11

1.1K 138 23
                                    

"Aptal olduğunuzu düşünüyorum."

Bana sıcak bir çorba yapmış, hatta evime kadar gelerek bana hasta bakıcılığı yapan Daphne, ne yazık ki hiçbir şeyi anlamıyordu.

Ona üstten bir bakış attığımda, gözlerini devirdi.

"Kes sesini, öyle bakma bana, gerçekten aptalsınız! Neymiş efendim, okula girdiğiniz andan beri hiç konuşmamışsınız ve bir daha da konuşamazmışsınız, üstelik bu durum senin gibi bir robotu hıçkıra hıçkıra ağlattı. Neden abi ya, mazoşist ya da sadist falan mısınız, ayrı kalarak acı çekince hoşunuza mı gidiyor?" diye sordu öfkeyle.
Kucağımdaki çorba kasesindeki çorbayı karıştırırken, dudaklarımı ağzımın içine yuvarlayarak bir şeylerle oyalanmaya çalıştım.

Canım sakız bile istemiyordu.

"Anlamıyorsun, ki anlamanı da beklemiyorum. Sadece onunla bir daha konuşamam, Daphne. O kendisine bir sevgili aramıyor, yokluğumda benim gibi canı yanmıyor ve benim gibi aptal değil." dedim, ağzıma bir kaşık çorba götürürken.
Daphne bana sorar gibi kaşlarını kaldırdı.
"Acı çekmediğini nereden biliyorsun?"
"Evden çıkarken gayet mutluydu çünkü. Hep gülümsedi, elimi tuttu ama pek de sonrasını umursamıyordu. Ben ise okula ayak bastığımız andan itibaren biz diye bir şey olmayacağını bildiğimden ölü gibiydim."
Daphne hafifçe gülümsedi.

"Sen demiyor muydun Johnny ya çok iyi oyuncu, ya da bir şeylerle çok iyi başa çıkıyor diye, kim bilir, belki de sadece rol yapıyordu, ha?"

"Ne demek istiyorsun?" diye sordum, ona çatık kaşlarımla dönerken.
"Sadece tahmin yürütüyorum..." dedi, omuzlarını silkerek.
"... Üzüleceğinizi ve birbirinize geri döneceğinizi çok iyi biliyordu, bu yüzden bir şeyleri önlemek ve sana güzel veda etmek için sadece rol yaptı."
Daphne, gözlerimin içine bile bakamazken, ona gözlerimi kısarak kucağımdaki kaseyi bir kenara bıraktım.

Kesinlikle bir şeyler biliyordu.

"Ne biliyorsun sen?" diye sordum, ona tek kaşımı kaldırarak.

Dudaklarını büzerek hafifçe oynattı ve kollarını göğsünde birleştirdi.
"Ben... Jaehyun'la görüşüyorum. Birkaç gündür falan..." dedi, ne öğrendiyse Jaehyun'dan öğrendiğini söylemek ister gibi.
Devam etmesi için başımı salladığımda, oflayarak bana baktı.
"Johnny gün boyunca tek bir basket bile atamamış, kimseyle konuşmamış. Büyük ihtimalle senin eve geldiğini bilmiyor ve seni görmek istemiş olacak ki resim odasına kapanmış. Herkes okuldan çıkarken, Jaehyun onun hâlâ orada olduğunu söyledi, sadece bir-iki kere, ne alâka bilmiyorum ama malzeme odasına çıkmış."

Yüzümde ufak bir gülümseme belirirken, Daphne sorar gibi bana baktı.

"Malzeme odası..." diye mırıldandım, gülümsemem büyürken.
"... İlk defa orada konuştuk."

"Seni Johnny'ye verdim gitti, beni hiçbir şey tutamaz, ben shiplerim!" diye bağırdı Daphne, ellerini çırparak.

Aslında o an fark ettim ki, Johnny bana benzemiyordu ya da benim gibi değildi.

Johnny, bendi.

Johnny Seo, benim ta kendimdi.

Benim kadar aptal, benim kadar aşık ve benim onu geri istediğim kadar beni geri istiyordu.

"Hey, nereye?" diye sordu Daphne şaşkınca.

Bir anda ayağa kalkarak altımda bir şort, üstümde bu sabah Johnny'nin dolabından aldığım kapüşonluyla evin çıkışına koşarken, kızarık gözlerime ve hasta yüzüme rağmen gülümseyerek arkadaşıma baktım.
"Johnny'ye."
"Nerede olduğunu biliyor musun ki?" diye sordu benimle birlikte ayaklanarak.
Başımı onaylar gibi sallayarak ona oturması için elimi salladım.
"Biliyorum, biliyorum..." dedim, aklıma tek bir yer gelirken.
Hafifçe gülümsedim.

"Beni bekliyor. Çiçeklerimi çalıp, çiçeklerim olduğu yerde."

Çarklarım deli gibi dönmeye başlarken, örümcek ağı tutmuş beynim bir anda Johnny'nin ismini bağırmaya başladı.

Onun vücudu, onun yüzü, onun sesi, onun maviliği, onun çiçekleri, hepsi ve daha fazlası...

Hepsi beni aynı yerde bekliyordu.

Ben de ona doğru koştum.

Doyoung'ın dövme salonuna.

take off your clothes ➵ johnny seo✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin