*Değiştiremeyeceğiniz bir iş görürseniz, onu değiştiren Allah oluncaya kadar sabredin.
(Hadis-i şerif)
************************************************************************Annem sabah namazı için odama geldikten sonra bende banyoya geçmek üzere kalkıp abdest aldım. Salona, babamın arkasına, annemin yanına geçtim. Babamın tekbiri ile cemaatle namaza durduk.
Babam, namazımızı bitirdikten sonra dua edip odasına çıktı. Bizde annemle tesbihatlarımızı yapıp odalarımıza geçtik. Ben bugün ki toplantıdan dolayı çok heyecanlıydım ve namazdan sonra uyuyamadım.
İşe gitme saatini beklemekle beraber tasarımlarımın üzerinden geçtim. Bir an önce gitme vakti gelsede şu heyecandan kurtulsam. Gerçi toplantıda daha da heyecanlanacağımı düşünüyorum.
Veee sonunda saat 7.30 oldu. Hazırlanmaya başlasam iyi olur.
Öyle böyle babamla evden arabaya binmek üzere çıktık.
Yol boyu ben heyecanımdan konuşamadım. Babamda sessizliğini koruyordu. Ben kendimi toplantıyı düşünmeye o kadar çok kaptırmıştım ki şirkete geldiğimizi fark etmemişim bile. Neyse babamla birlikte girişe gittik. O kendi odasına gitti bende kendi odama gitmekle beraber etrafıma, Nergiz'e, bakınıyordum. Belki görürüm, dün ne olduğunu öğrenirim diye ama nafile. Ortalıkta görünmüyor. Bende odama doğru yol aldım. İllaki görüp soracaktım ne olduğunu.Can sıkıntısından ne yapsam diye düşünürken aklıma abim geldi. Bir arıyayım da bakalım ne yapıyor. Telefonumu elime alıp rehberden GICIK ismini bulup yana kaydırdım. Çalıyor...çalıyor...çalıyor ve açıldı.
"Selamün aleyküm abilerin en tatlısı, nasılsın?"
"Aleyküm selam. Vayy, hayırsız bir abisi olduğunu hatırlamış. Hayrola bir işin mi düştü?" vay be ben bir arıyayım nasıl, n'apıyor diye halini hatrını sorayım diyorum onun kurduğu cümleye bak, öyle olsun bakalım.
"Birincisi ben işim düşünce aramıyorum seni merak ettiğim için aradım. İkincisi sen çok hayırlısın, hergün arıyorsun sanki. Biz aramasak senin arayacağın yok. Eve gel demesek senin eve geleceğin yok." kırılmıştım.
"Şaka yaptım şaka. Sende alıngan olup çıktın. Hem ne olmuş sana, böyle dolmuşsun, içini dökmek için mi aradın, bi' susmadın." dedi.
"Tamam o zaman ben kapatıyorum, seni daha fazla rahatsız etmek istemem" dedim imayla.
"Ciddi misin, gerçekten kapatıcak mısın?"
"Evet" dedim saf saf.
"Konuşsaydık, hem özlemişim seni. "
"Emin misin? Sonra başını ağrıtmayayım" dedim. Özlemişmiş.
"Dedim ya şaka yaptım. Ee nasılsın bakalım, n'apıyorsun?"
"İyiydim seninle konuşmadan önce,birazda heyecanlı tabi"
"Niye heyecanlısın ki?" bak birde duymak istediğini duyuyor.
"Bugün çok önemli bir toplantı olacak ve bende bu toplantıya katılacağım"
"Bu muydu?" ben diyorum UYUZ diye
"Sen şirketle ilgilenmiyorsun, sevmiyorsun diye benimde kursağımda bırakmak zorunda değilsin. Az bi' abilik et be. Hem sen onu bunu boşver de ne zaman geliyorsun onu söyle." biraz bekledikten sonra cevap verdi.
"Benim şimdi işim çıktı sonra konuşuruz İnşaAllah. Haydi Allah'a emanet ol" dedi ve sende dememe kalmadan telefonu kapattı. Hiçbir şey anlamadım ama..
Eveeet, bir on beş -yirmi dakikaya toplantı başlar. Bende gidip biraz dokuma yapan arkadaşlara bakınayım bari.
Hacer adındaki çalışanın yanına geçip örneklere baktım. Bizim şirkette önce halı örneği yapılır sonra fabrikalarda işleme sokulur. Hacer'den izin isteyip yerine geçtim. Biraz dokuma yapsam iyi olur. Şirkette tasarımcı olarak başlamadan önce dokuma yapardım ve bundan çok zevk alırdım. Ta ki babam resim defterimi görene kadar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DOKUMA KRALİÇESİ
General FictionMirza ATEŞOĞLU :27 Zişan KAYALAR :24 Başlangıç tarihi: 07. 06. 2020