8. Bölüm: İlk Bilmece

149 80 60
                                    

Medyada yeni geldikleri dünyanın bir görseli var.

                          Keyifli okumalar ♥️

Suat'tan

         Kaptan gittiğinde nereye gittiğini tahmin edebiliyordum. Çocukların yanına gitmişti. Ben çocuklarımı tanıyordum. Ayda ne kadar güçsüz olsa da dik durmaya çalışmıştır, Özden ise sakinliğini korumuştur. Özgür mü? Kaptan'ın dünyasını başına yıkmadıysa çok da bir şey bilmiyordum.

           Özgür bana daha çok benziyordu. Çok kolay sinirlenir, ailesi için elinden gelenin fazlasını hiç kuşkusuz yapardı. Bu yüzden çocuklar arasında Özgür ile daha çok tartışma yaşıyorduk.

            Düşüncelerimin içinden sıyrılmamı sağlayan o ses hiç şüphesiz Burçin' in sesiydi. " Ne yapacağız?"

             Bu aralar çok sık duyduğum bir cümleyi bir kez daha Burçin' in ağzından duymuştum. Ne yapacağımızı bilmiyordum. Fakat o an aklıma en mantıklı gelen şeyi Burçin ile de paylaştım. "Kaptan bizi buraya getirmeden önce her şeyi planlamıştı. Kalacağımız yeri de planladığını düşünüyorum."

             Burçin bana hak vermişti. Şimdi ise hem kalacağımız yeri bulma umuduyla hem de bu yeni dünyayı keşfetme amacıyla yürüyorduk.

               Renklerin silinmesi  gibi bir şey söz konusu olmasaydı ve şu an çocuklarım yanımda olsaydı gayet güzel bir dünyaydı. Gerçi buranın hangi gezegen olduğunu, daha doğrusu bir gezegen olup olmadığını bile bilmiyordum. Ama ben dünya demenin uygun olacağını düşünüyordum.

                Biraz etrafıma göz gezdirmiştim. Burası yaşadığım dünyadan hem farklıydı hem de çok benzerdi. Mesela burada ağaçlar vardı ama gölgesinde oturup dinlenemezdiniz. Çünkü hepsi saksıdaki bir çiçeğin boyutundaydı.

                 Gökyüzüne çevirdim başımı. Dokuz gezegeni de rahatlıkla görebiliyordunuz. Bu da eşsiz bir manzaraydı şüphesiz.

                  O eşsiz güzellikteki yıldızlara baktım. Anlaşılan burada yıldızları görebilmek için gece olmasını beklememize  gerek yoktu. Fakat bazı şeyleri bu kadar önemli ve güzel kılan beklemek değil miydi?

                 Özden burada olsaydı yazmak isterdi ya da okumak... Ayda ise hemen şu gezegenlerin fotoğraflarını çekerdi. Özgür mü? O ise eline bilgisayarını alır gördüklerini araştırırdı. Sonra bilmiş bilmiş konuşur, bir süre sonra da Özden ile kavga ederdi.

                 Bu düşünceler aklıma geldiğinde ister istemez bir tebessüm ederek bulmuştum kendimi. Fakat bu bir özlemin, bir endişenin tebessümüydü. Tüm kötü duyguların tebessümü...

                 "Suat!" Adımın seslenilmesiyle Burçin'e döndüm. İlgimi ona verdiğimi fark ettiğinde söze girdi:" Suat canım iyi misin? Bu sana üçüncü seslenişim." Haklıydı. İyi değildim. Düşünmeden duramıyordum. " İyiyim dedim. Sadece biraz düşünceliyim." Aslında gerçekten düşünceliydim. Fakat iyi miydim? İşte onu bilmiyordum.

                 " Anlıyorum." dedi sakin bir tınıyla. Ne denilebilirdi ki? Sonra ona döndüm ve hiç düşünmeden " Pişman mısın?" diye sordum. Anlamayan gözlerle baktı. " Yani... Bana güvenip destek olduğun için. Benimle geldiğin için." Gözlerindeki sevecenlikle baktı bana. " Tabii ki hayır! Hem sen haklısın. Eğer geçide girmeseydik yine de bizi buraya getirecekti. Kaptan bizim bir sonraki adımımızı biliyor."

                     Bendeki suçluluk duygusunu azaltmak için mi yoksa gerçekten böyle mi düşündüğünü bilmiyordum. Fakat gözlerindeki samimiyete de güvenmek istiyordum.

YERYÜZÜNDEKİ SON RENKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin