Bayram

86 0 0
                                    

Âfâk bütün hande, cihan başka cihandır;

Bayram ne kadar hoş, ne şetâretli zamandır!

Bayramda güler çehre-i mâ'sûm-i sabâvet,

Ümmîd çocuk sûret-i sâfında ıyandır

Her cebhede bir nûr-i mücerred lemeânda;

Her dîdede bir rûh demâdem cevelândır.

Âlâm-ı hayâtın iki kat büktüğü ecsâd

Feyzindeki te'sîr ile âsûde revandır.

Ferdâ-yı sükûn perveridir sâl-i cidâlin,

Nevmîd düşen kalbe ümîd-âver-i candır.

Heycâ-yi maîşetteki feryâd-ı mehîbin

Dünyâda biraz dindiği an varsa bu andır.

Subhunda bahârın şu sabâhat bulunur mu?

Bak çehre-i gabrâya: Nasıl şen, ne civandır!

Her sînede bir kalb-i meserret darabanda,

Her kalbde bir âlem-i eşvâk nihandır.

Raksân oluyor cünbüş-i dûşiyle anâsır,

Gûya ki bütün sadr-ı zemin pür-galeyandır.

Eşbahı da cûşân ediyor feyz-i mübîni,

Yâ Rab bu nasıl rûh-i avâlim-sereyandır!

Bayramda gelir yâ da ne hoş hâtıralar ki:

Bin ömre verilmez, o kadar kadri girandır,

Iydin bana dâim görünür levh-i kerîmi:

Mâzî-i tufûliyyetimin yâd-ı besîmi.

* *

*

Birinci gün hava bir parça nâ-müsâiddi;

İkinci gün açılıp, sonra pek güzel gitti.

Dedim ki: "Fâtih'e çıksam yavaşça, bir yanda

Durup o âlemi seyreylesem de meydanda,

Ziyâret etsem ehibbâyı sonradan... Hoş olur.

Bütün gün evde oturmak ne olsa pek boştur. "

Bu arzû-yi tenezzüh gelince, artık ben

Durur muyum? Ne gezer! Fırladım hemen evden.

Gelin de bayramı Fâtih'te seyredin, zirâ

Hayâle, hâtıra sığmaz o herc ü merc-i safâ,

Kucakta gezdirilen bir karış çocuklardan

Tutun da, tâ dedemiz demlerinden arta kalan,

Asırlar ölçüsü boy boy asâli nesle kadar,

Büyük küçük bütün efrâd-i belde, hepsi de var!

Adım başında kurulmuş beşik salıncaklar,

İçinde darbuka, teflerle zilli şakşaklar,

Biraz gidin; Kocaman bir çadır... Önünde bütün,

Çoluk çocuk birer onluk verip de girmek için

Nöbetle bekleşiyorlar. Acep içinde ne var?

"Caponya'dan gelen insan suratlı bir canavar!"

Geçin: sırayla çadırlar. Önünde her birinin.

Diyor: "Kuzum, girecek varsa durmasın girsin."

Bağırmadan sesi bitmiş ayaklı bir îlân,

"Alın gözüm buna derler..." sadâsı her yandan.

Alettirikçilerin keyfi pek yolunda hele:

Gelen yapışmada bir mutlaka o saplı tele.

Terazilerden adam eksik olmuyor; birisi

İnince binmede artık onun da hemşerisi:

"Hak okka çünkü bu kantar... Frenk îcâdı gıram

Değil! Diremleri dörtyüz, hesapta şaşmaz adam."

- Muhallebim ne de kaymak!

- Şifalıdır macun!

- Simit mi istedin ağa?

- Yokmuş onluğun, dursun.

O başta: Kuşkunu kopmuş eğerli düldüller,

Bu başta: Paldimi düşmüş semerli bülbüller!

Baloncular, hacıyatmazlar, fırıldaklar,

Horoz şekerleri, civ civ öten oyuncaklar;

Sağında atlıkarınca, solunda tahtırevan

Önünde bir sürü çekçek, tepende çifte kolan

Öbek öbek yere çökmüş kömür çeken develer...

Ferâğ-ı bâl ile birden geviş getirmedeler.

Koşan, gezen, oturan, mâniler düzüp çağıran.

Davullu zurnalı "dans" eyliyen, coşup bağıran,

Bu kâinât-ı sürûrun içinde gezdikçe,

Çocukların tarafındaydı en çok eğlence,

Güzelce süslenerek dest-i nâz-ı mâderle;

Birer çiçek gibi nevvâr olan bebeklerle

Gelirdi safha-i mevvâc-ı ıyde başka hayât...

Bütün sürûr u şetâretti gördüğüm harekât!

Onar parayla biraz sallandırdılar... Derken,

Dururdu "Yandı!" sadâsıyle türküler birden,

- Ayol, demin daha yanmıştı a! Herif sen de,

- Peki kızım, azıcık fazla sallarım ben de.

"Deniz dalgasız olmaz

Gönül sevdasız olmaz

Yâri güzel olanın

Başı belâsız olmaz!

Haydindi mini mini maşallah.

Kavuşuruz inşallah.

Fakat bu levha-i handâna karşı, pek yaşlı,

Bir ihtiyar kadının koltuğunda gür kaşlı,

Uzunca saçlı güzel bir kız ağlayıp duruyor.

Gelen geçen "Bu niçin ağlıyor?" deyip soruyor.

- Yetim ayol... Bana evlâd belâsıdır bu acı

Çocuk değil mi? 'Salıncak' diyor...

- Salıncakçı!

Kuzum, biraz da bu binsin... Ne var sevâbına say...

Yetim sevindirenin ömrü çok olur...

- Hay hay!

Hemen o kız da salıncakçının mürüvvetine

Katıldı ağlamıyan kızların şetâretine.

Mehmet Akif Ersoy'un şiirlerin'den derlemeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin