6.Bölüm: Seninleyiz

162 101 74
                                    

      Yeniden merhabalar:):):)
Uzun bir aradan sonra kitaba tekrar döndüm. Bundan sonra bölümlerin daha düzenli geleceğine emin olabilirsiniz. O zaman fazla bekletmiyorum. Ve Kitaba geçiyorum.                                               
                     ♥️ Keyifli okumalar ♥️
     
         "Sen... Sen ne demek istiyorsun? Geçidi buldular da ne demek?" Ayda telaşla bu soruları sıralarken o tuhaf ses bir kahkaha patlatmıştı. Ve yarım kalan konuşmasına kaldığı yerden devam etti.   "Yani  diyorum ki zaman geldi ufaklık. Macera başlıyor. Emin olun çok eğleneceğiz."

           Ayda ağlamaya başlamıştı. Çok korkuyordu. Aslında ben de çok korkuyordum. Fakat Ayda'yı rahatlatmak amacıyla sakin kalmaya çalışıyordum. Özgür bize çok değer verirdi. Özellikle Ayda' nın ağlamasına dayanamazdı.

            Özgür sinirli bir şekilde sese döndü. " Bak kimsin ne söylemeye çalışıyorsun bilmiyorum. Fakat söyleyeceklerini açıkça söyle. Annemler nerede?"

           O ses derin bir nefes aldı. Açıkçası kim olduğunu merak ediyordum. Kendini bize göstermiyordu. Daha ne kadar böyle devam edecekti bilmiyordum. " Şöyle anlatayım. Maceranın başlaması için anne ve babanızın geçidi bulması gerekiyordu. Ve nihayet zaman geldi. Onlar geçidi buldular. Yani asıl maceranın temelini attılar."

          Aniden şu soruyu soruvermiştim: " Peki ya geçidi hiçbir zaman bulamasalardı? Ya da onlar değil de biz bulsaydık? O zaman ne olacaktı? "

         Bir kahkaha attı. " Sence öyle bir şey mümkün mü Özdenciğim?"
Sesi bana meydan okur gibiydi. Evet böyle bir şey mümkün değildi. Her şey çok güzel planlanmıştı. Eminim ki o geçidi bizim değil de anne ve babamın bulması için ellerinden geleni yapmıştı.

        Ve kısa bir aranın ardından sözlerine devam etti.   " Macera tutkunu olduğunu biliyorum Özgürcüğüm. Umarım o macerayı bu tatilde yaşarsın ne dersin?"

       Özgür git gide daha fazla sinirleniyordu. " Sen bizim hakkımızda bu kadar çok şeyi nereden biliyorsun?"

      " Emin ol ufaklık sizin hakkınızda sizden daha fazla bilgiye sahibim. Ve eğer sakin olursanız size neler olduğunu anlatacağım."

Suat'tan

        Burçin' in de bana olan desteğiyle kapıyı açtım. Bana her konuda destek oluyordu. Ve bunu da bana hissettiriyordu. İnsanın her daim yanında olan ve onu seven ailesinin ve bir yakınının olması insanı huzurlu hissettiriyordu. Ve ben o huzuru sonuna kadar yaşıyordum. Ve ömrümün sonuna kadar da yaşayacaktım.

         Önce derin bir nefes aldım. Ve kapıya doğru bir adım attım. Adımımı atmadan önce içerisi karanlıktı hiç bir şey görünmüyordu. Fakat adımımı attığım anda o karanlık gitmiş yerini başka bir dünya almıştı.

       Başka bir dünya diyorum çünkü bu dünya içinde bulunduğumuz dünya değil. Görünüşü, kokusu, dinginliğiyle tamamen farklı. Elbette bizim dünyamızla benzer özellikler gösteriyor fakat gerek manzarasıyla gerekse renkleriyle oldukça ilginç bir yer.

       Geldiğimiz yönde biraz ilerledik. Şırıl şırıl akan bir dere vardı. O derenin berrak suyuna biraz daha yakından bakabilmek için yaklaştım.

        Fakat ... Fakat burada ters giden bir şeyler vardı. Derenin suyunu avucuma aldığım anda o güzelim rengi soldu, simsiyah bir hal aldı.

       O anda Burçin' in Suat diye seslenişini işittim. " Efendim Burçin bir şey mi oldu?" Burçin nefes nefeseydi , belli ki çok korkmuştu. " Suat" dedi, teleşlı bir sesle. " Kapı yok, gitmiş."   Hangi kapının gitmiş olduğunu soracaktım ki aklıma geldi. Biz dünyada değildik. Biz eve dönemeyecektik. Peki ya çocuklar? Onlara ne olacaktı?

