Bunu ona ithaf ediyorum,
sevgilerimle...
başlama tarihiniz:
Multi'deki şarkıyla dinlemenizi öneririm.
Keyifli okumalar. ^^
*
Dün gece hiç tanımadığım bir erkeğe,
Sırf sana benziyor diye usulca sokulup "Merhaba." dedim.
*
Yazar'dan
Gökyüzü gitgide karanlığa bürünüyordu. Ay, güneş ile buluşma yerine gelmiş ancak güneşi her gece olduğu gibi yine bulamamıştı. Genç kız, kafasını kaldırıp etrafı aydınlatan aya baktı. "Aynı bizim gibi sevgilim..." diye mırıldandı kendi kendine, sevgilisinin onu duymasını umarak. "Ay hep gecenin peşinde ancak yakalayamıyor bir türlü... Sen güneşsen ben ay mıyım? Neden rastlaşamıyoruz biz? Ya da sen hep peşimdesin de ben güneş miyim?"
Kimsecikler yoktu sahil kenarında. Sadece içmeye gelen birkaç çocuk görmüştü, onların yanından da hızlıca geçip gitmişti zaten. Çok tekin olmasa da denizi gece daha çok severdi. Güneşin altında masmavi gözükürken değil de karanlıkta simsiyah olunca daha güzel gibiydi. Daha siyah ve daha sonsuz...
Saat ilerledikçe soğuk da kendini belli ediyordu. Uzun, siyah paltosunun önünü kapatmak için kafasını eğmişti ki gözü bankların birinde yalnız başına oturan adama takıldı. Ayın hafifçe aydınlattığı yüzü zar zor da olsa seçebilmişti. "Allah'ım lütfen bu sefer hayal olmasın..." diyerek adama birazcık yaklaştı. Yaklaştıkça belirginleşen yüzü kalbinin hızlanmasına neden olmuştu. Ne uçuşan paltosu ne de soğuyan bedeni umrundaydı... Sadece bankta oturan ve düşünceli bir şekilde denizi izleyen adama odaklanmıştı. Adama biraz daha yaklaşıp sesini kontrol etmeye çalışarak "Merhaba..." dedi. Adam, birden irkilerek baktı karşısında adeta bir ceset gibi duran kıza. Kız ise adamın yüzünde en ufak bir kendisini tanıdığını belli eden mimik arıyordu. "Merhaba?" dedi o da kaşlarını çatıp. Bu merhaba deyişinden onu hatırlamadığını anladı, sırf moralini bozmamak için "Belki ben çok değişmişimdir, tanıyamamıştır..." diye geçirdi içinden. Genç kız gözlerini adamdan ayırmadan yanındaki boşluğa oturdu yavaşça. Elini adamın yüzüne yaklaştırıp birkaç santimetre uzağında durdu. "Ona..." dedi dolan gözlerine ve titreyen sesine aldırış etmeden. "Ne kadar da benziyorsun..." Adam anlam veremeyerek ilk önce yüzünün hemen yanında duran kızın oldukça zarif eline baktı. "O?" diye sordu kime benzediğini öğrenmek için. Kız, bu sefer de yanıldığını fark edip hayal kırıklığına uğramış bir ifadeyle iki elini kucağında birleştirip önüne döndü. Burnunu çekip kafasını geriye doğru attı. "Bir an cidden o olduğuna inanmıştım..." dedi adamın sorduğu soruyu duymamış gibi. Geriye attığı kafasını hızlıca düzeltti ve tekrardan adamın yüzüne baktı. O olmadığını bildiği halde yüzüne baktıkça sevgilisine bakıyormuş gibi hissediyordu, bir saniye bile kaçırmak istemedi gözlerini.
Adam ise olayı hala kavrayamamıştı. Dakikalardır yüzüne bakan kızdan korkmalı mıydı bilmiyordu... Rahatsız olduğunu belli etmek istemiyordu ancak istemsizce oturuşunu düzeltip kendini biraz kenara çektiğinde genç kız adamın rahatsız olduğunu düşünüp dalıp gittiği yüzünden döndürdü başını. Yine bir ümit acaba o mu diye düşünüp son şansını denermiş gibi "Hatırlıyor musun beni?" diye mırıldandı. Adam hayatında hiç görmediği kıza ne demesi gerektiğini bilmiyordu, ne derse kalbi kırılacak gibiydi. "Seni daha önce hiç görmedim..." dedi adam çekinerek. Kız, dolu olan gözlerine birazcık umut ekleyip yine döndü adama. "Belki hatırlıyorsundur... Değiştim şu anda, eskiden böyle değildim. Üç yıl öncesini bir düşünsene?"
Adama söylediklerinin yanında bir de içinde yalvaran bir kız vardı. "Ne olur," diyordu dışa yansıtamadığı kız. "Lütfen o ol, ne olur..."
Adam, kızın ısrarcı tavrı karşısında acaba tanıyor muyum diye düşünüp üç yıl öncesini düşündü. Ancak imkanı yoktu, genç adam üç yıl önce hapishanedeydi.
Bunu söylemeyerek hala düşünüyormuş gibi "Yok..." dedi.. "Hatırlayamadım."
