Bölüm 4 : Kan

207 16 13
                                    

Kapıyı kırıp, içeri giren adamlar; Colin’i es geçip; direkt bana yönelmişlerdi.İri yarı iki adam kollarımı geri çevirip bükmüş; canımın acısından; çığlık atıvermiştim. Çığlığımla, Colin bana doğru atılmış, fakat  diğer ikisi Colin’i engellemişti.Kolumu büken adamlardan birine, kocaman bir tekme savurmuştum. Savurmanın etkisiyle, kısa olanı beni hızlıca yıkık dökük evin duvarına fırlatmış; yüzünü aniden Colin’e çevirmişti. Bir hırıltı duyuyordum;  sanki köpek hırlaması gibiydi.Gözlerimi hafif aralayınca, Colin’e doğru  ilerlediklerini görmüştüm. Colin’in gözlerinde bir gariplik vardı.

Birden ona doğru koşan adamı; eliyle durdurmuş, saçlarından tutup, boynunu eğivermişti. Aniden ağzını boyunlarına gömdü.Gözleri açık bir şekilde, acı çeken adamı umursamıyordu.  Ve çeker çekmez o görüntü, o kanlı görüntü, belki de beynimden hiç silinmeyecek o an. Korkuyor muydum? Kısa olan adamın; Colin’in koluna ağzıyla yapıştığını görünce; afallamıştım. Sanki Colin’in diğer adamın boğazına yaptığını, o kısa olan Colin’in koluna aynısını yapıyor gibiydi. Şok olmuştum ama Colin’in canının yanacağını düşündüğümden; orada bulduğum taşı,  kafasına fırlatmıştım. Dikkati dağıldığından, Colin’in fırsatı değerlendirirken,  diğer ikisi yine bana dönmüştü.

“Pekala, zaten şuan ağır bir şok yaşıyorum; yani bir kıza iki kişi saldırmak çok fazla ibnelik içeriyor, değil mi?”

Bir diğerinin ağzından akan damlaları görünce; ürperme sarmıştı tüm bedenimi.

“Sanırım; centilmenliğiniz bana işlemiyor.”

Colin’in elindeki adamın da aniden yere düştüğünü görünce, sevinmiştim.Birinin ölümüne sevinmek pek bana göre değildi ama sanırım kendi canımı ön planda tutuyordum. Colin hiç beklemeden, bana doğru hareket eden adamlara yönelmişti. Sanki helvadan putlar gibiydiler, dişlerini her boynuna gömdüğü dökülüyordu, yerden kalkamıyordu. Un ufak olmuştular. Gözlerim acıyordu belki ama kalbim bir oh olsun edasıyla yolculuyordu kötü adamları.

Hepsini bir terminatör edasıyla yok etmişti; peki görev tamamlanmış mıydı? Sıradaki ben miydim? Elleri, yüzü, giysileri kan içindeydi, ağır ağır ama hafif korkarak bana yaklaşıyordu. Ben korkuyordum evet, ama güçsüz olduğum için. O neden korkuyordu? Bariz belliydi korkusu.

Kan kokusu, o demirimsi hava burnumu çoktan yakmaya başlamıştı. Başım dönüyor, gözlerim kararıyordu. Fakat her şeye rağmen yerden destek alıp, ayağa kalkmıştım. Sanırım, onun korkmasını istememiştim. Benim korkum normaldi ama onun ürkekliği biraz önceki kanlı mücadele de deli gibi savaşan Colin’le aynı değildi. Garip ama bir sempati duydum. Dokunsam ağlayacak gibiydi. Ona doğru ilerledikçe, ayağındaki o ilginç yeşil nike’ları ile geri geri gidiyordu.Ufacıktı adımları ama görüyordum kaçındığını. Neydi o? Vampir. Evet kızım hadi kendine gel, sen tarihteki en şiddet yanlısı vahşi canavara doğru yürüyorsun, diyen aklım, kalbime karşı kazanamıyordu. Ne kalbi, vicdanımdı bu, beni kurtaran kişi nasıl benim düşmanım canavarım olabilirdi ki!

Elimi yavaşça cebime soktuğumda, irkilmişti. Elimi dur anlamında kaldırıp, gözlerimle her şeyin yolunda olduğunu belirten bakışlarımla ona yönelmiştim.Bakıcı evindeki kadın; bu bakışlarımın sinsi köpek yavrusu olduğunu söylerdi. İşe yaraması şu an için bir mucize.

Cebimden çıkardığım o kağıt mendillerle onun tam dibinde durup, ağzının kenarlarındaki ve yüzündeki kan lekelerini sildim. Ve o gülümseyişi..çok ama çok güzeldi.

-Bayılacağını düşünmüştüm ama sen beni temizliyorsun.

“Bayılacaktım, sonra kararımı değiştirdim.”

Anlamış gibi başını salladı. Ah, şu an çok masumdu. Biraz önce adamları devirip, parçalayan o olamazdı. Emin olmak için yerdeki ölü adamlara tekrar baktım. Peki, eminim o bir vampir.

-Bir yarı vampirim.

“Düşüncelerimi mi okuyorsun?”

Sesimdeki yargılayıcı ifade, gözlerini kocaman açmasına neden olmuştu. Böyle börtlek börtlek çok tatlıydı.

-Hayır, gerçekten. Sadece bil diye.

Başımı onaylar gibi sallayıp;

“Benim kanımı istiyor musun peki?”

-Hayır.

“Neden? Kan grubum mu iyi değil.”

Afallamıştı iyice.

-Ben kana pek ihtiyaç duymam, yarı vampir, yarı insanım. Bu yerde yatanlar da vampir ama tam bir vampir.

Temizlediğim mendili buruşturup, eline koyunca, elindekine uzunca bakmıştı. Bense ürkmekten ziyade, korkmaya başlamıştım. Benden ne istiyorlardı?

-Senden ne istiyorlar?

“Bilmiyorum dersem, bana yardım eder misin?”

-Hayır.

“Biliyorum dersem, peki?”

-Hayır.

“Peki az önce niye ettin?

Sorum onu duraksatmıştı.

“Bu sorunum cevabı hayır olmayacak kadar; büyük.”

Kafasını hafifçe yana doğru eğip sordu:

-Neden yardım edeyim?

“Neden olmasın.”

-Ne? Anlamadım. Senden ne istiyorlar, bilmiyorsun. Sadece insansın sen. Beni bilseler olaylar daha da içinden çıkılmaz bir hal alır.

Etrafıma bakıp, midemin ağzıma gelmesiyle…

“Şey.. başka bir yerde sohbete devam etsek…”

Üstündekileri  hızlıca sıyırmaya başladı…Ne yapıyordu? So-yu-nu-yor kızım!  Yavaştan alıp, adım adım arkamı döndüm o giyinirken. Düşünmeden edemiyordum, acaba başka kızların yanında da böyle aniden üstünü değiştiriyor muydu? Katie, sen tam bir moronsun. Daha konuşmayı bile beceremeyen bir varlık o, ne bekliyorsun kızlara şiir yazmasını mı? Kalbimin ağzım da atıyordu resmen. Birden omzumu dürtmüştü.

-Neden kalbin bu kadar hızlı atıyor?

Ah, kasları mı var yani, kaç yaşında bu? O lanet beyaz tenine bir şeyler giy, lütfen. Ve üzerime gelme artık. 

-İyi misin, Katie?

Nefesi saçlarımı dalgalandırıyordu.Kan kokuyordu. İlginç değildi belki ama..

“Çok.. çok iyi hem de.”

-Peki.

Deyip, hemen yatağın kenarından yeşil bir tişört bulup, giymişti. Kalbim buradan çıkıncaya kadar dayanmayacaktı sanırım.

“Hadi gidelim.! Gideceğimiz yer, o ilk başta beni kovalayan adamla tanıştığım yer. Düşmanımızın  inine gidiyoruz.”

Birden önüme geçip:

-Senin düşmanın.

“Böyle diyorsun, sonra yardım ediyorsun?”

Gözlerini yere dikip;

-Sana zarar verecekleri fikri beni kızdırdı?

Ne demeliydim; sarılmalı mıydım? Yoksa.. yoksa.. Ahh, ne yapacağımı bilemiyorum.

“Neden?”

Çok net bir şekilde;

-Bilmiyorum.

Demişti. Gülümsemiştim. Bilinmezliğe doğru, beni neden koruduğunu bilmeyen bir garip melez vampirle gidiyordum. O adamlar beni bulmadan önce onları ben bulmalıydım.

Gökyüzü HabercisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin