29

3.6K 446 483
                                    

10K olduk, çok duygusalım cidden

hepinize çok teşekkür ederim. bu kurguyu sevdiğiniz için çok teşekkür ederim 🥺💖

"bir haftadır suga-san ile daichi-san'ı everme planların yüzünden benimle ilgilenmiyorsun." bu cümle asahi-san'dan çıkmıştı. korkutucu bulduğum bebek ruhlu adamdan yani. hâlâ arada sırada tırsıyordum ve kageyama'ya yanaşıyordum ama cidden tam bir bebekti. muhtemelen noya'san üstteydi hatta. o biçim bir bebek yani.

gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım. tanaka-san da gülmemek için dudaklarını kemiriyordu.

"haklı bir isyan." noya-san sevgilisine agucuk bugucuk yaparken kageyama yanıma çöktü ve iyice dibime girdi. "çok haklı hem de."

"kıyamam lan." saçlarını dağıttım gülerek. "şunların arasını yaptığımızda söz veriyorum bir haftanın acısını çıkaracağız. tamam mı?"

olay şuydu, daichi-san bir kafeye çağırmıştı sugawara-san'ı. bir hafta önce açılmak istemişti ona. ve büyük bir hata yapıp yanına yui'yi de almıştı. yui onların liseden arkadaşıydı öğrendiğim kadarı ile. ve bariz bir şekilde de daichi-san'dan hoşlanıyordu. buluşma esnasında da daichi-san'a fazla yapışıp yılışınca bizim sakin ve soğukkanlı annemiz -nam-ı diğer suga- orayı terk etmişti. twitter grubundan çıkmış, telefonlarımızı açmaz olmuştu. daichi-san ne kadar evine gidip kapıyı açması için yalvardıysa da hepsi boşuna çabalardı. suga-san sinirlendiğinde tam sinirlenir, öfkesi bir ay dinmezdi. kendimden biliyorum ya. oikawa yüzünden iki gün kendimi odama kapattığımda tıpkı annemmiş gibi nasıl azarlamıştı beni...

kalp yaptığımız kartonların artan kısımlarını çöpe bastıktan sonra etrafa baktım. cidden bayağı dağıtmıştık. kageyama'nın yardımı ile odayı topladım. tanaka-san köşeye geçip kendini depresyona soktu o sırada. tıpkı benim yamaguchi'yi o gözlüklü bambudan kıskandığım gibi noya-san'ı kıskanıyordu o da. hak veriyordum. en yakın arkadaşınız sevgili yapıp sizi boşlarsa bunalıma girmeye elverişli bir psikolojiye sahip oluyorsunuz hemen o an.

yatağıma oturdum yorgunlukla. biz burada kağıttan kalpler yaparken daichi-san neler yapıyordu acaba?

kageyama yanıma oturdu ve bana tebessüm etti. neden tebessüm ediyordu bilmiyordum ama otomatik gülümsedim ve ona sarıldım. yatağa uzanmıştık yavaşça. bacağımı üzerine attım.

"seninle ilgilenmediğim için üzüldün demek?" burnunu öptüm. birkaç gündür benim hep dalgasını geçtiğim vıcık çiftlerden farkımız yoktu. çift kıyafetleri giyip gülerek sokaklarda kovalamaca bile oynamıştık. eminim birisi tıpkı benim eskiden yaptığım gibi bize yüzünü buruşturarak bakmıştır. umurumda mıydı? hayır. hem de hiç.

tanaka-san mızmızlandı. ne dediğini anlamadım. "inş ayrılırsınız." bunu hem noya-san'a hem de bana ithaf etmişti. ve odadan çıktı.

dönüp noya-san'a baktım. biraz şaşkın görünüyordu. "haklı." dedik, kageyama ile aynı anda.

"ben bir bakayım ona, sevgilim." internetten tanıştığı çocuğun yanağını öpüp koşar adım o da çıktı.

"asahi-san," çekinerek bana baktı. cidden dış görünüşü ile tamamen zıttı karakteri. "boyunuz kaç?"

"1.86 sanırım. neden sordun?"

"ben de 1.63'üm." bu onun sorusunun cevabı değildi. sadece noya-san gelene kadar kendini dışlanmış hissetmesin istemiştim ama çok saçma bir giriş yapmıştım. "basketbol oynadığınızı düşünmüştüm ben." hem kageyama'ya sarılıp hem ona baktığım için boynum ağrıyınca doğruldum yatakta. bağdaş kurdum. "yüzücü olduğunuz aklıma gelmemişti hiç."

tebessüm etti. "kendi iş yerlerimden birinde koç olarak çalışıyorum. beş ve dokuz yaş arası ufaklıklara yüzme dersleri veriyorum."

"çok havalı!" kageyama'yı dürttüm. "ben de ses koçu olmak istiyorum. doğrusu, herhangi bir şeyin de koçu olabilirim."

ikisi de güldüler bana. amacıma ulaştığım ve asahi-san ile kaynaştığımız için sevinirken içeri daichi-san girdi.

sustum. kaç gündür uyumuyordu acaba? elindeki poşeti kenara bırakıp çalışma masamın önündeki sandalyeye attı kendini.

"daichi-san," dedim kızabilir korkusu ile sesimi kısık tutarken. "uyumayı denediniz mi hiç?"

"bugün iki saat uyudum." onun için üzülüyordum. suga-san için de üzülüyordum.

ayağa kalktım ve yanına bıraktığı poşeti aldım. "bu nedir?" bakmama kızmadı.

yorgun gözlerle poşete baktı. "aklımda bir şeyler var."

poşetin içindeki kutuyu kendime çektim. kutu cidden büyüktü. koli gibiydi. kutu demek yanlış olurdu. ağır bir şey değildi sanırım içindeki de.

yere bıraktım büyük ama şık şeyi. kapağını kaldırdım yavaşça.

"takım elbise mi?" şaşkındım. "sana mı bu?"

"suga için." kaşlarımı çattım. neden bir takım elbise alırdı ki insan sevdiği insana? "suga bir ay önce bana açılmıştı dolaylı yoldan." yüzünü sıvazladı. "bir sürü takım elbisenin fotoğrafını attı ve birgün benimle evlenmek istersen bununla karşına çıkacağım daichi, dedi. bu o takım elbise işte. bulmak zor oldu."

gözlerim irileşti. "evlenme teklifi mi edeceksin?"

buruk bir gülümseme yayıldı yüzüne. "geç kalmadım mı sence de? liseden beri ondan hoşlandığımı biliyorsunuz zaten. o da biliyor..."

"bu harika bir şey!" neşeyle ayağa kalktım. "diğerlerine söylemeliyiz, hadi." kageyama ona uzattığım eli tuttu ve onu çekiştirmeme de izin verdi. aşağıda konuşan noya ve tanaka ikilisine seslendim heyecanla. "beyler, annemle babam evleniyor kalkın hadi kalkın."

ikisi de kaşlarını çattılar senkronize. "ne saçmalıyorsun oğlum?"

kageyama halime güldü ve bombayı patlattı. "daichi-san suga-san'a evlenme teklifi edecek demek istiyor kısacası."

ve ikisi de en az yarım saat sürecek olan bir şokun etkisinde kaldılar. ben de sürprizi söylemek için yamaguchi'yi eve çağırdım.

"bu düğün harika olmalı!"

birkaç bölüm daha var finale relax

twitter.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin