DÜŞMÜŞ MELEK

393 37 22
                                    

Sevgili okur;
Lütfen bu satırları atlama.
Sana bu notta anlatacaklarım belki seni hiç ilgilendirmeyecek, umursamayacaksın, anlamayacaksın ya da direk okumadan geçeceksin.

Hiç önemli değil sana saygı duyuyorum.

Ama şunu bil ki ne yazıkki bu kitabı 6 senelik wattpad üyesi ve okuyucusu olarak intiharın eşiğindeyken yazmaya başlıyorum.

Hayat ne yazıkki bana küçük yaşta yaşamamam gereken şeyleri bizzat yaşattı, öldürdü, diriltti ve tam toparladım derken tekrar tekrar yıktı.
Bu kitabı nasıl bir ruh haliyle yazdığım hakkında hiç bir fikrim yok.
Yalnız insanların beni anlayacağını biliyorum. İnsanın etrafında kimse olmayınca ve haliyle kafası boş olunca aklından hep bir kitap kurgusu oluşuyodur
Ben her yalnız kaldığımda kafamda kurduğum bu kurguyu hep büyüttüm
6 senelik yalnızlığımın ve beni hayata tekrardan tutacağına inandığım ilk kurgum "KIZIL YARATIK"a hoşgeldin.
Umarım beğenirsin
Saygılarımla...








BÖLÜM:1
DÜŞMÜŞ MELEK

Yağmurlu havanın esintisi yüzümü okşarken, elimdeki kolyenin ucunu sıkı sıkı avucuma bastırıyordum. Sanki bana güç vericekmiş gibi, sanki beni içine çekecek ve bu olanların hiç biri olmadı diyip bana teselli verecekmiş gibi hissediyorum.

Ne yazıkki bu imkansız

4 senedir her gün her saat her saniye yüzüme tokat gibi vuran gerçek sayesinde asla ama asla olanları unutamıyorum
Keşke yapabilsem keşke geçmişe dönüp herşeyi değiştirebilsem. Yada keşke kendimi öldürebilsem.
Ne yazıkki sonuncusu dahil hiçbirini yapabilcek gücüm yok.

4 SENE ÖNCE

Hırkamın önünü ilikleyip yerdeki su birikintilerine basmamaya çalışıyordum. eve dönüş yolunda cebimden çıkardığım mor kulaklıklarımı soğuktan kıpkırmızı olmuş minik kulaklarıma soktum. Kırmızı botlarım, kırmızı kaşe paltom ile kesin küçük kız çocuklarına benziyorumdur. Dışardan bakan birisi beni 12 13 yaşındaki bir kız çocuğu sanabilir.
Gerçi zaten beyin yaşım kesin o kadardır da neyse.
Ellerimin gittikçe soğuktan titremesiyle daha hızlı adımlar atmaya başladım. Sonunda evimizin olduğu sokağa gelince soğuğa daha fazla dayanamayıp koşar adımlarla evin kapısına geldim.
Anahtarları kıpkırmızı olan ve soğuktan kaskatı olmuş ellerimle çıkarmaya çalışırken düşündüm, acaba kaç saattir dışardaydım. İnat edip daha fazla müzik dinlemek için yürümeyip otobüse binseydim bu kadar üşümezdim sanırım.
Ama umurumda değildi, insanın kafası dolu olunca bi an herşeyi unutup müziğin dinlendirici ritmine bırakıyor kendisini
Daha fazla oyalanmayıp kildi açtıktan sonra dört katlı turuncu binaya girdim.

Evimiz

Ben, ablam ve küçük kardeşimle olan mutlu yuvamız.
İki ay öncesine kadar gerçekten mutluyduk.
Ta ki olmaması gereken ve domino etkisi yaratan o olaydan sonra hayatım tepetaklak oldu.

Beni anılarımdan alıp getiren hemşirenin kapıyı tıklatan sesi oldu. Kapıyı yavaşca açıp ne yaptığıma baktıktan sonra gülümseyerek girdiği gibi çıkması bir oldu.

Hala kendime zarar vereceğimi sanıyolardı.

Derin bir iç çekip içimden bana en büyük zararı insanlar verdi diye düşündüm

Ne yazıkki anlatacak ne gücüm ne dermanım vardı.

Kapıyı yavaşça açıp içeriye kısa bir göz gezdirdikten sonra botlarımı çıkarıp paytak paytak yürümeye başladım.

KIZIL YARATIK Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin