu bir şekilde;
- Ne yaptın kuzum, korkutma Gülümsün söyle hadi.
- Yok Esin abla aslında kötü bir şey değil ama babam ve annem için bir şey diyemeyeceğim maalesef. Ben bir kütüphane de çalışmaya başlayacağım.
- Ne !
- Daha haberleri yok, bugün okula gitmeden şirkete gidip söyleyip, bu işi halledeceğim.
- Gülümsün Halis Bey böyle bir şeye asla izin vermez, gel yol yakınken dön bu işten.
- Versin veya vermesin. Ben kendim bir şeyler yapmak istiyorum artık. Onun o sıkıcı şirketinden ise kitapların arasında olmayı daha çok istiyorum. Ben sevdiğim şeyleri sadece istediğim için yapmak istiyorum. Oysa babam beni kendisine benzetmeye çalışıyor. Sırf o istediği için sevmediğim şeyleri yapmayacağım.Esin Gülümsün'ün aile içinde neler yaşadığını görebiliyordu. Haklı olduğunu da biliyordu. O yüzden .
- Çok haklısın kuzum.
- Şimdi şirkete gidip bu işi halledeceğim. Onlara ben izin almak için değil sadece haber vermek için gideceğim.
- Tamam kuzum, dikkatli git.
- Tamam ablacığım, görüşürüz.
- Görüşürüz kuzum.
Gülümsün dışarıya çıktığında bu defa işini garantiye almak için hemen bir taksiye atladı. Şirketin adresini vererek, düşünceleriyle boğuşmaya başladı. Ne kadar korkmuyorum dese de korkuyordu. Babası Halis Bey'in sınırı yoktu çünkü. Taksi durduğunda ücreti ödeyip inmişti. Şirketin önünde durarak, büyük puntolarla Baysal Holding yazan görkemli yazıya bakıp ciğerlerine derin bir nefes çekerek merdivenlerden yukarı çıkmaya başladı.
Asansöre geldiğinde aklına dün ki anı gelmişti. O adamda ne vardı bu kadar, bu derece aklını kurcalayan. Asansörde yönetim katı olan 14. kata basmıştı. Asansörün kata geldiğini bildiren sesiyle indi ve odasının önünde ki sekretere gergin adımlarla yürümeye başladı.
- Musait mi?
- Bir dakika efendim, diyerek eline aldığı telefonla Halis Bey'i arayıp izin istedi.
Buyrun sizi bekliyorlar Halis Bey!
İçeri girdiğinde Batur'la karşılıklı oturmuş, kahve içerek sohbet eden bir adet Halis Bey ile karşılaştı. Bir an keşke gelmeseydim, dedi içinden. Zaten bu adamla buraya kadar karşılaşmaması bile mucizeydi.
- Merhaba kızım, hoşgeldin!
- Hoşbuldum babacığım.
İşte yine başlamıştı. O bakışlar. Bu adamın kendisiyle ne alıp veremediği vardı anlamıyordu. Batur da;
- Hoşgeldin !
- Hoşbuldum, umarım önemli bir görüşmeyi bölmüyorumdur.
- Yok kızım, öyle önemli bir şey değildi. Ama senin buraya gelme sebebin önemli sanırım. Okula gitmeyip buraya geldiğine göre.
- Evet, önemli.
Batur bu sırada"Halis Bey ben gideyim artık ofisime, malûm işler, aksatmamak gerek", diyerek ayaklandı genç adam.
- Tamam görüşürüz, kolay gelsin Batur.
- Sağ olun, Halis Bey.
Başıyla Gülümsün'e de selam verip ayrıldı odadan.
Gülümsün Batur odadan çıkar çıkmaz ne zamandır toplamaya çalıştığı cesaretiyle birlikte "Baba ben artık çalışmak istiyorum, okul haricinde de."
- Bu ne acele yavrum, okulun bitsin öyle başlarsın, şirket kaçmıyor ya. Anladım ben, sen burada çalışmayı çok sevdin o yüzden böyle diyorsun.Ama istediğin zaman gelip burada çalışabilirsin.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Maviye Tutulan Siyah
Ficción GeneralHiçbir sır sonsuza dek saklanamaz. . Bu hayatın karşımızda görüp bildiklerimiz kadar göremediğimiz, bilemediğimiz muamma tarafları da vardır. Çoğu bilinmezlik onlarla karşılaştığımızda bir tokat gibi çarpar yüzümüze tüm çıplaklığıyla. O an inanamayı...