Bana sinirli bir şekilde bakmaya devam ediyor.
"Seninle vakit kaybedemem küçük prens ama bana pek kafa tutmak iyi olmuyor onu da söylemiş olayım."
Diyerek uzaklaşıyorum çocuk ne kadar yakışıklı olsa da bana kafa tutamaz dı diyorum içimden. Eve hızlı adımlarla giderken biri beni kolumdan tutup çekiyor. "Ne oluyo be"
diyorum sinirli bir şekilde
"Asıl sana ne oluyor? Bak canım zengin bir ailenin götü kalkmış kızlarından olabilirsin ama bana sokmez. Şimdi adam gibi davran yoksa burayı sana cehennem etmeyi bilirim."
"Görücez bakalım kim kazanıcak."
"Görücez."
Hiçbir şey olmamış gibi kolumu çekip yürümeye devam
İçim saydırmıyor değilim ama. Eve geldiğimde hemen odama çıkıyorum. Annem ve babamla pek görüştüğüm söylenemez. Herkes kendi halindedir bizim evde. Odama çıktığım gibi üstüme rahat bir şeyler giydim. Gtar çalmayı pek sevmesem de sinir olunca beni sakinleştirir. O yüzden hırçın bir şarkı çalıyorum. Akşam yemeğini yemek için alt kata iniyorum. Iy hiç sevmediğim bir yemek brokoli mi yeni bir servis estedim bende. Yemeği yeyip bahçeye indim. Berna' nın aramsıyla ürkülüyorum. Telefonu açtığım gibi berna bağırmaya başlıyor:
"yarım saate ordayız bizimkilerle birlikte külübün açılışını kutlamaya gidecegiz"
"Tamam"
Yukarı çıkıp hazırlanmaya başlıyorum. Kısa, kırmızı , sırt dekolteli bir elbise giyiyorum. Yine göz makyajımla dikkat çekiyorum. Siyah diz üstü çizmelerimi de giyip kapıya gidiyorum. Bernalar gelmiş. Arabaya atlayıp külübe gidiyoruz. Çok kalabalıkmış girdiğim gibi herkezin gözleri üzerimde. Ben tabiki bunu tadını çıkartıyorum. Masaya geçip delicesine eğlenmeye başlıyorum. Tam o sırada biri bana çarpıyor. Ikimizde aynan da yere düşüyoruz.
"Önüne baksana be gerizekalı."
çoçuğa iyice bakınca sabah tanıştığım ukala ama yakışıklı çocuk olduğunu anlıyorumm çocukla kavgalıyım ama daha adını bilmiyorum.
"Asıl sen önüne bak be sen bana çarptın."
"Ya yine mi sen?"
Diyorum çok öfkeli bir şekilde
"Bakıyorum da prenses benden ayrıla muyorsun?"
" Evet hasretinden geberiyorum gerizekalı"
"Bak canım sen çok olmaya başladın."
" Öyel mi canım?"
"Of siktir git be uğraşamıyacağım seninle."
Hemen kalkıp külüpten çıkıyorum. Bağırarak:
"Bu çok olmaya başladı ama"
"Takma be seninle aşık atamaz"
"Tabiki de benimle kimse aşık atamaz. Ama görücek o "
"Ne yapmyı pilanlıyorsun?"
"Orası da bize kalsın. Ama şu çoçuğun adını oğrenelim ilk"
"Tamam. Peki şimdi nereye?"
Tekrar külübe gireceğiz. Kaştığımı düşünür yoksa"
Onur lafa atlıyor:
"Peki ama artık girelim içeri girelim sevgilim"
Hep birlikte yine içeri giriyoruz. Onurla bir yıldır çıkıyoruz seviyor gibiyim ama aşık değilim. İçeri giriyoruz. Yine bütün gözler üzerim de ama iyi anlamda değil. Çok gülünç duruyorum. Ama aldırış etmeden o çocuğun yanına gidiyorum.
"Hayırdır daha fazla mı rezil olmak istiyorsun?"
"Sadece özür dileyeceğim diyorum"
Masum bir tonda.
"Sen ve özür dilemek. Kızım ben sana anlatamdım galiba ben bu küçük numaralara kanıcak tiplerden deilim.
Öküz işte ama fazlasıyla zeki.
"Peki ama bari adını öğrenseydim ?"
"Ben yağmur"
Diyerek elimi uzatıyorum.
"Furkan"
Diyor oda ama onu söylerken o kadar tatlı gülüyor ki onuru sabah ki gibi aklımdan çıkartıyorum. Ona karşı içimde çok büyük bir nefret var ama aynı şekilde sevgi de var
Kim kimi büyüliyecek bilnmez ama bir gülüş bütün nefretleri kapatıyor.