Genç kız kafasını denize çevirip derin bir nefes aldı. Kafasını yine sağa çevirmek istiyor, adını bile bilmediği adamın suratına saatlerce bakmak istiyordu. Bu konuda bu kadar istekli olması bir yandan da onu kızdırmıştı. "Acaba sevgilimin yüzünü unuttum da o yüzden mi sürekli ona benzeyen bu yabancı adama bakmak istiyorum?" diye sorguluyordu kendini. Hala ona bakan adama kaçamak bakışlar atarken "Hayır..." dedi iç sesi. "Unuttuğun için değil, tekrardan hatırlamak istediğin için."
Adam, yanında adeta enkazın altından zar zor sağ çıkmış gibi perişan gözüken kızın ona attığı kaçamak bakışların aksine hiç çekinmeden bakıyordu ona. Ne kadar da üzücü, diye düşündü kafasını denize çevirirken. Kim bilir ne olmuştu da bu hale gelmişti bu genç yaşında? Sormaya çekiniyordu, sormayacaktı da. Anladığı kadarıyla kızın bir sevgilisi vardı ve ona benziyordu. "Ona ne oldu?" diye sordu kendine hakim olamadan.
Kız, burukça gülümseyip kafasını yüzünü göreceği için bir hayli heyecan dolu olduğu adama çevirdi. "Bilmem," dedi adamın yüzünde gözlerini gezdirirken. "Birden gitti."
"Yeni mi?"
"Üç yıla yakın oldu galiba, yeni yani." Kız, peşinden bir cümle daha ekledi. "Yani benim için yeni..."
Adam oldukça şaşırmıştı. Kız, üç yıla yakın olduğunu söylüyordu ancak sanki daha dünmüş gibi bir tavrı vardı. Gözünün altındaki morluklar, kurumuş dudakları ve soluk yüzü öyle bir etki bırakıyordu. Söylediği gibi, onun için yeniydi. "Hiç haber almadın mı?"
Kız, bu soruları cevaplamak istemiyordu. Her verdiği cevapta sanki kalbinin üzerine küçük bir iğne batıyordu. Sırf konuşurken yüzüne bakma fırsatı olacağı için onunla konuşuyordu. Ancak bu sefer sorusunu cevaplamadı. Gözlerini, adamın kahverengi gözlerine dikip tanıdık birkaç şey aradı. Hatırlamak istiyordu eskiyi, hatta yaşamak istiyordu. "Eskisi gibi nasıl yaşayabilirim?" diye sordu içinden. Karşısındaki yabancı ama bir o kadar da tanıdık simaya bakıp sanki içinden sorduğu soruyu o da duymuş gibi cevap bekledi.
Ama adam, kıza boş boş bakmaktan başka hiçbir şey yapmadı. Kızın sorusu yine cevapsız kalmıştı. Hep sorardı kendine ve bir cevap arardı kendinde. Bulamazdı. Doğru cevabı asla bulamazdı. Cevapsız soruları vardı bir sürü. Sonunda soru işaretiyle öylece doğru cevaplarını bekleyen sorular... Yardıma ihtiyacı vardı. Tahmin ettiğinden daha çok yardıma ihtiyacı vardı...
Dakikalar geçmeye devam ederken adam artık oldukça rahatsız olmuştu. Kalkıp gitmek istiyordu ancak gözlerinin hemen karşısındaki dolu gözler ona engel oluyordu. Kız, adamın gitmek istediğini anlamış gibi yalvararak baktı ona. İçinden "Lütfen Allah'ım..." diye dua etmeye başladı. "O da mı hemen gidecek yoksa? Birazcık daha... Çok çok azcık daha kalsın burada, en azından ben yüzünü tekrardan aklıma kazıyana kadar..."
Ne yazık ki adam kızın duasını yine duymamıştı. Usulca oturduğu yerden kalktı. Kız, elini uzatıp adamı kolundan tutmamak için zor duruyordu. "Bana müsaade artık..." dedi adam hata edip etmediğini düşünürken. "Hoşçakal ve alış artık. Bu böyle gitmez." Tavsiye verdiğini sanarak hafifçe gülümsedi. Peşinden de kıza arkasını dönüp evine doğru yürümeye başladı.
Adam biraz uzaklaşınca "Alış artık..." diye tekrarladı kız hala arkasından bakarken. Ne kadar da kolay geliyordu yaşamayana... Herkes aynısını söylüyordu. Oysaki kız bu üç yıl boyunca sevgilisinin yokluğuna alışmayı bir kez bile aklına getirmemişti. Sanki alışırsa onu unutacakmış gibi hissediyordu. Onu unutmak istemiyordu. "İstemiyorum..." dedi bu sefer ayağa kalkarak.
Hızlı adımlarla yürümeye başladı. "Alışmak istemiyorum." diye fısıldadı birkaç metre ötesindeki adama bağırdığını düşünerek.
Ve ellerini pantolonunun cebine atmış gecenin karanlığında usulca kaybolmaya başlayan adamın peşine takıldı...
*
Selamlar, Multi'deki şarkıyı dinleyince aklıma bu tarz bir kurgu geldi, yazmak istedim.
Oy atıp düşüncelerinizi belirtirseniz çok mutlu olurum.
Hoşçakalın.
<3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
saudade
ChickLitSaat ilerledikçe soğuk da kendini belli ediyordu. Uzun, siyah paltosunun önünü kapatmak için kafasını eğmişti ki gözü bankların birinde yalnız başına oturan adama takıldı. Ayın hafifçe aydınlattığı yüzü zar zor da olsa seçebilmişti. "Allah'ım lütfen...