Mark'ın çalışmaya başlamasının ardından uzunca bir zaman geçmişti. Normalde servisinin değişmesi gerekirken ilk başladığı zamandan itibaren aynı servisteydi. Çünkü diğer servislerde açık yoktu ve bu servisin eleman açığı vardı.
Bir yandan da bu işine geliyordu tabii ki. Gün geçtikçe güçlenen bir arkadaşlıkla ilerleyen dört kişilik küçük bir grupları vardı.
Mark Hyuck'u da ihmal etmiyordu, olanları arkadaşına eksiksiz bir şekilde anlatıyordu. Hastanedeki üç arkadaşına da Donghyuck'tan bahsediyordu. Kendisine ne kadar yardımcı olduğundan, çok iyi arkadaş olduklarından... Bu anlattıkları üç arkadaşının Donghyuck ile tanışmak istemesine yol açıyordu tabii ki.
Üçlümüz, Mark'ın en yakın arkadaşıyla tanışmak istedikleri için ve aynı zamanda buluşmak da istediklerinden dolayı hepsinin boş günü olan hafta sonunu birlikte geçirmeyi planlamışlardı. Daveti Donghyuck'a iletmesiyle birlikte arkadaşının gözlerinin parladığını görmüştü. Jeno ile tanışabileceği için olan heyecanı yüzüne yansımıştı da denilebilirdi.
İşte şimdi Mark arkadaşının evinin önünde dikilmiş, planladıkları buluşmayı gerçekleştirmek için en yakın arkadaşının dışarı çıkmasını bekliyordu.
Telefonu ile ilgilenirken kapı açılma sesini duymasıyla başını kaldırıp telefonunu cebine koydu. Tahmin ettiği gibi, gelen arkadaşı Donghyuck'tu. Donghyuck, arkadaşının yanına gelince gülümseyerek durdu.
"Günaydınnn Kanada."
"Günaydın Hyuck."
İkili koyu bir sohbete dalarken bir yandan da gidecekleri yere doğru yürüyorlardı. Beşinin de evi birbirlerine ve hastaneye çok uzak olmadığından, hatta Jeno ve Mark aynı sitede, Hyuck, Jaemin ve Renjun ise bir diğer sitede oturuyorlardı, bu yüzden de uzak bir yerde buluşmamayı tercih etmişlerdi. Hepsinin evine 10-15 dakikalık yürüme mesafesinde olan alışveriş merkezi onlar için mantıklı bir seçenek gibi gelmişti, burayı seçmişlerdi.
Mark buraya taşındığında ilk gittiği yer bu alışveriş merkezi olduğundan yolunu artık ezberlemişti. Bu yüzden de çok rahat bir şekilde yolda ilerleyebiliyordu.
Konuşa konuşa kısa bir sürede alışveriş merkezine varmışlardı bile. Anlaştıkları gibi giriş kattaki kafeye girmiş, buluşacakları arkadaşlarına bakınıyorlardı.
İçerideki masalarda aradıkları üçlüyü göremediler ancak dışarıdaki masalara baktıklarında ilk gördükleri ve onları ilk gören kişi Jaemin olmuştu. Kocaman gülümseyerek el sallıyor, orada olduklarını göstermeye çalışıyordu.
Mark onun bu hareketlerinin sevimli olduğunu ve tam bir şapşal gibi göründüğünü düşünerek ona doğru gülümsedi. Hyuck ile birlikte masaya doğru ilerlediler.
Masaya geldiklerinde bütün gözler bu ikiliye çevrilmişti. Hatta gözlerin hepsi Hyuck'un üzerinde de denilebilirdi. Tanımadıkları bu çocuğun dış görünüşünü inceliyorlardı.
Mark ve Donghyuck'un yerlerine oturmasından sonra oluşan sessizliği Mark bozarak hepsini Donghyuck ile tanıştırmıştı.
Donghyuck Jeno'nun elini sıkacağı sırada biraz fazla heyecanlanmıştı. Bunu diğerleri anlamamış olsa bile, Mark en yakın arkadaşının heyecanını çok yakından hissetmişti. Bu his ile birlikte gülümsemiş, dalga geçmek için aklının bir köşesine kazımıştı.
Küçük bir grup olan beşlimiz sohbetin dibine vurmuştu. Hyuck'u da kolayca aralarına alabilmişlerdi, zaten Hyuck da konuşmayı seven biriydi. Eh, bazen ters biri olabiliyordu tabii ki ancak yeni tanıştığı ve içinde hoşlandığı çocuk bulunan bu gruba karşı huysuzluk yapacağını düşünmüyordu Mark.
Mark'ın gözleri sohbetleri sırasında Jaemin'e kayıp duruyordu. Bakmak istemese bile istemsizce kendini Jaemin'in yüzünü izlerken, mimiklerini seyrederken buluyordu. Gittikçe ondan daha çok hoşlanmaya mı başlıyordu? Sevgilisi olup olmadığını bile bilmiyordu. Duygularının neden böyle yaptığını anlayamıyordu, hiçbir zaman.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
view//markmin
FanfictionKanada'dan babasının işi nedeniyle taşınmak zorunda kalmıştır. Sitesinin önünde olan hastanedeki bir odada gördüğü çocuk dikkâtini çeker. For @user46370381 ♡