Halis bey, ne kadar şirketin hisselerinin bölünmesinden rahatsızlık duysa da başka yapabileceği bir şey kalmamıştı. Ya öylece göz yumup, şirketi batacaktı ya da küçücük bir umut çok zor da olsa birisi bu batmak üzere olan şirketin hisselerini bölüşüp şirketini batmaktan kurtarmak için ona yardım edecekti. Ve bu biri, yani o küçücük umut gerçekleşti.
Batur Haznedaroğlu. Evet, Halis Baysal'ın yeni ve şu yaşına kadar ki tek şirket ortağı. Halis bey, bu adamın nereden çıktığını bilmiyordu. Ama tabii ki, öylesine biriyle ortak olamazdı bu genç adamın geçmişini araşttırtmıştı. Geçmişi temiz ve gerçekten başarılı bir iş adamı olmuştu bu genç yaşında. Tereddütleri olsa dahi başka bir çaresi yoktu.
Gülümsün uyandığında kendine gelebilmek için büyük bir çaba harcamıştı. Gördüğü kâbusun etkisi ile hâlâ tir tir titremesine ve ağzından çıkan hıçkırıklarına engel olamıyordu bir türlü...
Nihayet biraz da olsa kendine gelebildiğinde o yeni tanıştığı yakışıklı ve aynı zamanda ürkütücü adamın bu derece kâbuslarına girebilmesine anlam veremiyordu. Kâbusunda kendisini karanlık bir yere doğru sürüklediğini bileğinden sertçe çekiştirerek canını yaktığını, delice ağladığını ve o hâlde bile adamın yüzünde en ufak acıma hissi şöyle dursun, acımasız gülümsemesini yüzünden silmediğini, kendisi kaçmaya çalıştıkça debelendiğini ama bunu başaramadığını görmüştü. Ve zaten zar zor o kötü rüyadan ayılabilmişti.
Banyosuna geçerek rutin işlerini halletti. Giyinmek için giysi dolabının kapağını açtı. Siyah volanlı bir etek ve mürdüm renginde salaş bir bluz giymişti. Ayaklarına ise lita topuklu siyah bir ayakkabı giymişti. Aşağı kata indiğinde kahvaltı masasının hazır olduğunu gördü. Hemen arkasından ise Halis Bey ve Aslı Hanım indiler. Herkes masada ki yerlerine geçerken Esin çaylarını doldurup, "Afiyet olsun efendim.", diyerek yanlarından ayrıldı. Her zaman ki gibi aralarında ki tek diyalogları kuru, ifadesiz bir "Günaydın", olmuştu. Kahvaltı boyunca devam eden sessizliği bozan Halis Bey olmuştu. "Gülümsün bugün benimle beraber şirkete gelip biraz işleri anlamaya çalışarak işler hakkında az çok bilgi sahibi olmanı istiyorum."
Gülümsün tam ağzını açıp bir şey diyeceği sırada Halis Bey'in tabağına bakarak konuştuğunu ve daha söyleyeceklerinin bitmemiş olduğunu anladı. Zaten ne zaman adam akıllı yüzüne bakarak konuşmuşlardı ki kızlarıyla. Hiçbir zaman. "Bak hemen hemen senin yaşıtın bir genç adam nasıl başarılar kazanıp, çok ünlü bir şirkete hissedâr olabiliyor." Gülümsün babasının son lafından sonra içten içe güldü, çünkü ne zaman kazandığı başarılar onların ilgisini çekti ki. Hatta sırf ilgilerini çekebilmek adına bilerek kötü notlar aldığı bile oldu ama maalesef yine en ufak dikkatlerini bile çekememişti. Daha sonra ise bu yaptığının kendisine ilerde eksi bir şekilde döneceğini düşündü. Kendi ayakları üzerinde durup bu soğuk ve uzak aileden tamamen kaçıp gidecekti.
"Ben okula gitmek istiyorum, şirketle ilgili bir gelecek düşünmüyorum." diyince Halis bey sinirinin son raddesiyle ve büyük bir gürültüyle masadan kalktı.
"İster düşün, ister düşünme Gülümsün Hanım, geleceksin işte o kadar. Sana sormadım, gelmeni istiyorum dedim ve sende bu isteğimi yerine getireceksin."
Ve Halis bey sinirli adımlarla kapıya doğru yöneldi ve sinirinin miktarını göstermek istercesine kapıyı kırarcasına çarparak gitti.
Gülümsün, kapının çarpma sesiyle irkildi ve ifadesiz bir annesine baktı ve yukarı kata çıktı. Odasına girdiğinde makyaj masasının önüne geçerek gözlerinden hücum eden yaşlara engel olamadı. Aynada kendine baktığında ben kimim diyordu? Ama bunun cevabını kendisi de bilmiyordu. Belli bir süre daha ayna karşısında ağlamaya devam ettikten sonra odasında ki banyosuna girerek yüzüne su çarptı ve yüzünü kuruladıktan sonra kızaran gözlerine baktı. Makyaj masasına oturarak eline göz altı kapatıcıyı ve fondöteni aldıktan sonra elinden geldiği kadar kapatmaya çalıştı. Saçlarını da saldıktan sonra hazır sayılırdı. İşlerini hallettikten sonra aşağıya inerek Esin ablasının kahvaltı masasını topladığını gördü. "Kolay gelsin Esin abla, annem çıktı mı?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Maviye Tutulan Siyah
Fiksi UmumHiçbir sır sonsuza dek saklanamaz. . Bu hayatın karşımızda görüp bildiklerimiz kadar göremediğimiz, bilemediğimiz muamma tarafları da vardır. Çoğu bilinmezlik onlarla karşılaştığımızda bir tokat gibi çarpar yüzümüze tüm çıplaklığıyla. O an inanamayı...