"Sana inanamıyorum."
Elindeki devasa boya, kalem, fırça setleriyle bana bakan Johnny'ye inanamaz bir ifadeyle bakmayı sürdürürken, o ise gülerek setlerin tamamını dolabıma koymuştu.
"Bu gidişle vücudumun tamamı dövmeyle kapanacak." dedi, dolabın kapağını kapatırken.
"Sana çizdiğim her şeyi dövme yaptırmak zorunda değilsin." dedim, omuzlarımı silkerek.
Çok bilmiş bir bakışla bana şöyle bir baktı ve kolunu omzuma attı.
"Zorunda olduğumdan değil, hepsini sonsuza kadar üzerimde taşıyacak kadar sevdiğimden."Gülerek tek kolumu beline sardım ve beraber spor salonuna doğru ilerlemeye başladık. Bugün maçları vardı ve nasıl yaptı bilmiyorum, büyük ihtimalle Jaehyun'un işiydi, beni ve Daphne'yi de dersten aldırmıştı. Amigo kızlarla kardeş kardeş onların antenmanlarını izlemiştik.
Şimdi ise maç başlamak üzereydi.
Benim aksime, Daphne bu işten hiç memnun değildi. Devamlı gözlerini sapık gibi Jaehyun'a dikiyor, çocuğun terleyince tişörtünü çıkartışına çığlık çığlığa bağırıyor ve ona bakan kızları deşmek üzere ayaklansa da ona olan bakışlarımdan korkuyor olacak ki geri yerine oturuyordu.
"Dayanamıyorum! Yeter artık!"
Tribünlerdeki Daphne öfkeyle bağırarak bize doğru geldiğinde, gülerek onun saçlarını karıştırdım.
"Sorun ne?"
Asık suratını daha da asarak elime vurdu ve saçlarını düzeltmeye başladı.
"Şerefsiz Jaehyun devamlı tişörtünü çıkartıp duruyor, yeter canım!"
Tek elini beline koyarak çirkef bir ifadeyle diğer elini hesap sorar gibi havada salladı.
"Alooo, pornoya döndü bu mekân, nerede yetkililer?"Gülerek Johnny'ye baktığımda, o da gülerek bana bakmıştı.
"Ya, bana bakın! Benim zihinsel çöküşüme öyle birbirinize baka baka sırıtamazsınız, deşerim sizi! Sarah Chung nerede, gelsin de bir mutluluğunuzu bozsun."
"Hey!" diye bağırdım ona doğru, koluna hafifçe vururken.
Kolunu tutarak bana çocuk gibi dilini çıkarttı.
"Zırla."
"Sen zırla." diye geri homurdandım, kollarımı göğsümde birleştirerek.O an yaptığım aptallığın büyüklüğüyle donakaldığımda, Johnny bir kahkaha attı. Resmen çocuk gibi bağırarak Daphne'yle atışıyordum ve bunu da Johnny'yi kıskandığım için yapıyordum. Daha ne kadar çocuklaşabilirdim ki?
"Ben bu aptal olma işini biraz fazla ileri taşıdım sanırım." diye mırıldandım, Johnny'ye doğru.
Göz kırparak onayladı.
"Öyle ama sorun değil, hoşuma gidiyor."
Ona geri göz kırptığım sırada basketbol sahasında çalınan zille, dudaklarıma hızlı bir öpücük kondurarak basketbol sahasına doğru koşmaya başladı."Sabahtan beri herkes size bakıyor, yanınızda dolaşırken korkuyorum." dedi Daphne, koluma girerek.
Beraber boş koltuklardan birisine ilerlerken, başımı onaylar gibi salladım.
"Farkındayım, sosyal anksiyetesi olan birisi için iyi hâllediyorum bence?"
Beni onaylar gibi başını salladı.
"Aynen öyle kızım, devam et."Çok geçmeden maç başlarken, biliyorum odak noktam bu olmamalıydı ama gözlerimi Johnny'nin basketbol formasından açıkça gözüken dövmelerinden çekemiyordum. Kulağının arkasından omzuna, hatta göğsüne uzanan siyah sarmaşığı, kolundaki küçük, sarı ayçiçeği...
Johnny Seo beynimde hayal ettiğim ve çok daha fazlasıydı.
Uzun zamandır onun vücudunda var olduğunu hayal ettiğim her şey, şimdi gerçekten vardı. Hatta küçük ayçiçeğinin aynısı bende de vardı ve bu beni her seferinde mutlu ediyordu.
O sırada Jaehyun bir üçlük attı.
"Bravo Şahinler!" diye bağırdım, ellerimi çırparak.
Jaehyun anında bizim olduğumuz tarafa dönerek Daphne'ye baktığında, Daphne ise hâlâ Jaehyun'u kıskandığı için sinirli olacak ki ifadesizce onu izlemeye devam etti. Yine de Jung Jaehyun arkadaşımı en az benim kadar iyi tanıyordu ve ona çocuksu bir ifadeyle öpücük attığında, Daphne anında yumuşamış ve yunus sesleri çıkartarak kucağıma yığılmıştı.
"İyi misin?" diye sordum, onun omzunu pat patlayarak.
Kucağımdan kalkmadan sırt üstü dönerek bana baktı.
"Önceden böyle bir şey yapsam beni yere iterdin, bu Johnny seni bir sevgi tomurcuğu yaptı."
Başımı onaylar gibi salladım."Aksini iddia edemem."
Sonrası ise benim için eziyetti. Daphne'nin 'SHIP!' diye bağırarak kafamı ütülediği, devre arasında Johnny'yi öperken kafama 'yanlışlıkla' Sarah'dan top yediğim hızlı fakat sinir bozucu bir kırk yedi dakikanın ardından, maçın son dakikasına girmiş bulunuyorduk.
"Son bir sayı atsak kazanıyoruz, şaka gibi." diye tısladım öfkeyle.
Şakam yok, gerçekten on beş dakikadır falan takımlar berabereydi. Kimse tek bir basket bile atamıyordu ve herkes çok gergindi. Koç Herman'ın hiç başından çıkarmadığı kırmızı capi, adamın dişlerinin arasındaydı. Sarah öfkeyle takıma kenardan çığırıyordu, Johnny ise eğer susmazsa topu onun suratına gömeceğine dair tehditler savuruyordu, ki bu ilgilendiğim tek kısımdı, aptal şey, umarım susmazdı.
"Cidden kendime inanamıyorum." diye fısıldadım ağlar gibi bir ifadeyle.
Johnny Seo'yu kıskanıyordum.
Ellerim saçlarımın arasına daldı. Aklımı mı kaçırıyordum, yoksa yıllar boyu zihnim bana oyunlar oynamıştı da aslında normal bir insan falan mıydım? Nasıl birilerini kıskanabilirdim ki? Acaba şerefsiz Johnny bana büyü falan mı yapmıştı?
İkinci bir şok dalgası bana tekrar çarparken, gözlerim kocaman açıldı.
Konuşma tarzım bile değişiyordu, normal miydi bu?
"Kes etrafa alık alık bakmayı, senin gibiler sosyalleşmekte zorlansalar da alıştıktan sonra normal bir insandan farksız oluyorlar, tıpkı Johnny gibi. Sadece ilk defa arkadaşların ve sevgilin olduğundan tuhafsıyorsun." diye mırıldandı Daphne, durup dururken bana dönerek.
Dehşetle işaret parmağımı ona doğrulttum.
"Ya, bana bak! Bunu ikinci yapışın, doğruyu söyle, nasıl yapıyorsun?"
Gözlerini devirerek parmağıma vurdu.
"Telaş yaptığında kendi kendine fısıldıyorsun, geri zekâlı."
"Ha..." diye mırıldandım, başımı yavaşça sallarken.Tamam, işte şimdi her şey mantıklıydı.
Tekrar maça odaklandığımda, yalnızca on beş saniye kaldığını gördüm. Top Johnny'nin elindeydi ve aptal çocuk topu sektirerek etrafı izlemek dışında hiçbir şey yapmıyordu.
"Bana bak Johnny..." diye çığırarak ayağa kalktığımda, Johnny dahil herkesin bana bakmasını görmezden gelmeye çalışarak sertçe yutkundum.
"... O topu atarsan akşama yeni bir dövmen olabilir belki."
Johnny, flörtöz ifademe hafifçe gülerek omuz silkti ve topu rahat bir ifadeyle potaya attı."Basket atmak için bir baskıya ihtiyacım yoktu ama işime gelir, anlaştık."
Top, potaya girdi.
Maçı bitiren düdük çaldı.
"İnanamıyorum." diye homurdandım, kendimi yerime atarken.
Kendisine koşan arkadaşlarının aksine tribünlere, bana doğru gelen Johnny'ye hafifçe güldüm. Herkese rezil olmuştum, gerçekten aptal herifin tekiydi.
"Senin yüzünden rezil oldum." diye tısladım, ona sarılırken.
Gülerek beni kucağına alırken, yanağıma bir öpücük kondurdu.
"Hayır, çok tatlıydın."
Ona inanmaz bir bakış attığımda, yalnızca yere düşmemem için beni desteklemek amacıyla kalçamdan duran eli, bir anda kalçamı sıktı."Akşam görüşürüz, sanırım yeni bir dövmemiz olacak."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
take off your clothes ➵ johnny seo✔️
Fanfiction"Çünkü benim bir karışlık kafatasımın içinde çiçeklerimin, öpücüklerimin ve çizimlerimin Johnny Seo'nun güzel vücudunda duruşu çok farklıydı." 2020 | ©yutaneko