Yorgunluğum hat safhada bir hâl alırken çoktan eve varmıştım.
"Oğlum çoraplarını değiş, elini yüzünü yıka sonra doğru sofraya. "
Sevgili annem, yine rutin şekilde yapmam gereken şeyleri söylüyordu. Paşa gönlüm dahi itiraz etmeden direkt lavabonun yolunu tuttum. İşlerimi hızlıca halledip mutfaktaki yemek masasına oturmak için bir sandalye çektim.
"Oğlum ne yapıyorsun? "
"Müsadenle yemeğe başlayacağım reis. "
Babamı çok küçükken kaybettiğimi öğrendiğim zaman dünyalar başıma yıkıldı. Sonra beni öz evladı gibi seven Niyazi'yi babam gibi sevip dost gibi görmeye başladım. Annem onu öyle çok sevdiğini belli etmiş olacak ki bana onun adını koymuştu. Yine de geçmişte yaşanılan şeyler hakkında detaylı bilgim yoktu. Ne zaman anneme 'neden önceden Niyazi ile evlenmedin' diye sorduğumda hep geçiştirirdi. Bir gün gözlerine doluşan yaşları silip soruma cevap verdi. 'Biz birbirimize geç kaldık oğlum, canımızı yakan şeyler yaşadık. Zamanı geldiğinde sen de her şeyi öğreneceksin, ' dediğinde artık bu konuyu ilelebet kapatma kararı aldım. Annemin gözlerime bakarak ağlayıp üzülmesi canımı yakıyordu. Annemin canının yanışı her ne ise bunu zaman dahi yok edememişti. Kendisine 'anneannem' neden hiç seni arayıp sormuyor dediğimde ise kalbine fermuar çekip bir dilsiz gibi susuyordu. Anladım ki annemin yaşantısında oluşan acılar onu giderek güzelleştirmiş. Yıllanmış bir şarap gibi kadın, acılara artık gülümseyerek cevap veren. Anneler candır anneleri üzmeyelim.
Tavuk pilavın yanında olmazsa olmazımız haline gelen mükemmel nimet olan içecek, ayrandır. Aksini söyleyen bizden değildir. Yorgunluktan bitâp düşen karizmatik vücudumu iyice doyurduktan sonra izin isteyip odama geçip dinlenmeye başladım. Son dakikaya kalmaması için ders programı listemi de yaptıktan sonra yatağıma gelişi güzel uzandım. Mis gibi bir şey kafaya hiçbir şeyi takmadan uyuyabilmek. Peki ben, uyuyabilecek miydim? Ah hiç sanmıyorum. Her şeyi bir kenara bırakma kararı alıp yeni evimize ve yeni okuluma başladığım günden beri eskilerden kalan ne varsa hepsini de silmeye başladım. En sevdiğim dostlarım bile çoktan adımı unuttuğuna göre ben kimim ki? Egoların prensi Niyazi. Sahi ben böyle yıkılacak biri miyim? Hayır olamaz. Moralimi yerine getirdikten sonra lüks telefonumu alıp rehber kısmına girdim. Listemdeki herkesi sildim zannederken bir O'nun adı duruyordu. O, bitiremediğim. İçimde azalır diye beklerken çoğalan. Kalbimin dengi, dünyamı neşeli hale getirendi. O gitmişti. İyi olan ne varsa birden yitirmek acı olsa gerekti. Sanki güneş benim olduğum her yeri karanlığa teslim edip gitmiş , etrafım zifiri karanlık... Yüreğim sus pus olurken belki de artık son kez mesajları okuyup onu kalbimden ve aklımdan azat etmeliydim.
"Ama bana öyle güzel bakarsan ben nasıl dayanırım, insan hiç öyle aşk dolu bakar mı? Mutluluğa ilk defa sayende inanmaya başladım, biz hiç bitmeyen bir masal olalım sevdiğim."
Hani biz hiç bitmeyen masal olacaktık sevdiğim? Her şey babamın iflası sonrası oldu. Mine zengin bir ailenin tek kızı olduğu için her şeyin en iyisini hak ederek büyüdü. Ve benim ona sunduğum lüks yaşam onu çok mutlu edince yanımda olmaya başladı. Sadece maddi değil manevi bir değeri de olmalıydı bu aşkın. Kül hâline döndürdüğü bu aşkın tek suçlusu ben miydim yani? Evimizi, emek verdiğimiz her şeyi bir çırpıda yitirirken bir geçmiş olsun mesajını bekledim. Ömrümden ömür geçtiğini nasıl dile dökebilirim ki? Sustu içimdeki egolu çocuk, küstü içten içe aşık olduğu kişiye. Yine de kırılmadan gücenmeden sevmekten vazgeçmedim. Bir gece zor ikna edip kokusunu içime çekmek için buluşmak istedim. Uzun zamandır kalbim heyecanla atmamış mutluluktan uzak kalmıştı. Gülmedi bile bana. Elleri bir buz gibi cehennem soğuğunu andırıyordu. Bakışlarında saklı olan hüzün kalbimi tırmalıyor, hislerime olan güvenimi zedeliyordu.
"Niyazi" dedi. Daha fazla konuşmaması için içimden duâ etmeye başladım. Zira adımla seslenmesinden acı sözler kuracağını hissettim. Öyle de oldu zaten. O aşkla tutup sonsuza değin seveceğim dediğim ellerini yavaşça ellerimden uzaklaştırırken gözlerinden akan yaşları gördüm. Ağladı bu gece gökyüzü, sevdamıza. Kavuşamayışımıza. İçtim aşk şarabından bundandır körkütük sarhoş oluşum.
"Ben artık yokum, elveda. Sana verdiğim sözü tutamadığım için çok üzgünüm. Böyle olması gerekir n'olur beni anlayışla karşıla. "
'Sen' dedi, kalbimin ortasında kocaman bir boşluk bırakarak yüzüme bakıp öfkesini haykırdı.
Bu defa bileklerim değil, kanayan yüreğim. Ve sen harabenin ortasında beni yapayalnız bırakıp giderken şu kalbimdeki sevgini hiç göremedin. Peki öyle olsun, kalleş sevdânı kalbime gömer bende giderim!
Ve gitti... Kadın kelimelerin arkasında sığınan acı ayrılık nâmelerini içinde yutup giderken adam bir yalanın arkasından sessizce ağlamayı seçti. Kaderin cilvesi onları bir araya getirmeye yeter miydi? Aşk öfkenin önüne geçip bir engeli ortadan kaldırmaya değer miydi?
Sonra çekip gitti işte. Kadın gitti, adam bitti. Daha sonradan öğrendim ki Mine ailesinin baskısı yüzünden beni bıraktı. Yine de bu çok acıydı. Onu son kez öpüp sarılmak isterdim. Tuttuğum buz ellerinden soğuk ellerim hep üşürdü artık. Herkese bir miktar küsmeye başladım ondan sonra. Ruhum kırgın bir şarkı gibi sürekli tekrar ediyordu. Mesajları okumak bir nebze olsun mutlu eder diye düşünürken epey canımı yaktı. Benim Olmayan isimli kişi silindi. Telefonun rehberinden sildiğin birinin numarasını hafızadan silememek oysa ne kadar acı. Ama unutacağım, geride kalacak. Sırf iflas yüzünden beni yok sayması ne kötü. Ailesi babamın en iyi ahbâbı iken bu yaptıkları büyük haksızlık değil miydi? Ben bu zamanı çözebilmiş değilim. Tamam para önemli faktör lâkin bir aşkı asla maddiyat ile ölçemezdik. Şunun şurasında birkaç sene sonra mutlu bir yuva kuracak, bahçemizde çocuklarımızla beraber yaşlanacaktık. Olmadı işte bir hayalden öteye gidemeyişimiz başlı başına hüsran idi. İçime atıp durdum. Unutacağım elbet seni. Unutmayalım zirâ asla mutlu olamayacağım. Kader seçimlerimiz dışında gelişir elbet bir gün sende beni arayacaksın hiçbir kalpte bulamayacaksın. Beni hasret bıraktığın gibi sende kokumu özleyeceksin. Adının geçtiği her satırı karalayıp seni geçmişimden de sileceğim, paranla ömür boyu mutluluklar. Sen yeşil dolarlar içinde yüzerken ben gerçek mutluluğun peşinde olacağım.
Her şeyi bir kenara bırakıp sosyal medya hesabıma giriş yapıp kafamı başka şeylerle meşgul etmeye başladım. Ah seni Stalker Niyazi. Okul çıkışı gördüğüm ela gözlü kızı aramaya başladım. Belki birileri beni anlar ümidiyle. Kalbimin acı sesini susturabilmek için. Bu şehirde yapayalnız acı dolu hislerle beraber olmak ne kötü. Egolarım bile bazen beni bırakıp gider korkusu içime dert olmuyor değildi.
***
Selâmun Aleyküm gençler, yorum yapan elleriniz dert görmesin. Mutluluk kapınızı çalsın dursun. Hepimizin belli başlı sıkıntıları var değil mi? Unutmayın ben burada bir yazar dışında bir 'abla' olmaya da geldim. Kitaplar dışında da muhabbetimiz devam etmeli diye düşünüyorum. Sevgimiz bâki olmalı, kardeşliğimiz dâim. Evet sizi çok seviyorum, bu yüzden beni yalnız bırakmayın. :')💖🥰 Bir derdiniz vesaire olursa unutmayın yanınızda duâcınız olacağım. Ve lütfen beni de duâlarınızda unutmayın, güzel şeyler olmasına çok ihtiyacım var zorlu bir dönemin içerisindeyim. Bu yüzden ciddi anlamda kafamı dağıtmak için şu sıralar sadece kendimi kitaplara vereceğim. İyi ki varsınız!💞💕💙
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zamane Gençleri 2 / Junior Niyazi #Texting
HumorZamane Gençleri kitabının devamıdır. ... 'Sen' dedi, kalbimin ortasında kocaman bir boşluk bırakarak yüzüme bakıp öfkesini haykırdı. Bu defa bileklerim değil, kanayan yüreğim. Ve sen harabenin ortasında beni yapayalnız bırakıp giderken şu kalbimdek...