-Hadi devam et Gülüm, devam et meydan okumaya !
Gülümsün bu kadar yakın olmanın akıl sağlığını bozduğunu düşündü.
Bir cümle aradı zihninde. Aklının içinde; adım atacak yer yoktu. Duyguları ele geçirmişti zihnini..
-İşte bu yüzden Gülümsün !
Batur Gülümsün'ün sıkıca tuttuğu kollarını bıraktı. Gülümsün'ün kollarını elleriyle sıvazlamasından ve yüzünde ki acı çeker ifadeden, kollarını çok sıktığını fark etti Batur. Gülümsün kendisini hâlâ izleyen ve yüzünden tek bir duygu ifadesi anlaşılmayan adama baktı. Sinirlenince nasıl bu kadar gözü dönüyordu. Batur'un kendisinden beklenmeyecek bir cümle işitti kulaklarında.
-Özür dilerim.
Gülümsün gerçekten bunu beklemiyordu. Batur gibi kasıntılı egosu tavan yapmış birinden bu cümleyi duyabilmek gerçekten inanılmaz geliyordu.
-Lütfen benden uzak dur !
Gülümsün arkasını dönüp yürümeye başladı ve aklında ki tek düşüncesi caddeden karşı caddeye geçerek bir taksiyle eve gitmekti. Batur her şeyi mahvetmişti. Kıza yaklaşmak şöyle dursun onu iyice kendinden uzaklaştırmıştı ve öylece arkasından izlemeye devam ediyordu. Telefonu çaldı ve telefonun ekranına dahi bakmadan cevaplayarak, çalan telefonu kulağına götürerek dinlemeye başladı karşı tarafı.
-Sen ne yaptığını zannediyorsun Batur?
-Ben aslında yaklaşmaya-
-Şu an seninle yakın olmaktan ziyade, senden kaçar gibi bir hali var. Aferin sana!
-Bak, bunu düzelteceğim tamam mı?
-Evet, öyle yapacaksın. Çünkü, bu kadar emek bir çırpıda çöpe gidemez anladın mı evlat?
-Anladım, Semin baba.
Batur kızın takibini Rüzgar'a devrederek eve gittiğinden emin olduktan sonra şirkette ki işlerini rahat bir kafayla yapmaya çalıştı. Akşama kadar çalışmaktan çok aklını şu kız kurcalıyordu. Ondan nefret ediyordu, aynı zamanda kendisini çeken bir şey vardı onda. Buna anlam veremiyordu. Yeni bir toplantıdan çıkıp, kendi odasına geçti ve kravatını gevşetip başını pencereye dayadı ve şirkette çalışanların yavaş yavaş dağıldığını gördü.
Düşündü bugünü. Gülümsün'e patladığı o anı. Nasıl sinirlerine hakim olamıyordu. Şöyle biraz sakin kafayla düşününce aslında Gülümsün çok duru, temiz, pırıl pırıl ve fazlasıyla güzel bir kızdı. Peki ona duyduğu bu öfke nereden geliyordu? Aslında cevap belliydi. Halis Baysal. Babası ona öfke duyması için çok yeterli bir sebepti. Peki bunda onun suçu neydi? Neyse ne? Onun kızı olması bile yeterli bir sebepti Batur için. Böylesine gözü dönmüştü ve korkunç bir intikam duygusu kaplamıştı içini.
Peki ya bugün hastanede olanlar. Orada ki hemşireye neden bu kadar sinirlenmişti. Daha doğrusu hemşireye sinirlenip, sinir patlamasını Gülümsün'e yansıtmıştı. Hemşire ona asılmaya çalışıyordu ve bunu görünce delirmişti. Ama Gülümsün'ün burada da bir suçu yoktu. Ve bunu fazlasıyla fiziksel olarak da yansıtmıştı. Daha fazla düşünmeyi istemediği için şirketten çıkıp, otoparka giderek arabasına bindi ve soluğu Semin babanın yanında aldı.
-Hoş geldin Batur!
-Hoş buldum Semin baba.
-Geç otur.
Batur salonda ki şöminenin önünde ki koltuklardan birine oturdu.
-Bak evlat, seni çok sevdim ben ama böyle fevri hareketler hiçbir zaman bize yardım edemez, dolayısıyla hedefimize de ulaşamayız. Lütfen bundan sonra biraz daha dikkatli ol. Bugün sizi izliyordum. Sen kıza ne yaptın bilmiyorum ama kızın gözleri dolu doluydu. Karşıya geçiyordu kaçar gibi.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Maviye Tutulan Siyah
General FictionHiçbir sır sonsuza dek saklanamaz. . Bu hayatın karşımızda görüp bildiklerimiz kadar göremediğimiz, bilemediğimiz muamma tarafları da vardır. Çoğu bilinmezlik onlarla karşılaştığımızda bir tokat gibi çarpar yüzümüze tüm çıplaklığıyla. O an inanamayı...