Mark annesinin sesini duymasıyla gözlerini araladı.
"Mark, canım oğluum, uyan artık!"
Çok tatlı sözlerle başlayıp sitem ederek biten bu cümlenin ardından annesine "geliyorum" yanıtını verdikten sonra yatağından kalktı. Elini yüzünü yıkamak amacıyla banyoya doğru ilerledi.
Buraya gelmelerinin üzerinden yaklaşık bir hafta geçmişti ve buraya alışmaya başlamışlardı. Bu bir haftanın çoğunu çevreyi keşfetmeye çalışarak geçirmişlerdi. Çünkü babası yaklaşık 10 gün kadar izinliydi. İzninin bitmesine az kalmıştı anlayacağınız, onlar da bunu Han Nehri'ne giderek değerlendirmeye karar vermişlerdi.
Banyoda işlerini hallettikten sonra hızlıca mutfağa gitti. Annesinin yanağına bir öpücük bıraktı.
"Günaydın bal annem"
Annesi ona gülümseyerek yanıt verdiğinde Mark da onun karşındaki sandalyeye oturdu.
"Babam nerede?"
"Kanada'daki işle alâkalı bir şey mi ne olmuş, onu halletmek için arkadaşıyla konuşuyor. Gelir birazdan. Sen başla yemeye"
Mark başını olumsuz anlamda salladı.
"Hepimiz bir arada olalım. Zaten bundan birkaç gün sonra babamın izni bitecek ve biz seninle ikimiz kalacağız. Bu yüzden de kahvaltıyı beraber yapalım."
"Sen nasıl istiyorsan öyle olsun. Hem belki sen de işe girersin. Hiç iş başvurusunda bulundun mu?"
"Hayır bulunmadım. Biraz daha buraya alıştıktan sonra işe başlamanın benim için daha iyi olacağını düşünüyorum aslında. Nereye nasıl gideceğimi ya da neyin nerede olduğunu tam kavradıktan sonra."
"Anladım. Senin için hangisi daha uygunsa onu yapman doğrudur oğlum. Zaten parayı gerektirecek bir durum yok şu an. Sadece kendi mesleğini unutma diye bir öneriydi."
"Merak etme anne, çalışacağım. Ama ben mesleğimi parası veya iş imkânı için seçmedim zaten. Sevdiğim için seçtim. Unutmak da en son isteyeceğim şeylerden biridir."
"Biliyorum benim yakışıklı oğlum. Çok akıllı birisin sen."
Annesinin sözleriyle gülümsedi. Tam yanıt verecekken babasının mutfağa girmesiyle ilgilerini ona yönelttiler.
"Ne bakıyorsunuz öyle? Yanlış bir şey falan mı yaptım?"
Babası kendisine bakan iki çift gözle şaşırmış bir şekilde onlara bakarken anne-oğul gülüşmeye başladı. İkilinin bu hareketine karşılık babası kaşlarını çattı.
"Bana da söyleyecek misiniz artık neye güldüğünüzü?"
Annesi hâlâ gülerken Mark kendini toparlayıp babasını yanıtladı.
"Kötü bir şey yok baba. Sadece senin tepkilerin biraz komik geldi."
"Anladım. Vay be, artık ailemizin maskotu da oluyoruz demek."
Babasının şakayla söylediği bu şeye karşılık babası da kendilerine dahil olarak gülmeye başladılar. Bundan sonra da kahvaltılarını keyifli, sohbet ederek ve bolca gülerek geçirdiler.
Kahvaltıdan sonra herkes kendi odasına geçip Han Nehri'ne gitmek için hazırlandı. Üçünün de hazırlanması bitince evden piknik malzemelerini alıp çıktılar.
Arabada geçen yol kısa olsa da kimse bu yolculukta konuşmadı. Yolculuğun ardında kalan sessizliği bozan Han Nehri'nin güzel görüntüsü oldu. Arabayı bıraktıktan sonra eşyalarını Han Nehri'nin yakınlarına koydular ve oturdular.
Hafta içi olduğundan burası çok kalabalık sayılmazdı. Onlar gibi birkaç aile ve birkaç çift vardı sadece.
Ailesiyle oturup sohbetlerine devam ederken canının dondurma çekmesiyle birlikte kalkmak zorunda kaldı. Yakında bir yerde dondurmacı olduğunu gördüğünden oraya ilerledi ve sıraya girdi.
Önünde turuncu saçlı bir çocuk vardı. Bir türlü ne alacağına karar veremiyordu. Mark biraz sinirlenmişti. Bu yüzden önündeki çocuğun omzuna hafifçe dokundu.
"Acaba biraz hızlı seçebilir misin dondurmanı, havuç çocuk?"
Çocuk ona kaşlarını çatmış bir şekilde baktı.
"Bir, adım Donghyuck havuç çocuk değil. İki, seçebilsem zaten seçerdim değil mi? Neden boşu boşuna ayakta dikileyim?"
Mark'ın yanıtını beklemeden önüne dönen çocuk sinirli bir şekilde dondurmalarını seçti. Sıra Mark'a geldiğinde hızlıca dondurmalarını seçip parasını ödedikten sonra koşarak adını yeni öğrendiği çocuğun peşinden gitti.
"Hey, sana daha demin lakap takmam pek hoş değildi. Özür dilerim bunun için."
Çocuk umursamaz bir tavırla ona döndü.
"Yani? Napabilirim?"
"Yani şey, iyi birine benziyorsun. Bence arkadaş olabiliriz. Bu arada Mark ben de, memnun oldum Hyuck."
Hyuck gözlerini devirerek baktı.
"İyi bakalım, olalım bir manyakla daha arkadaş. Ben de memnun oldum Mark."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
view//markmin
FanfictionKanada'dan babasının işi nedeniyle taşınmak zorunda kalmıştır. Sitesinin önünde olan hastanedeki bir odada gördüğü çocuk dikkâtini çeker. For @user46370381 ♡