7

1.4K 155 71
                                    

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

☙

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Başım sızlıyordu. Ela gözlerim devamlı yaşarıyor, burnum sızlıyor, kafamı duvarlara geçirmemek için gerçekten büyük savaş veriyordum üstelik dün akşam Johnny'nin gazına gelip yaptırdığım, kolumdaki sarı renkli, küçük ayçiçeği dövmem kaşınıyordu.

Üstelik bu dövmenin aynısı Johnny'de de vardı.

Evet, çift dövmesi. Nedenini sormayın, neden yaptığımı ben bile bilmiyordum.

Akşamda kalma gibi durduğuma emindim ama alâkam yoktu, kesinlikle dün hiçbir şey içmemiştim.

"Johnny Seo seni Instagram hesabında paylaşmış kızım! Şu an tüm okul çift dövmenizi ve Johnny'nin vücuduna resimler çizdiğini biliyor!"

Yanımda oturan Lee Daphne, heyecanla bağırdığında yüzümü onun yüksek desibelli sesine buruşturarak başımı salladım.
"Biliyorum Daphne, gizleyecek olsam dövme yaptırmazdım." dedim, başımı ovarak.
Bana gözlerini kısarak ihanete uğramış gibi bir ifadeyle iç çekti.
"Cidden inanılmazsın, nasıl bu kadar sakin olabiliyorsun? Sarah Chung kafayı yedi diyorlar." dedi, dedikoducu bir ifadeyle.

Üç yıllık lise hayatımda tek arkadaşım olduğundan dolayı Daphne'ye saygım, sevgim ve minnetim sonsuzdu fakat biraz daha konuşursa kafasını sıraya geçirmekten zerre çekinmeyeceğimi de bilmesi gerekiyordu.

Ağzımdaki naneli sakız, dişlerimin arasında resmen can çekişirken, başımı arkamda duran, sınıf kitaplığına yasladım ve siyah, uzun saçlarımı biraz karıştırdım.

Sanırım hasta oluyordum.

Gözlerimi kapatarak biraz dinlenmeye çalıştım. Dün gece pek uyumamıştım, üstelik kışın ortasında kadife elbisenin tekiyle dışarı çıkmıştım. Sıkıntılı bir nefes verdim ve başımı birkaç kez arkaya çarptırdım, gerçekten beynimin içi her an patlayacak gibiydi.

"Hoşt ayol, yok artık." diye tısladı Daphne şaşkınca.
Onunla eşzamanlı olarak yumuşak bir erkek sesi, yakınımda yankılandı.

"Çantanı topla."

Yüzüme düşen gölgeyle, tek gözümü aralayarak tepemde dikilen uzun bedene baktım. Johnny Seo, pek de keyifli olmadığı belli olan bir ifadeyle gözlerini bana dikmişti.
"Ne?" diye sordum, başımı ovuşturarak.
Gözlerini devirerek masanın üzerine arkasında sakladığı siyah, el çantasını attığında kaşlarım şaşkınlıkla havalandı. Bu benim dün partiye giderken yanıma aldığım çantamdı. Büyük ihtimalle Johnny beni arabayla eve bırakırken çantamı onun arabasında unutmuş olmalıydım.
"Ah..." diye mırıldandım, çantama uzanırken.
Akan burnumu çekerek çantamın içini karıştırmaya başladım. İlacım çantamın içindeydi ve çantamın hangi cehennemde olduğunu bilmediğimden içememiştim. Aslına bakarsanız baş ağrısından gebermemin de asıl sebebi buydu.
"... Sende miydi?"

Daphne bir ona, bir bana bakarken, sonunda Johnny'nin ona dik dik bakmasıyla gergince güldü.
"Oldu ben gideyim..." diye mırıldandı şirin bir gülümsemeyle.
Johnny'ye el salladığında, Johnny sanki ateş saçan gözlerle bana bakan o değilmiş gibi şirince gülümsemiş ve en yakın arkadaşıma el sallamıştı.

