Kendime gelmem gerektiğini biliyordum. Hem Atlas eskisi kadar olmasada arada gözyaşı dökmeye devam ediyordu.
Hâlâ bana sarılıyordu.
Sahi bu adama ne olmuştu?"Atlas tamam. Lütfen daha fazla ağlama."
Başını sarılırken yasladığı göğsümden çekip mavilerini bana çevirdi. Çok farklı bakıyordu. Sanki bir şey anlatmak ister gibi. Bir şeyden dolayı özür diler gibi. Ama bu bakışın biraz önce yaşanan takip meselesiyle alakası olduğunu düşünmüyordum."A-affet" mavileri öyle farklı bir renge bürünmüştü ki.
"Tamam yaa affettim. Üzülme sende. Tamam mı?"
"Tamam." Onun aksine yüzüme samimi bir gülümseme yerleştirdim.
"Hadi gel buradan gidelim. Sende beni korkutmanın cezasını öde."
"Korkmalı mıyım?" Birden kahkaha atmaya başladı.
Gülüşü güzel adam sen hep gül. Bir süre sessizce gülüşünü izledim. Cevap vermememin üzerine Atlas biraz endişelenmiş gibi."Hey iyi misin? Daldın. Asel." Ben hipnotize olmuş gibi Atlası izlerken o yeniden kısa süreli de olsa kahkaha atmaya başladı.
"Asel sen yoksa beni mi izliyorsun? Çok yakışıklıyım değil mi? Ben olsam bende beni izlerdim." O gülmeye devam ederken ona göz devirip onu arabalara doğru sürüklemeye başladım.
"Hadi hadi boş yapma. Bir yere gidelim de yemek yiyelim. Acıktım ben. Sonra cezana karar veririm."
"Utandın mı sen?" Çıldırtırdı bu çocuk insanı.
"Yaa saçmalama yürü hadiii."
Ona söylenirken ikimiz de arabalarımıza binmiştik. Atlas'ı ne kadar terslesem de ondan etkilenmiyor değildim. Sanki biri bizi birbirimize çekiyor gibiydi. Ona bağlanmak istemiyordum. Ama bunu benliğime her hatırlattığımda kendimi mavilerinde buluyordum. Onda bir şeyler vardı. Hem beni kendine çeken hemde anlamlandıramadığım bir şeyler.
Bunu ona sormayı aklıma not edip gördüğüm ilk lokantaya benzer küçük bir yerde arabamı durdurdum. Atlas hemen arkamda olduğu için o da durmuştu. Hoş bir mekandı.
Ben geldiğimiz bu küçük yerin manzarasını incelerken Atlas çoktan oturmuştu.İstanbulda böyle bir yerin varlığından bile haberim yoktu. Evet İstanbul da yaşıyorum. Maalesef. Ben mutlu değilim burada. Hayatım boyunca hep sakin bir yaşantı istedim. Ve öyle yaşamaya çalıştım. Ama İstanbul benim düzenimi bozuyordu.
Fazla hareketliydi. Ve bu benim hiç hoşuma gitmiyordu.Ama geldiğimiz bu mekânda az da olsa huzur bulduğumu düşünüyordum. Tam o ensemde birinin nefesini hissettim. Kalbim iznimi almadan çoktan hızlanmaya başlamıştı.
"Asel gel hadi. Yemeğini ye sonra izlersin etrafı. Tabi yemekten sonra burayı izlemeye vakit bulabilirsen." Ona doğru dönmeden aynı onun gibi fısıltılı bir sesle.
"Ne demek vakit bulabilirsen?" Vücudumu kendine doğru çevirdi. Hafiften güldü. Kulağıma yaklaştı. Sanki sır veriyormuş gibi fısıldadı kulağıma.
" Beni izlemekten vakit bulabilirsen izlersin etrafı."Bu yakınlık ve söylediği bu söz kızarmama yetmişti. Onu arkamda bırakarak masaya oturdum.
Atlas da hemen ardından gelip masaya oturdu.
Hâlâ gülmeye devam ediyordu. Şerefsiz!"Gülme, yok öyle bir şey."
"Elbette canım elbette yoktur."
Bu söz üzerine masada duran ve normal boyutundan oldukça küçük olan peçeteliği üzerine yemesi bir oldu.
Ah Asel ah şu mavişe nasıl kıydın.
Onu bunu geçin de Froylan çok tatlı bee.
Benden büyük ama onu çocuğum gibi seviyorum kdkvdknrldb
OğluşumSizleri seviyoorum.🌈