Mis gibi parfüm kokusu.. Bu bu koku sanki, dark bir parfüm kokusu gibi.. Güneşin gözlerime intikam alacak gibi vurmasıyla uyandım.. Kimin odasında olduğum zerre kadar umurumda değildi. Sadece Taeyong'un odasında uyanmayı dilerdim.
Yukhei.. Yukhei bu.. resmen beni evine getirmiş. Şu an karşımda yarı çıplak bir şekilde sırıtıyor..
"Güzel uyudunuz mu prenses?" dedi boynundaki havluyla saçlarını kurulayarak.
"Sen.. Pislik.. Neden getirdin beni buraya?"
"Ahh! Hadi ama güzelim, benimle uyurken bir şey demiyordun!" yataktan kalktım ve sert bir şekilde ona tokat attım.
"Bana bulaşma Yukhei!" ve kapıdan çıktım ama çıkarken onun dediği iğrenç sözleri duydum.
"Buraya gelip yatağımda uyuyacağın günleri iple çekiyorum Soo Jin!"
.
.
Koltukta oturmuş ayaklarımı kendime çekmiş yalnızlığımla beraber ağlıyordum. Yüzümü tavana tuttum ve ağlayarak konuşmaya başladım.
"Seni özledim.." dedim boğazımda düğümlenen sesimle.. O sırada kapı çaldı. Ayağa kalktım ve kapıyı açmaya koyuldum. Lalice gelmişti ve beni öyle görünce biraz şaşırmıştı.
"Noldu sana Soo jin'im?" dedi kollarını bana sararak.. Ne diyecektim? "Sevgilin için ağlıyormuyum?" diyecektim. Kollarımı ona sardım ve sımsıkı sarılmaya başladım. Aynı zamanda göz damlalarım onun omuzuna düşüyordu. Koltuğa oturduk ve ben kafamı Lalice'in ayaklarına koydum.
"Anlatmak istermisin canım?" kısık çıkan sesimle konuşmaya başladım.
"Hayır!"
"Peki sen bilirsin!" gözlerimi kapadım ve uykuya dalmaya çalıştım. Ama Lalice'in telefonuna çalmasıyla gözlerimi açtım. Galiba Taeyong aramıştı ve Lalice konuşmaya başladı.
"Efendim Taeyong?"
"..."
"Aşkım Soo Jin iyi değil gelemem!"
"..."
"Aşkım iyi değil diyorum anlamıyormusun?"
"..."
"Off tamam Taeyong kapatıyorum!" dedi ve kapattı. Kafamı kaldırdım ve kızaran gözlerimle Lalice'e bakmaya başladım.
"Lalice istersen gidebilirsin."
"Hayır canım! Ben kalıyorum azıcık enişten beklesin" dedi gülümseyerek. Zorla gülümsedim. Ne yani eski sevgilim eniştem mi? Kapı çaldı ve Lalice bakmaya gitti. Gelen kişiler Mark, Jaehyun ve Taeyong'tu. Taeyong elindeki çiçeği Lalice'e verdi ve yanağından öptü. Lalice ise kollarını bağdaş yaptı ve trip atar gibi davranmaya başladı.
"Gidermisin Taeyong?!"
"Aşkım küsmüsün bana?" dedi yine yanağından öperek.
"Yaa ben sana küs olurmuyum hiç?" dedi ve Taeyong'a sarıldı.
Ben bunların böyle hareketlerini görmek zorundamıyım? Koşarak odama çıktım. Kapıyı kilitledim ve yatağıma uzanıp sessizce ağlamaya başladım.
.
"Bu kıza noluyor yaa? En iyisi ben gidip bakayım!" dedi Lalice, Taeyong'tan ayrılarak. Taeyong Lalice'in bileğinden tuttu ve durdurdu.
"En iyisi ben gidip bakayım!" dedi ve merdivenlerden çıkmaya başladı.
Taeyong Soo jin'in odasının kapısının yanına geldiğinde, duraksadı.. Garip bir duygu bardı içinde. İçeriden gelen ağlama sesleri kalbine saplanıyordu bir hancer gibi. Kapıyı çaldı ve konuşmaya başladı.
"Soo jin.. açarmısın?" Soo jin yatağından kalktı ve bir ruh gibi yürüyerek kapıyı açtı. Taeyong Soo jin'i öyle görünce çok şaşırmıştı. Yatağa oturdular ve Taeyong yere bakarak konuşmaya başladı.
"Biz artık olamayız Soo jin.. Ben artık seni sevmiyorum Soojin.. Sevemiyorum seni.."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ᴇsᴋɪ sᴇᴠɢɪʟɪᴍ ᴇɴ ʏᴀᴋıɴ ᴀʀᴋᴀᴅᴀşıᴍʟᴀ sᴇᴠɢɪʟɪ!
FanfictionNeden? Neden herşey böyle olmak zorunda?.. Lee Taeyong gözlerimin içine baka baka sevgilinle flörtleşiyorsun. Canım ne kadar yanıyor biliyor musun? Sen Lalice'e "seni seviyorum" derken benim gözümde hep eski hatıralarımız canlanıyor.. Peki sen ne ya...