Daphne sınıftan çıktığı anda ise tekrar katil gibi bir ifadeyle bana döndü.
"Sorumsuz aptalın tekisin, gebereceksin." dedi, onaylamaz bakışlar atarken.
Yanımdaki çantamı aldı ve fermuarını açarak masanın üzerindeki eşyalarımı toplamaya başladı.
"Hey, ne yapıyorsun?" diye sordum, şaşkınca başımı çantamdan kaldırırken.

Bir şey demeden sol omzundaki çantasının yanına benim çantamı da ekledi ve çantamdaki su şişesini bana doğru uzattı.

"İlk önce ilacını iç." dedi, çantamı işaret ederek.

Başımı onaylar gibi salladım. Büyük ihtimalle o da benim gibi ilaç kullanıyordu. Hayatım boyunca düşünsem asla Johnny'yle aynı olduğumuz aklıma gelmezdi.

Hızlı ve çok düşünür, bu durumu yönetmeyi iyi bilirsek diğerlerinden daha farklı bir seviyede olabilirdik. Görünüşe bakılırsa ben zihnimin içinde kısılı kalmış bir hâlde durumumu kabullenirken, Johnny ise bunu gizlemeyi ve sanki diğerleri kadar aptalmış gibi numara yapmayı tercih etmişti.

Çantamdan çıkardığım küçük, beyaz kutudan bir hapı ağzıma attım ve Johnny'nin uzattığı su şişesini tepeme diktim. Küçük kapsül boğazımdan aşağı kaydığında, şişenin kapağını kapatarak çantama atması için, el çantamla birlikte geri Johnny'ye uzattım.

"Bir sevgili aramadığını söylemiştin. Ne yapıyorsun peşimde?" diye sordum, o benim elimdekileri alırken.
Johnny ikisini de çantama atarken, hafifçe güldü.
"Sen de öyle söylemiştin. Kolunda neden benimkiyle aynı bir çift dövmesi var?"
Gözlerim kolumdaki sarı ayçiçeğine kaydığında, Johnny çantanın fermuarını kapattı ve elimi tutarak ellerimizi kenetledi.

İyi güzeldi de ders edebiyattı ve sözel zekâsı sıfır birisi olarak söylüyordum ki tek bir devamsızlıkta sınavda gümlerdim. Üstelik ailem İngiltere'de yaşıyordu ve Amerika'da okumamın tek şartı yüksek notlarım olmasıydı. Notlarımı düşürdüğüm anda eve tıpış tıpış geri dönerdim.

Ağzımı açmış, dersi ne yapacağımızı soracaktım ki Johnny gözlerini bana çevirdi.
"Jaehyun boşuna öğrenci başkanı değil, hâlledecek..." dedi, sanki hissetmiş gibi. benimle birlikte sınıfın çıkışına, kapıya doğru ilerlemeye başladı.

Ona hafifçe gülümseyerek başımı önüme çevirdim. Johnny'yle aramızda ikimizin de aynı olmasından mı bilinmez, tuhaf bir bağ vardı ve konuşmadan anlaşmamız hoşuma gidiyordu.

Fakat o hâlâ bana sinirli gibiydi.

"Cidden sana inanamıyorum, Flora. Hem ilacını unutuyorsun, bir de kalkıp dünyanın en gürültülü yeri olmasına rağmen okula geliyorsun. Planın neydi, kafanı patlatmak falan mı?" diye sordu, kapıyı benim için açarken.
Tüm üçüncü sınıfların olduğu koridora çıktığımızda, koridorda ne kadar insan varsa hepsi zerre çekinmeden gözlerini bize ve kenetlenmiş ellerimize diktiler.

Harika, artık başımda milyon tane dedikodu vardı.

"Evime mi gidiyoruz?" diye sordum, başımı ona çevirmeden.
Başını iki yana salladı.

"Hayır, benim evime geliyorsun. Hem de uzun bir süreliğine."



take off your clothes ➵ johnny seo✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin