Eighth
Salazar pencereden dışarıya doğru baktı ve o arada tek başına oturan Elanora'u fark etti. Üzerindeki gökyüzü gibi masmavi elbisesiyle birlikte, omuzlarının üzerine aldığı kahverengi kürküne daha da sarıldı. Koyu kahverengi uzun saçları gevşek bir şekilde örülmüş ve neredeyse dağılmaya yüz tutmuştu. Salazar ellerini siyah saçlarından geçirdi ve derin bir nefes aldı. 'Soğuk havada neden yalnız oturuyordu ki?' diye düşünmeden edemiyordu. Adımlarını koridor sonundaki bahçeye, onun yanına gidecek olan kapıya doğru yönlendirdi. Tartışmaları üzerine bir hafta geçmişti ve Salazar onunla sürekli ilgilenmeye çalışsa da Elanora'un kırıldığının farkındaydı.
Bitki bilim derslerinin yanı sıra Elanora'un zaman zaman büyü yaptığına ve daha sonra vücudunda gösterdiği belirtilerle birlikte nasıl hüzünlendiğine tanık olmuştu. Ama Salazar ne zaman yanına gitse, asla üzgün olduğunu belli etmiyordu. Bu ise istemsizce büyücüyü kahrediyordu. Ondan bir şeyler sakladığının farkındaydı. Fakat zorlamak istemiyordu.
Birkaç adım sonra yanında olacağını bildiği sevgilisine baktı. Asası elinde, bir sağa bir sola sallayıp duruyordu.
"Sevgilim!"
Elanora hafifçe ürktü ve gülümseyerek yüzüne baktı.
"Salazar," adının dudaklarından bir ezgi gibi dökülüşüne bayılıyordu büyücü.
"Neden soğuktasın? Hasta olabilirsin."
"Küçük bir çocuk değilim Salazar. Hem sen gidip kendi işlerinle ilgilen!"
Salazar Elanora'un ilk defa böyle bir tepki verdiğine tanık olmuştu. Bu onun bilmediği bir yönünü daha ortaya çıkarmıştı. Kızgın yüzünde çatık kaşlarıyla birlikte kısılmış gözleri ve kırazan yanaklarına ek olarak dişlerinin arasına aldığı kırmızı alt dudağıyla Elanora sinirli iken bile gözünden çok güzel bir kadındı.
"Elanora, kızgın olduğunda güzel olduğunu söyleyen oldu mu?"
"Hayır ve şu an seninle konuşmak istemiyorum!"
"Neden? Bak yine şu bulanıkların konusu ise... tartışmak istemiyorum seninle."
"Hayır o değil. Ben senden iki gün önce o odayı görmek istediğimde izin vermedin!"
Salazar yaptığı gizli odaya girmesine izin vermediği için hala kendisine sinirli olduğunu düşünmemişti. Önemsiz bir detaydı ama Elanora için değilmiş demek ki.
"Ama bitmediğini söylemiştim!"
"Ne olacak ki?"
Salazar kollarını göğsünün altında bağlayıp kendisine sırt dönen kadına baktı. Iki gün önce gelip odayı görmek istediğini söylediğinde hazırladığı sürpriz yüzünden göstermek istememişti ama şimdi onu bu şekilde görmeyi istemiyordu.
"Peki tamam!"
Salazar üzerindeki siyah cübbesini düzeltti ve hemen ardından Elanora elini uzattı. Yüzündeki kocaman gülümsemeyle elini tutan kadınla birlikte onu oturduğu yerden kaldırdı.
"Bunu herkesin bilmesini istemeyiz. O yüzden sadece sen ve ben. Akşam vakti öğrenciler yatakhanelerindeyken, seni oraya götüreceğim. İnan bana çok şaşıracaksın."
Salazar istemsizce sürprizini beğenmesini umuyordu. Fakat Basilisk büyük bir sorundu. Elanora'nın karanlık ormanda onunla nasıl baş ettiğini hatırlıyordu. Yaptığı bağlama büyüsü dev yılına etkisiz hale getirmişti ama Elanora çok korkmuştu. Onu ehlileştirdiğini ve korkmaması gerektiğini söyleyebilirdi ama bulanıklar için kabus olacağını söylemeyecekti. Bunu bilmemesi daha iyiydi.
"Peki, akşam vaktine kadar sabırsızlıkla bekleyeceğim." diyerek Salazar'ın dudaklarına bıraktığı uzun soluklu bir öpücüğün ardından Elanora geri çekilmiş Salazar'ın gözleriyle buluşmuştu gözleri.
"Seni seviyorum."
Salazar'ın yüzündeki gülümseme Elanora'un gidişi ardından gördüğü birkaç Muggle öğrenciyle silinmişti. Köken her şeydi ve Slytherin bunun için doğmuş gibiydi.
Basilisk'in gün gelecek ve tüm bu mugglelardan kurtulacağı günü sabırsızlıkla bekliyordu.
Tüm günü öğrencilerine verdiği derslerle geçmişti. Karanlık sanatlar üzerindeki çalışmalarını öğrencilerine aktarırken bazen zamanın nasıl geçtiğini bile fark edemiyordu.
Akşam vakti Elanora'un elinden tutarak onu kızlar tuvaletine götürdü. Elanora'un yüzündeki şaşkınlıkla çatal diliyle kapının açılmasını söylediğinde çeşmenin alında bir merdiven belirmişti.
"Dikkatli ol!" diyerek yavaşça aşağıya inmeye başladıklarında ayaklarının bir an önce yere basmalarını istiyordu. Sonunda aşağıya indiklerinde kendilerini karşılayan koridor ile etrafına baktı.
Salazar önden giderken engelleri aşmak için Elanora'un elini tutup ilerlemeye başladı. Hogwarts'ın altına inşa ettiği bu oda öğrencileri için bir çalışma alanı olacaktı. Safkanların güçlerini tüm dünya kabul edecekti.
Kapının önüne gelmeleriyle birlikte Elanora bir adım öne çıktı.
"Bu çizimlerindeki kapı. Muhteşem!"
"Elanora sana girmeden önce bir şey söylemeliyim."
Meraklı gözleri kapıdan kendisine dönerken Salazar gülümsedi.
"Karanlık ormanda gördüğün o Basilisk, benim eğittiğim yılandı. Ve burası birazda onun yaşaması için yapılmış bir mekan."
"O yüzden korkmadın ondan. Gerçi bunu bilmeliydim, senin gibi birinin binası için verdiği sembol..."
"Bunu duyduğuma sevindim."
"İçeriyi görebilir miyim artık."
"Bazen keşfetmeye hazır bir çocuk gibi olduğunu düşünüyorum."
"Sen böyle düşünürken, sana la-" dedikten sonra başını iki yana salladı. "Neyse gidelim mi?" Salazar Elanora'nın yüzünün düştüğünü gördüğünü fark etmişti ama konuşmadı. Çatal diliyle son kapıyı da açtığında öğrencileriyle talim yapacağı alana gelmişlerdi. Salazar hiç çekinmeden kendi heykelini yerleştirdiği duvar Elanora'u güldürürken yan taraflarında gördüğü iki heykel ile Elanora gözleri şaşkınlıkla açıldı.
"Benim heykellerim mi?"
Salazar bakışlarını heykellerden Elanora'nın güzel yüzüne çevirdi.
"Bu senin için yapabileceğim şeyler içerisinde en önemsiz olanı..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Salazar Slytherin
FanfictionSalazar Slytherin; onu ilk kez gördüğünde güzelliğine vurulduğunu düşünmüştü. Ancak ona her gülümsediğinde hissettiği şeylerle böyle olmadığını anlamıştı. Salazar istemsizce sürekli görmek istediği Elanora McGallen'a tutulmuştu.