        " Şimdi ne yapacağız? "diye sordu. Telaş etmemesini bir yolunu bulacağımızı söylüyordum. Fakat benim aklım hala suyun avucuma aldığım anda renginin değişmesindeydi.
    
            Aklımda yalnızca iki soru vardı: " Biz neredeydik? Ve şimdi ne yapacaktık? " Kafamın içindeki bu sorularla teker teker boğuşurken aynı sesi tekrar işittim.

            " Merhaba, sizi yeniden  görmek ne güzel. Gerçi siz beni göremiyorsunuz ama." Sonra kahkahası duyuldu. " Ne istiyorsun bizden?" Diye sinirle sordum. Cidden sinirim bozulmaya başlıyordu. Bizimle resmen dalga geçiyordu.

            " Özgür' ün sinirli olmasının nedeni ortaya çıktı. Babasına çekmiş. Halbuki annesi bu kadar kibarken."

           " Artık bize neler olduğunu anlatacak mısın? Sabrım taşıyor." Benim son söylediğime bir cevap vermeden derin bir nefes alarak anlatmaya başladı.

          " Bir oyun oynayacağız." Ne oyunuydu bu? Ve nereden çıkmıştı? Cidden mükemmel, yabancı bir ses geliyor ve aklınca size bir oyun oynuyor. Ve siz de eliniz kolunuz bağlı onu dinliyorsunuz. Üstelik yüzünü bile hiç görmediğiniz bir kişi.

          Ve anlatmaya devam etti: " Siz şu anda kilit noktadasınız. Yani maceranın tamamen başlayacağı noktada. Sizi en başından beri buraya çekmeye çalışıyordum. Çünkü bana yardım edeceksiniz, yardım etmek zorundasınız."

       O an ki cesaretle konuştum." Ben hiçbir şey yapmak zorunda değilim. Burçin de bu yüzden bizi rahat bırak. Hem diyelim ki yardım etmeyeceğiz ne olacak? Sana neden güvenelim ki?"

    
        Büyük bir kahkaha attı ve kahkahası bütün alana yayıldı. " Cesaretine hayran kaldım Suat. Fakat cesur davranmanın vakti şu an değil. Cesaretini oyunumuzda göstermeni tercih ediyorum. Ayrıca bana yardım etmeyecekseniz de keyfiniz bilir fakat sonuçlarından ben sorumlu değilim."

         Bizi apaçık tehdit ediyordu. Bizi ona yardım etmemiz konusunda zorunlu kılıyordu. Şu an anladığım tek şey şuydu ki biz bu oyunu oynamayı kabul edersek ona yardım etmiş olacaktık. " Tehdit ediyorsun." Dedim büyük bir şaşkınlıkla.

        "  Tehdit etmiyorum" dedi. O da ve sözlerine devam etti. " Bakın şöyle anlatayım, Suat hani bir dere vardı suyunu avucuna aldığın anda avucunun içindeki su siyah oldu. İşte bunun bir nedeni var. Renkler soluyor Suat,Yok oluyor. Bak ben kötü biri değilim. En başından beri amacım sizin ilginizi çekmekti. Sizi buraya kadar getirdim. Çünkü başta da söylediğim gibi bana yardım etmelisiniz ve yardım edecek tek kişi sizsiniz. Eğer bana yardım etmezseniz hem bu dünyada hem de sizin yaşadığınız dünyada renkler solup gidecek ve her şey cansız olacak. Tıpkı beni göremediğiniz gibi bu güzelim doğayı da göremeyeceksiniz."

    
         "Biz şu an neredeyiz?" Soruyu soran Burçindi. " Size nerede olduğunuzu söyleyemem fakat dünyada değilsiniz."  Benim aklım ise son kurduğu cümledeydi. " Nasıl yani sen yok mu oldun?"

           " Öyle de denilebilir. Söylediğim gibi renkler yavaş yavaş soluyor. Ve eğer geç kalırsak her şey bu şekilde şeffaflaşacak."

            " Kabul ediyoruz."dedim birden. "Seninleyiz."

Bölüm sonuu...

  Arkadaşlar öncelikle merhabalar bir bölümün daha sonuna geldik hepinizi çok seviyorum. Eğer bölümü beğendiyseniz oylarınızı ve yorumlarınızı bekliyorum. Bir dahaki bölümde görüşmek üzere

              💙 Hoşçakalın 💙

YERYÜZÜNDEKİ SON RENKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin